3. Bölüm

9.9K 671 309
                                    

Mirhan duyduğu haberle ok gibi fırladı evden küçücük ayakları ile öyle koşuyordu ki sanki geç kalınmışlığına inat ölüme inat koşuyordu dedesin yadesinin haykırışlarına inat koşuyordu çoçukluğunu umutlarını neşeli günlerini bıraktığını bilmeden koşuyordu umut dolu neşeli mirahanı arkasında bıraktığını bilmeden koştu.

Seyitoğlu konağının kapısına geldiğinde içerden ağıtlara feryatlar yükseliyordu küçük mirhanın o halini gören kenara çekiliyordu tek tek dolandı konağı baktı yerdeki kanlara nare diye haykırdı tüm konağı inletircesine "hayır gitmez nare beni bırakmaz gitmez" diye yıktı ortalığı ama kimse zapt edemiyordu mirhanı hamza kapı pervasından yıkılan çoçuğa baktı gözyaşlarını elin tersi ile itip mirhanın karşısına geçti "nare gitti annem babam arada abim gitti melek oldular burası cenaza evi saygısızlık yapma şimdi evine git yarın cenazelerimizi gömeceğiz sen böyle yaparsan en çok nare üzülür" dedi mirhan inatla "gitmez nare bırakmaz beni" dedi o sırada doktor ve mirhan ağa girdi küçük mirhan sakinleşmesi için uyutular mirhan ağa kemal ağaya baş sağlı dileyerek mirhan alıp çıktı. İki evin içinde yas vardı acı vardı.

Mirhan uyandığında her şeyin rüya olmasını diledi ancak her şey gerçekti koca konağı yıktı sinir krizleri artıyordu  ne mirhan ağa yaklaşa biliyordu ne yadesi mirhan duraksadı "nareyi göreceğim nare nerde" diye bağırdı mirhan ağa "oğlum aslanım bu gün defnedecekler yapma gözünü seveyim bizi acıya bırakma" dedi mirhan ağa
Mirhan ise sanki transta gibi koşarak ahıra girdi mirhan ağa yade ne yapacağını bilemiyordu mirhan bindiği atın üstünde öyle sürüyordu ki sanki ölüme kucak açarcasına... mezarlığa yaklaşırken zapt edemediği atan sert şekilde kayara doğru düştü o acıya rağmen ayağa kalktı yüzündeki derin yara izini akan kanı umursamadan yan yana dizilmiş dört mezarın başındaki kalabalığa doğru adımladı.

Yüzü gözü kan içinde kalan çoçuğa bakıyordu herkes yaklaşamıyordu kimse küçücük kalbi ile öyle derin hissetmişti ki acıyı ruhu dağlanıyordu küçük mezarın başında durmuş sadece sayıklıyordu "seni yalnız bıraktığım için affet beni" dudaklarından tek bu kelime dökülüyordu küçücük yüreği ile koca mardine gösterdi sevdayı mirhan... bi süre sonra mezarlığın başında üç araba göründü mirhan ağa mirza ağa ve aileleri, acılı aileye baş sağlı dilediler kemal ağa "sisinde başınız sağolsun" dedi biliyordu yaşlı adam kendi kadar mirhanda kayıplar yaşamıştı mirza "sağol ağam kimin yaptığını araştırıp bulacağım ne kenanın nede evlatların kanı kalmayacak yerde" dedi kemal ağa "sağaol evlat " dedi hamza sanki bir günde acıları ile büyümüştü karşında heybetlice duran adama baktı " mirhanı götür mirza amca" dedi mirza yüzü kan içinde olan oğuna yaklaştı "babasın aslanı hadi gidelim"
"Gitmem"
"Hadi mirhan bak nare seni böyle göre çok üzülür"
"Gelmem nare burda yalnız kalır korkar bak onu bi kere yalnız bıraktım aldılar onu benden gelmem bırakmam nareyi" diye feryat etti
Mirza ağa mirhanı bu şekikde götüremeyeceğini farkındaydı  yüzündeki yara üstü başı perişan dayanamayıp kemale seslendi "doktoru ara gelsin sakinleştirici bişeyler yapsın" dedi kemal "tamam abi" diyerek Yanlarından uzaklaştı mirza bir süre daha mirhanla konuşmayı denedi ama nafile ne yanına kimseyi naklaştırıyor nede küçük mezarın başından ayrılıyordu.

Doktorun zorla yaptığı sakinleştirici sonunda uyuya kaldı mirhan yüzündeki yarayı gören doktor "acil müdahale edilmeli yoksa iz kalacak" dedi mirza kafası ile onayladı

Mirhan o küçük mezara tüm duygularını gömüştü o günden sonra değişti herkesin hayatı acılar bezediler taşlaştırdılar sevgi dolu kalplerini mirhan ve hamza acılar büyütü intikam büyüt bu iki küçüğün yüreğini.

Hamza intikam ekti küçük kalbine yaralarını öpecek bir annesi yoktu artık öğüt verecek bi babası nefretle öfke ile büyütü kendini gören bir adım uzağına geçiyordu öfkesinden nasibin almak için koruyamadığı ailesinin yıllarca yasını tutu hamza gücüne güç katı aşiretinin kendine yeni düşman edinmek ise en büyük hobisi olmuştu birileri ile kavga etmeye bayılıyordu

Mirhan ise tüm duygularını gömüştü o mezara yüzündeki küçük yara izi ile disiplinli sert bi adama dönüştü kendine yaklaşan herkesin köşe bucak kaçacağı bir adama ağlı babasından devir almıştı tabi tüm işleride karanlık yanı bazen öyle ağır basıyordu ki acımasız bir adamdı adeta acıdan zevk alır hale gelmişti küçük mirhan

Mirza ve karısı karadenizde aldıkları evde yaşamaya başladılar mir avrupada okuyor orda işleri yönetiyordu büyük imparatorluğun ikinci patronu haylaz çoçuğuydu

Mina sevgi dolu bir kızdı naif kibar adı gibi aşktı sevgi idi kendine annesi ve babası ile karadenizde yaşıyor üniversiteye gidiyordu tama bir neşe kaynağı idi her göreni güzeliği ile büyülüyor  karadenizin hırçın dalgaları gibide inatçı  genç bir kız olmuştu

Nare güzeler güzeli nare mirhanın yürek yangını nare sessizliğe büründü o günden sonra kimse o güzel sesini bir daha duymadı kemal ağanın can dostuna emanet edildi onun ailesi arasında tek kız çoçuğu olarak büyüdü artık nare değildi reşat ağının dilsiz kızı zeynepti, arada hamza gelir bi kaç gün yanında kalırdı gözlerindeki hüznü acıyı yalvarışı gören hamza dayanamaz giderdi

Günler aylar yıllar birbirini kovaladı hamzanın kapısına burakılan bir not hepsin hayatın değiştirdi

İnsan en çok seviyorum bir damla göz yaşın için dünyayı yakarım dediğini ağlatırmış en çok onu yakar kül edermiş ve hayat yapmam dediğini sana yaptırıp zaferini kutlarmış

Sevdasına ölümü göze alacak küçük kız çoçukları tekrar kalbine sevgi topumları ekmek için hayatlarından bile vazgeçeceklerdi seven sevdiğini öldürecekte bilmeyecekti

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum

Sizce neler bekliyor bu hikayede bizi

Sevgi ile kalın

Kalbine sor❤️ (aşiret gelin olmak kitabın ikinci kitabıdır)Where stories live. Discover now