Bölüm 26: Acılar Sonrası Duyulan Melodi | Kısım 3

En başından başla
                                    

O an, fazla geç hareket ettiğimi ve aşamadığım beceriksizliğim yüzünden saniye farkı ile yakalanacağımı düşündüm. Daha başlamadan yakalanacaktım. Bitmişti.

Ancak düşüp, ses çıkarmaktan son anda kurtulan bedenim siyah perdeler arasına karışırken arkasına dönen adam beni hiç görmedi. Ben, sihirli bir değnek ile dokunulup sonsuza dek soluksuz kalmaya mahkûm bırakılmış biri gibi öylece perdenin ağırlığı altında ezilirken polis, karanlıkta kalmış bedenimi görmeden yeniden perdenin önünde dikilmeye başladı.

''Barkan'ın yanında olabilir, onu takip edin,'' dedi, konuşmasına kaldığı yerden devam ederek. ''Laboratuvara giden tüm yolları kontrol edin, buraya da birini gönderin.''

Ciğerlerim, saniyeler içinde soluk almam için baskı yapmaya başlarken ayağımı ağırca yerde sürükledim ve perdenin arasından kurtulmak için ilk adımımı attım. Mermer zemin, topuklularımın baskısı ile tok sesler çıkarmaya oldukça müsait olduğundan bir süre ayaklarımı sürüyerek perdeden uzaklaştım. Bulunduğum karanlık koridorda an be an uzadı gözlerimin önünde. Soluk renkli duvarları geçip daha geniş bir merdivene çıktığımda sonunda titrek bir nefes verdim ve bedenim gevşedi. Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü dahi fark edemeyecek kadar korku doluyken arkamdan gönderilecek polise yakalanmamak için ilerlemeye çalıştım. Ancak sağa ve sola uzanan aydınlık koridorda nereye gideceğimi bilmiyordum ve Barkan'ın sesini de henüz duyamamıştım.
''Projemin ne kadar ses getireceğini şimdiden anlamış olduk, değil mi sevgili konuklar?'' diyen yaşlı bir sesin ardından alkış sesleri duydum. Salon sakinleşmişe benziyordu.

Sol tarafımda duyduğum sesler nedeniyle gözlerim hızla o yöne çevrildi. Önce adım sesleri duydum, ardından da düşüp kırılan bir şeyin zeminde bıraktığı çatırtıları. Biri küfretti, ardından da Barkan'ın ismini bir başkasının sesinden duydum.

Orada kimler varsa, birkaç adım sonra koridora çıkacaklar ve beni rahatlıkla görebileceklerdi. Bu yüzden beklemeden sağa doğru döndüm ve olabildiğince sessiz ancak hızlı adımlar ile koridoru aşmaya başladım. Koridor, altın renkli desenleri olan bir duvar kâğıdı ile süslenmiş, yer yer sarı ışıklar veren şamdanlarla aydınlatılmıştı. Telaştan ve gözyaşlarımdan gözlerimin önü bulandığı için tam olarak nereye gideceğimi bilmiyordum, bu yüzden yakalanma korkumu yenmeye çalışarak Barkan'a seslendim.

''Barkan, orada mısın?''
Ses gelmedi. Burada yalnız kaldığımı düşündüm. Yalnız ve çaresiz, acı dolu bir kızın hiç bilmediği bu köşede kapana kısıldığını düşündüm.
''Dur,'' dedi ardından tok bir ses. Olduğum yerde aniden kalakaldım. ''Sola dön ve acil çıkış kapısını bul.''
Derin bir soluk alıp titreyen ellerimi göğsüme bastırdım. ''Barkan,'' diye mırıldandım. ''Sen iyi misin?''
''İyiyim Elis, durma.''

Durduğumu bilecek kadar beni çözmüştü Barkan. Ancak ben onun ne halde olduğunu bilmiyordum. ''Senin peşinde olduklarını söylediler,'' dedim. Koridorları hızlıca ilerlemeye devam ederken koridorun sonunda duran ve üzerinde yeşil bir tabelada 'Acil çıkış' yazan kapıyı buldum. Beklemeden kapıyı açıp içeri girerken son defa arkama baktım. Koridorun oradan yükselen karartıları görüyordum.

