M•3

22.9K 1.4K 1.7K
                                    

Medya : Toby Mac: City on our knees 🖤🖤

Nefesim kesildi. Bir kaç saniye zaman durdu sanki. Gözlerim kara bir kuyuya andıran gözlerinde takılı kalırken benliğim o kuyuya çoktan düşmüştü.  Heyecandan elimin ayağımın boşandığını hissettim. Bu kadar heyecanlanmam mantık işi olamazdı.

Gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmazken bana doğru adım attı uzun bacakları. Attığı her adımda nefesim kesilerken emindim ki şaşkınlığın esamesi vardı yüzümde.

O ise gayet sert adımlar atıyor, gayet sakin duruyordu. Ben ayakta kalmak için adeta savaşırken  o gayet  kendinden emin adımlar atıyordu.

Biraz sonra tam karşıma dikildi.
Başımı kaldırıp baktım gözlerine.
1.68 olan boyum sanki onun yanında kısacık kalmıştı. Gözlerim direkt çenesindeydi şimdi.  Bir kuytuyu andıran kara bakışlarına bakmak için başımı kaldırmam gerekmişti. Uzunluğu beni hayrete düşürmüştü.

Karşımdaki varlığı beni daha  heyecanlandırırken kolumdaki kitapları göğsüme daha çok yasladım. Elini bana doğru uzatmasıyla bakışım uzattığı eline kaydı.

Bu benim üniversite kimlik kartımdı. Ve Allah kahretmesin üstünde berbat çıktığım bir otomasyon fotoğrafım vardı. Eğer Ali İmran yanlışlıkla bile benden hoşlandıysa bu fotoğrafı gördükten sonra kesin vazgeçerdi. O kadar kötü bir fotoğraftı.

Suratımın buruşmasına engel olamazken o güzel dolgun dudakları aralandı. "Bunu düşürdün"

Göğsüm aldığım derin nefesle şişti. Bunun ses tellerine ne yerleştirmişlerdi? Böyle bir ses olmamalıydı. İnsanlık için genç kızların akıl sağlığı için zararlıydı kesinlikle.

Dudakları tekrar aralanıp bir şeyler mırıldanırken kulaklarım sağır olmuştu çoktan. Uzattığı kartı havada sallarken dudakları tekrar aralandı.

Ağzımdan reflkesle çıkan bir "Ha?" sesine engel olamadım.

Şaşkınlıkla bana baktıktan sonra titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. Allah'ım rezilliğin dibini görüyordum şu an.

Elimle alnıma sert bir tokat yapıştırmamak için kendimi zor tutarken elimi uzatıp kartı almaya çalıştım. Ama zangır zangır titreyen ellerimle bu çok zordu ki zaten alamamıştım kart elimden düşmüştü.

Kendimi bir yerden atmalıydım!

Gerçekten ama gerçekten kendimi bir yerden aşağı fırlatmalıydım.

Hızla eğilip kartı alırken başımı kaldırıp ona baktığımda gözlerinin kısa bir an gerdanıma kaydığını sonra hızla gözlerini kaçırıp çok kısık bir şekilde  'tövbe estağfurullah' çektiğini işitmiştim.

Karşısında dikilince kendime gelip olayı toparlamam gerektiğini düşündüm. "Teşekkür ederim" diye mırıldandım.

Yanaklarım cayır cayır yanıyordu. Onun karşısında olmak bile dilimin tutulmasına sebep oluyordu. Bu adam niye insanın nefesini kesiyordu ki?

"Eyvallah" diye mırıldandı.

Sonra başıyla selam verip arkasını döndü. Ne yani bu kadarcık mıydı? Adımı sormayacak mıydı? Tanışmayacak mıydı? Bir kahve içelim demeyecek miydi?

Ne kadar gözde de olsa onun da mayasında öküzlük vardı işte. Erkek değil miydi hepsi öküzdü.

Ben de salak gibi apışıp kalmıştım karşısında. Resmen rezil etmiştim kendimi. Adama ağzımın suyunu akıtarak bakmıştım. İki kelimeyi bir araya getirememiştim resmen.

MECNUNWhere stories live. Discover now