Kerem artık dayanamayıp, "ben şimdi ona..." diyerek hareketlenmişti ki, Defne kolundan tutunca durmak zorunda kaldı.

"Dur kuzen. Gitme."

"Defne bırak beni."

Diğerleri de çok sinirliydiler.

"Dur lütfen. Sen şimdi onu dövünce ne olacak? Kimsenin eline hiç bir şey geçmeyecek. Bunu biliyorsun. Geçti bitti artık. Boşver. Bak, ben unuttum. Siz de unutun ve hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edelim. Onun sayesinde bundan sonra hiç bir erkeğe güvenmemem gerektiğini öğrenmiş oldum. En iyi tarafı da bu sanırım." 

O sırada genç kız da üniversitenin otoparkına arabasını park edip indi. Ve kampüse doğru yürümeye başladı. Kol saatine kısa bir göz attığında konferansın başlamasına 20 dakika kalmış olduğunu gördü. Hiç vakit kaybetmeden konferans salonuna gitti. Öğretmeni de onu görür görmez yanına gitmesi bir oldu.

"Hah, Adel. Hazır mısın konferansa? Başlangıcı sen yapacaksın unutma."

"Hazırım hocam." diye cevap verdiğinde öğretmeni de gülümsemeye başladı. Ardından Adel Melek'te perdenin arkasında ki yerini aldı. Herkes gelmişti... Salon dolmuştu... Ve Adel heyecanlanmaya başlamıştı. Bir de bunların arasında Kerem ve diğerlerinin de olduğunu biliyordu.

Artık zaman geldiği için ışıklar kapandı, perde yavaş yavaş açıldı. Adel'de zaten kürsüde ki yerini almıştı önceden. Derin bir nefes alıp başlangıç konuşmasını yaptı önce. Gözü en ön sıralarda ki Kerem'de takıldı. O kadar kişinin içinde bir tesadüf eseri gözleri kesişmişti onunla. Kerem ise gözlerini kısarak ona bakıyordu. Onun sunum yapacağını bilmiyordu çünkü. Görünce şaşırmıştı haliyle. Onunla birlikte diğerleri de... Adel ise hala ona bakarak konuşmasına devam ediyordu.

Genç kız gözlerini kaçırarak devam etti sunumuna. Herkesle göz teması kurmaya dikkat etmeye çalışıyordu. Kerem ise tebessüm etmeden yapamadı. Oraya çok yakıştığını düşündü. Çok güzel sunum yaptığını, konuştuğunu... Defne ise göz ucuyla Kerem'e bakınca sahneye, yani Adel'e bakarak gülümsediğini gördü ve bunu gören kendisi de mutlulukla gülümsemeye başladı. Hala seviyordu Adel'i. Bu belliydi. Tekrar olacaktı bunlar. Defne inanıyordu.

Fakat Adel'e hayranlıkla bakan başka bir kişi daha vardı. O da genç kıza hayranlıkla bakmadan duramadı.

**********

Genç adamın telefonu titreyince sessiz bir şekilde salondan çıktı. Titreşime almıştı telefonu. Bahçeye geçtiğinde telefonu cevapladı hemen.

"Alo, baba."

"Oğlum, nasıl gidiyor planlar?" diye sorarak karşı taraf konuştu. Genç adam ise gülümseyerek, "çok iyi gidiyor baba. Sen merak etme." dedikten sonra tekrar karşı tarafın sesi duyuldu.

"Merak etmiyorum zaten. Çünkü güveniyorum sana oğlum."

"Güven baba. O'nun intikamını alacağız onlardan. Hepsi de görecekler günlerini." dediğinde sesinde ki de öfke bariz ortadaydı. Ve telefonu kapattılar.

Alacaklardı intikamlarını. Çok yakında alacaklardı. O onların yüzünden ölmüştü. Genç adam, bu işin peşini bırakmamıştı hiç bir zaman, bırakmayacaktı da. Çok yakında hepsi de hak ettikleri yere gideceklerdi. Tabiki mezara. Onlar başka bir yeri hak etmiyorlardı. O öyle düşünüyordu. Ama bilmiyordu ki asıl kendisi o mezara girebilirdi ancak. Çünkü onlarla kimsenin uğraşmaya güçleri yetmezdi.

Fakat bütün konuşmaları duymuş olan bir çift kulaktan da habersizdi...

1 saatin ardından konferans bitmişti. Genç kızın salondan çıkıp bahçeye çıkması bir oldu. Hava almaya ihtiyacı vardı çünkü.

İNTİKAM MELEĞİ 2 Where stories live. Discover now