''Biliyorum, dikkatleri dağıtmak için her yere ipucu bıraktım.'' Yaptığı şeyden bir hayli emin olduğunu cümlelere yaptığı vurgudan anlayabiliyordum ama sesi soluk soluğa geldiği için endişelenmeden edemiyordum. Karşıma çıkan merdivenlere uzunca baktım. Başımı kaldırıp kıvrılan merdivenlerin arasındaki merdiven boşluğundan yukarıya baktım ve sonu yokmuş gibi kıvrılan parmaklıkların buradan bile midemi bulandırdığını fark ettim. ''Merdivenleri çık, on ikinci kata gelene kadar durma. Acele etmelisin.''
''Laboratuvara buradan ulaşabilir miyim?'' diye sordum, tereddütle. Merdivenlerin ilk birkaç basamağını çıkar çıkmaz topuklularımın bu boş alanda fazla ses çıkardığını fark ettim ancak çıkarırsam, daha sonra tekrar giyemeyeceğimden korkuyordum.
''Hayır,'' dedi Barkan. Kaşlarım çatıldı. ''Ama laboratuvara ulaşmanı sağlayacağım. Sen deva-'' Sesi aniden kesildi ve kulaklarımda şiddetli bir yankı oluştu. Ani ses canımı yakıp korkmama neden olurken engelleyemediğim çığlığım merdiven boşluğunda yankılandı. Barkan'ın birileri ile çatışmaya girdiğini ve sesinin yarıda kesildiğini fark etmiştim ancak çığlığım kuvvetli olmamasına rağmen o kadar şiddetle kulaklarıma çarpmıştı ki, dışardan birinin bu sesi rahatlıkla duyabileceğini düşündüm.

Gözlerim önce ardımda kalan kapıyı buldu, ardından da paçalarımı topladığım gibi merdivenleri çıkmaya başladım. Önce ikişer ikişer çıktığım merdivenler henüz dördüncü kata ulaşmamla birlikte tek sayıya düştü ve soluk soluğa kaldım. Çelimsiz bacaklarım fazla yükü kaldıramadı, bileklerim acımaya ve adımlarımı yavaşlatmaya başladı. Merdiven boşluğunda yankılanan kapı çarpma sesini duyar duymaz adımlarımı aniden durdurdum. Havada kalan ayağım, ağırca diğer basamaya düşerken başımı hafifçe eğip merdiven boşluğundan aşağıya baktım. Gördüğüm iki takım elbiseli adam ile gözlerim kesiştiği anda ise ikinci bir çığlık baş gösterdi.

''Kız orada!'' diye haykırdı bir adam ve benden kat kat hızlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladılar. Ben daha altıncı kata ulaşamadan onlar dördüncü kata yaklaşmıştı. Ağlayarak ve canımın yanmasını umursamadan tüm gücümü bacaklarıma verdim ve merdivenleri çıkmaya başladım ama yakalanacağıma dair kuvvetlenen düşüncelerim umutlarımı tüketmek üzere saldırıya geçti.

Ayağım takıldı, çaresizce parmaklıklardan tutunup yere çarpmadan kendimi kurtarmayı başardım. Merdivenin kenarına çarpmamın etkisi ile sızlayan bileğim adımlarımı zoraki durdurmama neden oldu. Telaşla eğilip aşağıya baktığımda ise, ikinci bir kapı çarpma sesi ve hemen ardından da tanıdık bir siluetin tırmandığını gördüm. Merdiven boşluğundaki parmaklıklardan tutunarak kusursuz bir çeviklik ile kendini yukarıya çekmeye başladı ve çok geçmeden dördüncü kattaki adamlara ulaştı.

Gözlerim Barkan'ın üzerindeydi ama o bir kez olsun bana bakmadı. Dördünce kata gelir gelmez adamlardan birinin yakasından tuttuğu gibi kendine çekti. Adam ise çığlık çığlığa haykırarak merdiven boşluğundan aşağıya düştü. Barkan, tırmanıp basamakların olduğu yere düşerken onu gözden kaybettim ama benim hızlanmam için ardımdaki adamları durdurmaya çalıştığını kavrayabilecek kadar kendimdeydim.

Merdivenleri çıkmaya devam ettim. Altıncı ve yedinci katı kusursuz şekilde hızlıca çıktım, ara ara başımı eğip alanda acı dolu inlemelerin yankılanmasına neden olan adamların ne durumda olduğuna bakıyordum. Çok fazla göremesem de, Barkan'ın adamla dövüşürken bir hayli zorlandığını biliyordum. Yumruk sesleri, darbelerin ardından duyulan acıların iniltileri ve hırsla verdikleri soluklar kulaklarıma doluyor ve adımlarımı hızlandırmam için beni zorluyorlardı. Daha da kötüsü ise, dördüncü kattaki merdivene açılan kapıların aniden çarpılmasının ardından içeriye en az on adamın doluştuğunu görmemdi.

Barkan'ın o kadar adama karşı gelemeyeceğinden korktuğumdan nefes dahi almadan merdivenleri çıkmaya devam ettim. Sekizinci kata gelip dokuzuncu kata dönerken hemen arkamda bulunan kapının aniden açılması ve oldukça şık giyimli bir kadın ile göz göze gelmem bir oldu.
Yalnızca bir saniye göz göze geldik. Onun davete sızmış özel ajanlardan biri olduğunu anlamamda sadece bir saniye sürmüştü.

Durmadan merdivenleri çıkmaya devam ettim ancak kadın kolumdan yakaladığı gibi beni geri çekti. Topuklarım basamaklara takıldı, zayıf bedenim uygulanan baskıya karşı koyamadı. Çıktığım iki basamağı aynı hızla indim ve kadının çekiştirmesiyle birlikte arkamdaki çelik kapıya gürültüyle çarptım. Dudaklarımdan inlemeler dökülürken kadın elbisesinin altından çıkardığı mendili yüzüme yaklaştırdı. Bağırıp ellerimi yüzüme siper ettim ve kadına vurmaya çalıştım. Kadın o kadar güçlüydü ki, tek eliyle bileklerimi kavrayıp yüzümden çekiştirdi ve mendili yaklaştırdı.

Ona göre kısa kalan boyumun avantajını kullanarak yüzümü yere eğdim. Kadın, küfürler savurup mendili burnuma yaklaştırmaya çalışırken arkamdaki kapının da aynı anda açılmaya çalışıldığını duyabiliyordum. Biri kapıyı ritmik bir şekilde yumrukluyordu.

Barkan aşağıda adamlar ile can çekişirken, ben de burada bilincimi kaybetmemek için savaş veriyordum. Yere eğdiğim başımla birlikte, üzerinde limonu renkte elbisesi olan kadının bacağına bağlanmış silahı gördüm. Elbisesinin yırtmacından belli belirsiz görünen silah, onun bir ajan olduğu gerçeğini doğrularken güçlü bir atakta bulunmam gerektiğini biliyordum.

Titrek bir nefes aldım, adrenalin ciğerlerime dek çekildi.
''Sana güveniyorum,'' sözü zihnimde yankılanmaya devam ederken bağırıp ayağımı kaldırdım ve beklemeden kadının dizine tekme attım. Kadın bir adım acıyla geriledikten hemen sonra bileklerimden birini kurtardığım gibi kadının mendil tutan eline vurdum.

Kadın mendili düşürdü, hemen sonra ise beni tuttuğu gibi merdivenlere fırlattı. Zayıf bedenim kadının darbeleri ile savruladururken, sert bir şekilde yere düşüp belimi basamağa çarptım. Ancak amaçladığım şeyi gerçekleştirebilmiştim.

Kadının elbisesinin altına gizlediği silahı almayı başarmıştım, şimdi daha zor bir şeyi gerçekleştirip silahı kullanma cesaretinde bulunmam gerekiyordu.
Kadın silahının yokluğunu kavrar kavramaz hızla bana döndü. Silahı iki elimde kavradığım gibi havaya kaldırdım ve ona doğru doğrulttum. Kadın bir an için alayla güldü, yerde acı içinde kıvranırken silahı ateşleyemeyeceğimi biliyor olmalıydı.

Üzerime doğru atıldı, yumruğunun tekini havaya kaldırdı. Korkuyla ateş etmek ve kadını durdurmak istedim ancak işaret parmağımın silaha uyguladığı baskı kurşunun fırlaması için yeterli olmadı. Kadının üzerime atlamasına milim kalmışken ardındaki çelik kapı aniden açıldı ve kapının sürati ile kadın yanındaki duvara çarptı.

Kapının ardından çıkan polisi görünce derin soluklar verip hızla yerimden kalktım. Polis önce bana baktı, ardından da duvara çarptığı güzel kadına.
Kadın acı acı söylenip hızla arkasını döndü. Polis ve kadın göz göze gelir gelmez aniden birbirlerine saldırdılar.

Hızla birkaç basamak geriledim ve elimdeki silahı tekrar doğrulttum.Birbirlerine uyguladıkları güç ile bedenleri sürekli sağa sola kıvrılan ikili arasında kimi vuracağımı seçemedim. Birine zarar verebileceğim düşüncesi her hücrem tarafından engelleniyor olmasına rağmen dar alanda güçlü bir patlama sesi duyuldu. Korkuyla çığlık atıp elimdeki silahı bırakıverdim.

