Adel'e içten bir gülümsemeyle bakarak konuşmaya başladı.

"Ben Kerem'in kuzeni Defne." diyerek elini uzattı Adel Melek'e. Genç kız da ona karşılık olarak elini uzattı. Kaşları çatık değildi artık. Çünkü sevinmişti sevgilisi olmadığına. Ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. Adel'de kendini tanıtmak için ağzını açtığı sırada hemen Defne konuştu.

"Sen de Adel Melek olmalısın. Nam-ı diğer İntikam Meleği."

Adel Melek şaşırdı. Tanımasını, bilmesini beklemiyordu açıkçası. Ama Defne tekrar konuştu.

"Gerçekten iki ismine de çok uyumlusun. Hem asilsin, hem de melekleri andıracak bir güzelliğin var."

Genç kız gülümsemeden edemedi. Bu kızı şimdiden çok sevmişti. Adel isminin anlamı; asillik demekti. Melek isminin anlamı da belliydi zaten.

Tekrar Defne'nin sesi duyuldu. Bu sefer Kerem'e bakarak imalı bir sesle konuşmaya başladı.

"Kerem senden çok bahsetti. Onun için seni bildim yani." dedikten sonra tekrar Adel Melek'e çevirdi başını.

"Her gün seni anlattı bana. Dilinden düşüremedi adını."

Kerem ise gözlerini sıkı bir şekilde kapatıp Defne'ye yapacağı işkenceleri, vereceği cezaları düşünmeye başlamıştı bile. Bunu yapma da ki amacı neydi şimdi? Kerem'den korkacağı vardı Defne'nin. Diğerleri ise şu an gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Hatta bazıları bu yüzden garip garip sesler çıkarmaya başlamışlardı bile. Adel'de aynı durumdaydı aslında ama belli etmemek için büyük çaba sarf ediyordu. Onlara soğukça bakmalıydı çünkü. O kız, Kerem'in sevgilisi çıkmamış olabilirdi, ama bu yine de onu unutmadığını göstermezdi çünkü. Belki de çoktan unutmuştu.

Kerem ise rezil olma duygusuyla birlikte öfkeli bir sesle konuştu birden.

"Neyse, hadi artık gidelim konferans salonuna. Geç kalmayalım." diyerek önden yürümeye başladı. Diğerleri de Adel'e kısa bir bakış atıp Kerem'in arkasından doğru yürümeye başladılar. Hira daha uzun süre bakmıştı. Ve hala daha yürürken bile kafasını arkasına doğru çevirmiş Adel'e bakıyordu. Sarılmayı çok istemişti ama yapamamıştı. Ne kadar geçerli bir sebebinin olduğuna inansa da, bu onları bırakıp gittiği gerçeğini değiştirmezdi. Ama bulacaktı. Gerçeği er ya da geç öğrenecekti. Adel'de Hira'ya bakıyordu. Ve en son dayanamayıp ona gülümseyince, Hira'da gülümsedi, ve zaten sonra da gözden kayboldular.

Adel Melek'te bir süre olduğu yerde durmuş, aynı noktaya bakakalmıştı. Nasıl onlarla karşılaşırdı? Bu nasıl bir tesadüftü böyle? Şimdi onların yüzüne nasıl bakacaktı? Bir süre sonra da üniversitenin otoparkına gidip arabasına bindi ve eve doğru sürmeye başladı. Burada sadece yeni bir ev değil, yeni bir arabada almıştı kendisine.

Ama hiçbiri de bilmiyordu ki; hepsinin de evleri birbirine çok yakındı...

Adel arabayı evinin önünde durdurdu. Ve evine doğru ilerlerken yan evde ki yaşlı adamın kendisine seslendiğini duydu.

"Kızım, okuldan mı geliyorsun?" sesi içtenlikle çıkmıştı her zaman ki gibi. Kapının önüne hava almak için çıkmıştı ve genç kızı görmüştü. Adel'de gülümseyerek, "evet Kemal amca." diye cevap verdi. Ardından yaşlı adamın karısı da çıktı kapının önüne. O da içten bir şekilde gülümsedi.

"Akşam yemeğine bekliyorum ve itiraz da istemiyorum. Ona göre."

"Ben hiç rahatsızlık vermeyeyim Aysun abla." Kocasına 'amca' derken, karısına 'abla' diyordu. İlk günden beri öyle alışmıştı.

İNTİKAM MELEĞİ 2 Where stories live. Discover now