Kolumun tutulup aniden aşağı çekilmesiyle olduğum yere oturmak zorunda kaldım beni aşağı çeken ellerin sahibine baktığımda kadının esmer yüzüne tebessüm yayıldı. Sanki beni rahatlatmak ister gibi

"Korkma belki bizi kurtarmaya gelirler" dediğinde türkçe konuşmasına bir hayli şaşırmıştım, Türk olduğumu nereden bilebilirdi üstelik bizi buradan kim kurtarabilirdi ki.

"Türkçe biliyorsunuz"dedim

"Çok değil "dediğinde biraz Türkçe bilmesi kendimi güvende hissetmeme sebep olurken korkum bütün damarlarım da kol geziyordu.

Bu güven meselesi kendimi kandırmaktan başka birşey değildi.
İnsan diğer insanlara rağmen en kolay kendini kandırabiyordu.
Dalgın bakışlarım çevremi incelerken buranın oldukça büyük bir yer olduğunu fark ettigimde kulaklarımı dolduran kalabalığın uğultulu ve çocukların ağlama sesiydi. Az ileride ki kadının çocuğunu susturmaya çalışmasını içim burkularak izledim. Muhtemelen çocuk açtı ve onu susturabilecek tek şey şuanda var olmayan yemekti.

Derin bir nefes almaya çalışırken gözlerimi kapadım.
Kim bilir ailem nasıl merek etmişlerdir.

Kapı sertçe açıldığında duvara çarpma sesi kadınların bir an susmasını sağlarken benim ise korkuyla irkilmeme sebep olmuştu.
Esmer kadın teskin edercesine omzuma dokundu.

Kadın ingilizce bağırarak"Hepiniz dışarı"dediğinde olduğum tarafı işaret etti.

Kadınlar ne söylediğini anlamadıkları için hiçbir hareket göstermediler ben ise kadınlara ayak uydurarak yerimden kıpırdamadım.
Kadın mırıldanarak elindeki silahı havaya kaldırıp bir el ateş edince kadınların boğuk çığlıkları koca oda da kaybolurken ellerim buz kesmişti.
Korku dolu gözlerle kadına bakıyordum aynı ses tonuyla onların dillerinde bağırarak birşeyler söylediğinde bütün kadınlar ayağa kalkmaya başladı.

Bende esmer kadına itaat ederek ayağa kalktım. Elinde ki silahı beline koyarak kapının yan tarafına geçip durdu bir eliyle hızlı olmamızı işaret ederken kadınların dilinden birşeyler söylemeye devam ediyordu.
Kalabalık halinde koridora çıktığımızda,kadınlar ne yöne gidiyorsa onları takip ediyordum esmer kadından da ayrılmaya çalışıyordum. Büyük bir kapının önüne geldiğimizde arkamızdan gelen kadın yüksek sesle birşeyler söyler söylemez kapı büyük bir gürültüyle açıldı.

Kasvetli havaya eşlik eden çiseleyen yağmur insanların içindeki hüzne eşlik eder gibiydi. Dışarıdaki manzarayı gördüğümde ne yaparsam yapayım hiçbir şekilde kaçışımın mümkün olmadığını hüsranla anlamıştım. Kamyonetlere bindirilen insan kalabalığı korkutucu dururken endişeyle yutkunmama sebep olmuştu. Teselli etmek istercesine yüzüme usulca konan yağmur damlaları ağlama isteği uyandırıyordu. Yürümeyi unutmuş gibiydim. Kendimi kalabalığın eline bıraktığımda yeniden burada olmamak için dua ederken gözlerimi kapadım.

Herkes ait olduğu beldesinde mutlu,huzurlu olmalıydı. Ne ben,ne de diğer bütün insanlar bunu hak etmiyordu.
Özgürlük kavramının altını çizip kendi cümleleriyle tanımlayanlar insanların özgürlüğünü ellerinden alıyorlardı. Şimdi bu özgürlüğe kim inanırdı ki? Onlar gibi olanlar mı? Yoksa onlara inananlar mı?
Tabir caizse insanları kurbanlık koyun gibi Kamyonetlere bindiriyorlardı.

Gözlerimi açtığımda etrafımdaki kalabalığın azaldığını fark ettim tedirginlikle çevreme bakmaya başladım. Esmer kadını ve diğerlerini kamyonete bindiriyorlardı aynı sonun beni de beklediğini biliyordum. Boşalan etrafımı tekrardan kalabalık doldururken bir toz parçası kadar yokluk içinde olduğumun farkındaydım. Kendimi yeniden kalabalığın eline bırakırken dilimde yine aynı duam vardı. Birinin bana seslendiğini duymamla kalabalık yüzünden pek de mümkün olmasa da zorlukla heyecan ve şaşkınlıkla arkama döndüm.
Burada benim adımı kim bilebilirdi ki?
Büyük ihtimalle kalabalıkta ki uğultuların ürettiği bir sesti,kısacası koca bir yanılgı dan ibaretti.

Bakışlarımı yana çevirirken meraklı sert ve keskin karanlığa davet eden bakışlarla göz göze geldiğimde bakışları bir çok duygu barındırıyordu.
O karanlık gözlerde en çok acı ve öfke hüküm sürüyordu.
Keskin yüz hatlarında hiçbir oynama yokken yüzündeki morluk esmer tenine rağmen belli oluyordu dudağının kenarı patlamış, kaşındaki çizikler den ne kadar işgence gördüğünü anlamamak mümkün değildi. Sağ ve sol yanında duran adamların varlığı adamın heybetli ve vakarlı duruşunun karşısında hiçbir şeydi.

Önümdeki kadının beni itmesiyle bakış açımdan çıkan adamı tekrar görebilmek için çaba sarf etmedim.
Kamyonetin hemen yanında duran adam elindeki silahla kamyoneti işaret ederek birşeyler söyledi. Sanırım binmemizi söylüyordu bugün bu kelimeyi çok duymuştum. adımlarım hızlanırken son kez başımı çevirip arkama baktım bir sürü araç ve binmeye zorlanan insan silsilesi...

FİZÂNİWhere stories live. Discover now