III- KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ

8.6K 532 117
                                    

Saat gece 4'e geliyordu ve ben ne yapacağımı şaşırmış halde duvara yaslanmış bu tanımadığım adama bakıyordum. Arada bir kalkıp nefes alıyor mu diye kontrol etmemse tamamen saçmalıktı. Kanı durmuştu ama bu hala daha bana imkansız gibi geliyordu. Benim gibi birinin karşısına çıkan adamdan nasıl bir normallik beklenirdi ki zaten? Yine de ölmediği için ikimiz de şanslı sayılırdık. Onun benim odamda öldüğünü ve babamın gelip bunu gördüğünü düşünemiyordum. Kim bilir başıma neler gelirdi?

Bunalarak camdan tarafa gittim ve perdeleri çekip etrafa bakındım. O an karşıma geçen gün çatıda gördüğüm çocuk çıkınca sertçe yutkundum. Bu çocuğun burada ne işi vardı, daha da önemlisi neden buraya bakıyordu?

Ben çocuğa anlamsızca bakarken bir yerden melodi yükseldiğinde yerimde sıçrayıp hemen arkamı döndüm ve yatağın üstünde duran telefonu elime aldım.

Sesini kısarken uyanmış mı diye bu adamın suratına baktım fakat hala daha uyuyordu. Ekranda 'Lila' yazıyordu, bu kız kimdi ki? Acaba sevgilisi mi?

Bana ne ya, kimse kim. Telefon nihayet sustuğunda tam yerine koyacaktım ki tekrar çaldı. Bende merakıma yenik düşerek telefonu açıp kulağıma getirdim.

"Pars hepimiz seni merak ettik, avcılar Arel'i aldı neredesin sen ya? Ne haldeyiz haberin var mı?" Dedi bağırarak. Ne avcısı? Ne oluyor ya, Arel kim? Avcılar Arel'i niye yakalamış? Avcılar ne avlıyor, insan mı? Tam telefonu suratına kapatacaktım ki bir el telefonu benden çekti.

"Keyfimden gelmiyor değilim ve ben gelmeden de sakın bir şey yapmayın." Dedi ve telefonu kapayıp yan tarafa koydu. Gözlerini üzerime dikmişti fakat ben sanki telefonu açan ben değilmişim gibi etrafa bakınıyorum.

"Telefonumu izinsiz açmak mı?" Dedi tek kaşını kaldırırken.

"Evime izinsiz girmek mi?" Dedim fısıltıyla kendi kendime söylenerek.

"Ne dedin?" Dedi alaycı bir tavırla.

"Hiç yaran nasıl?" Diyerek kendi telefonumun ışığını yarasına tuttum. Gördüğüm şeyle adeta nutkum tutulurken gözlerimi zar zor suratına çevirebildim. O ise her haraketimi dikkatlice izliyor ne tepki vereceğimi merakla bekliyordu.

"Sen? Bu nasıl olur?" Dedim. Yara tamamen iyileşmişti. Sanki oraya hiç kılıç girmemiş, isminin Pars olduğunu bildiğim adam hiç yaralanmamıştı.

"Sana ölmeyeceğimi söylemiştim Mehir."

"Ama bu çok saçma." Dedim ve elimi eskiden yara olan karnının üzerine getirdim. İnanamayarak bakıyordum hala. "Nasıl?"

"Yaralarım çabuk iyileşiyor." Dedi ayağa kalkarken ve devam etti. "Benim yüzümden uykusuz kaldın odanı da mahvettim kusuruma bakma ve beni kovmadığın için teşekkür ederim." Diyerek önceden çıkarmış olduğu tişörtünü üzerine geçirdi.

"Gidiyor musun?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Kalmamı mı istiyorsun?" Dedi tekrar alaycı ifadesine bürünerek.

"Hayır git ama bunu bana açıklaman gerekiyor." Dediğimde yatağımın üzerindeki kan olan çarşafı topladı.

"Umarım senin için pek önemli değildir." Dedi beni duymazdan gelerek.

"Farkında mısın sana diyorum." Dedim kolunu sarsarak. Önce koluna sonra bana baktı ve tekrar tek kaşını kaldırdı.

"Hiçbir şeyi açıklamak zorunda değilim."

"Eğer açıklamazsan-" derken beni susturdu.

"Ne o birilerine mi anlatırsın? Git anlat sonun bakırköy deliler hastanesi olur."

SEÇİLMİŞ (KURT ADAM, VAMPİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin