Hemen yanlarında bitiyorum.

- Yok yok. Şimdi siz eltiler ve görümce tayfası geçiyorsunuz odaya, ben size kahve yapıyorum. Sonra da dedikodu.

Sonuna doğru gözümü kırpma çabama gülüyorlar beraber. Evet gözümü kırpamıyorum. Hayır zaten sıradan kahverengi gözlerim var bari göz kırpabileyim değil mi? Ama yok.

Hilal yengem gerekli malzemeleri tezgâhın üzerine bırakıp küçük bir sarılıyor bana. Sonra ablamların peşinden mutfaktan çıkıyor.

Sarışın Burcu ve ben kalıyoruz. Bu sahne çok tanıdık geliyor. Keşke yine şuradan bir yerden Yusuf gelse. İyi olduğunu görebilsem keşke.

- Yusuf'a abi demiyor musun?

Allah'ım sadece soruyorum, bu kızı bana imtihan olarak mı yolladın? Merak işte.

- Demiyorum.

Hatta Eymen demeyi daha çok seviyorum. Ama senin bu küçük ayrıntıyı bilmene gerek yok.

- Neden demiyorsun? Bildiğim kadarı ile iki yaş var aranızda?

Aramızda iki yaştan daha fazla olan şeyler var, ama bunu da bilmene gerek yok.

Kahve köpüğünü fincanlara pay etmeye çalışırken sesime sıradanlık katmaya çalışıyorum.

- Hamza ile de aramızda iki yaş var. Ona da abi demiyorum. Çünkü üçümüz beraber büyüdük. Yusuf benim için abiden daha fazlası.

Son cümleyi bastırarak söylüyorum. Nasıl anlaması gerekiyorsa anlayabilir.

Fincanları tepsiye koyduktan sonra arkamı dönüyorum. Burcu tam arkamda. Yüzünde oldukça rahatsız olmuş bir ifade var. Tam istediğim gibi.

- Şimdi müsade edersen kahveleri götüreceğim.

...

Düğüne son bir hafta kalması ile evimizi bir telaş sarıyor. Mahalleyi desem abartmamış olurum.

Annem sürekli hiç bir şey yetmeyecek havasında dolaşıyor. Bu nedenle kendimizi her an sarma sararken, tatlı şerbetlerken buluyoruz. Asla ikna olmuyor asla.

Sanırsın ilk çocuğunu evlendiriyor. Hayır Emine sultan bu, evlendirme de master yapmış kadın. Ama yok. Bana mısın demiyor.

Bir durulması için babaannemi ikna etmeye çalışıyoruz. Ama kadın bizi şaşırtarak bu sefer "Ha bu kadar misafir ne yer?" diyerek gelinin tarafını tutuyor.

Ee, ne edelim o zaman? Sarma sarmaya devam...

- Bir şey sormak istiyorum?

Bakışlarımı muntazam şekilde sardığım yapraktan çekip Rabia'ya bakıyorum.

- Sence ne zaman uyuruz?

Çok mantıklı bir soru soruyor. Çünkü saat gecenin üçü ve biz önümüze konulan yaprakları bitirmeye çalışıyoruz.

- Yetmiyor uyuduğunuz saatler he daha uyuyacaksınız. Dört saat önce kalktınız zilliler.

- Babaanne sen sadece anneme çemkirirken tatlısın, bize çemkirirken değil.

- Git gide anana çekiyorsun sende ondan tutamıyorum kendimi.

Kadın laf oturtma da bir numara olmuş. Hey Yasemin hey sen kiminle yarışmaya çalışıyorsun.

- Tamam Behiye Sultan. Bak gıkımız çıkmaz artık hemen sarar bitiririz. Zaten kafam bi dolu etme eyleme.

- He senin kafana Yusuf'tan başka giren mi vardır.

PekmezWhere stories live. Discover now