16. Bölüm ~İsteme

1.5K 60 2
                                    

Düzelmesi gereken şeyler vardı. Kendine gelmesi gereken bir Miran. Düzene girmesi gereken bir hayatları. Ve artık mutlu olmasi gereken bir karısı...

Miran odadan çıkmış avluda oturuyordu. Oda biliyordu Hera ona ne dese ne yapsa haklıydı. Oysa Hera'nın Miran'a yaptığı birşeyde yoktu. Bu zamana kadar bu evliliği sürekli kurtarmaya çalışan kişi Heray'dı. Zira artık oda yorulmuştu...
Sıra genç adamdaydı. Evliliğinin bitmesine izin veremezdi. Evliliğin bitmesi boşanıp ayrı yaşamak değildi. Aynı evde yaşayıp ayrı yaşamak da evliliğin bitmesiydi aslında. Aynı evde ayrı yaşamak ayrı evlerde ayrı yaşamaktan daha kötüydü. Adam kararlıydı, evliliği bitmeyecekti. Evet yine belki ufak tefek kavgaları olacaktı ama günün sonunda sarılıp mutlu olacaklardı. Sahi bunlar olabilir miydi?

Avluda oturduğu yerden düşüncelerden sıyrılıp odasına ilerledi. O eski Miran olmamaya kararlıydı. Sinirlendi diye karısından uzaklaşacak değildi. Ki onun sinirlenmeye bile hakkı yoktu ona göre. Hem karısını çok özlemişti nasıl gitmezdi odasına.

Yattı karısının yanına. Sardı kollarını sevdiği kadının beline. Kokusunu çekti içine. Allah biliyordu ya yaptığı yaşattığı herşey için çok pişmandı. Geçmişi geriye alamazdı, lâkin geleceklerini, ilerde yaşayıp yaşatacaklarını kontrol edebilirdi. Miran Sarhanlı soyadının verdiği ağırlıktan kurtulacaktı sadece Miran olacaktı sevdiği kadına karşı. Hiçbirşeyi gizli yaşamak zorunda kalmayacak sevgisini gizlemiyecekti, üzüntüsünü. Hera onun özgürlüğünün olduğu tek yerde sayılırdı aslında bir nevi öyle değil mi?

•°•°•°•°•°•°•°•°

Güneş herşeye rağmen tüm heybetiyle doğmuştu. Yüzüme vuran güneş ışığıyla gülümsedim. Belime sarılan kollara baktığımda ilkte şaşırdım. Miran'ın gelmesini beklemiyordum. Biraz sert çıkmıştım ona galiba. "Dahasınıda hakkediyor vicdan yapma Hera" diyen iç sesime hak verdim.

Daha yapmam gereken işlerin kurmam gereken yuvaların olduğu aklıma gelince hızla kalktım yataktan.

"Ah Hera ah daha iki düğün kuracaksın iki yiğidini evlendireceksin hâlâ burda oturmuşsun"

diye kendi kendime sitem etmeyide unutmuyordum. Üstümü giyindikten hemen sonra mutfağa gitmeyi planlıyordum. Ki planlarıma engel olan bir adet Miran vardı. Sabahtandır onca ses çıkartmama rağmen hâlâ nasıl uyanmamıstı bu. Aşağı tekte inmek istemiyordum aslında.

"Miran"

Uyanmayı bırak hareket bile etmiyordu. Bir kaç kez daha ismini söyledim. Elimi anlıma vurdum. Ah sen bana sınav mısın be adam.
Yanına yanaşıp dürtükledim. Hala uyanmıyordu. Bir dakika çıt çıkınca uyanan adamı dürtüklüyorum hala uyanmıyor.

"Ayy Allah'ım lütfen hayır"

Diyerek Mirana yaklaştım. Başımı kalbinin üstüne koydum. Kalbim küt küt atıyordu. Gözlerim dolmuştu bile. Kalp atışını duyunca gülümsedim. Gülümsememi bölense Miran'ın kahkahası olmuştu.
Hızlıca yanından kalkıp ayağa dikildim.

"Ne gülüyorsun be."

"Öldüm mü sandın "

diyip bir kahkaha atmıştı. Ne yani herşeyi sanabilirdim. Onca uğraşa rağmen hareketsiz yatıyorsun ne sanmamı bekliyordu bu deli.

"Öyle hareket bile etmiyordun ne bileyim ben çıt çıkınca uyanırdın sen. "

Ayağa kalktı gülerek karşımda durdu.

"Öldüm diye korktun dimi "

Gözlerimi gözlerine diktim. Benimle şaklaşıyordu.

"Tabiki korktum."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 02 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GİT ! Where stories live. Discover now