Silahın mermer zemine düşüp ardından da merdiven boşluğuna yuvarlandığını duyduğumda, hemen ardından acı dolu bir çığlık peyda oldu. ''Elis?'' diye kükredi, aşağı katlardan birisi.

Gözlerimi telaşla açtım, ellerimi kulaklarıma yasladım. Dövüşmeye devam eden kadının ellerine bulaşan kanın sebebiyeti olduğum gerçeği midemi bulandırdı ama hayır, bunu yapan ben değildim.

Polisin tuttuğu silah patlamış ve kadın bacağından vurulmuştu. Benim silahım ise hiçbir hasara sebep olmadan aşağıya düşmüştü. Çok geçmeden poliste silahını düşürünce işlerin daha da kızışacağını anladım. Başımı kısa bir an aşağıya eğip Barkan'a baktım. Takım elbiseli bir adamın boğazına sarılmışken yakışıklı yüzünü telaşla bana doğru çevirmiş olduğunu gördüm.
''Ben iyiyim,'' diye soluklandığımı duyar duymaz ''Koş!'' diye bağırdı.

Yüzünün acıyla kasıldığını son anda gördüm, elinin altındaki adam ise aniden aşağıya düştü. En aşağı kattaki zeminde iki kanlı bedenin cansız bir şekilde yattığını umursamamaya çalıştım.

Koşmaya devam ettim. Ardımda bıraktığım kimseyi umursamamaya çalıştım. Burada kaç dakika kaybettiğimizi bilmiyordum ve zaman geçtikçe yerimizi öğrenen adamlar merdivene doluşuyordu. Geçtiğim her katta kapılar zorlanırken çığlık çığlığa koşmaya devam ediyordum.

Aşağı katlardan duyduğum silah sesleri korkumu körüklüyor, gözyaşlarımı hızlandırıyordu. Birkaç defa takıldım, tırabzanlara tutunup ilerlemeye devam ettim. Biraz sonra, on ikinci kata gelmiş ve merdivenlerin olduğu bu daracık alandan kurtulmaya hazırlanmıştım ki bir başka patlama sesinin ardından tanıdık bir inleme sesi duyduğumda olduğum yerde kalakaldım.

Evren bu ölüm kokan yerden çıkmamı istemiyor olmalıydı.

Barkan'ın acı dolu çığlıkları kulaklarıma dolduğunda ikimize de ihanet ederek yeniden tırabzanlara yapıştım ve aşağıya baktım. İlk gördüğüm, sekizinci katın oradan boşluğa doğru uzanmış bir kol oldu. Yırtılmış ceketi yüzünden kana bulanmış beyaz gömleği belli olan kişi elinde cam bir nesne tutuyordu. Her ne tutuyorsa, bunu canı pahasına korumaya çalışan adamın kim olduğunu, biri onu aşağıya düşmesi için itekleyince fark ettim.
O Barkan'dı ve elinde tuttuğu şey cam bir bardaktı.

Soluğum kesildiği sırada yüzünü gördüğüm sevdiğime doğru seslendim. Barkan,sırtı tırabzanlara yaslı, adamın biri boğazına yapışmış ve onu öldüresiye boğarken bardakta olan gözlerini yukarıya kaldırdı ve bana baktı. Gözlerimiz kesiştiği anda onun kana bulanmış yüzünün kalbime yaptığı ağırlığı kaldıramayacağımı fark ettim. Yenilmez adam, ağır darbeler altında kalmıştı. Şuan yeniliyordu.

Sesimi duyan ve Barkan'ın elinden kurtulmayı başarmış kişiler merdiven boşluğundan bir bir başını uzatıp bana bakarken hiçbirini umursamadan doğrudan Barkan'a baktım.
Onun boğazını sıkan adam, elinde tuttuğu cam bardağa uzanmaya ve büyük ihtimalle düşürmeye çalışıyordu.

Barkan hiç olmadığı kadar duygu dolu bir ifadeyle gözlerime baktı. Aramızdaki onca mesafeye rağmen söylemek istediği şeyi gözlerinden yakaladım ve yutkundum.

''Sana güveniyorum...''
Bardağı tutan elini önce aşağıya doğru eğdi, ardından da hızla yukarıya doğru savurdu. Elindeki bardak fırladı, aramızdaki onca kata rağmen merdiven boşluğunda yukarıya doğru çekilmeye başladı. Gözlerim hayretle açıldı, bardak yavaş çekimde bana doğru yol alırken aklımda onlarca felaket senaryosu oluştu.

O bardak Profesörün parmak izini taşıyan ve benim laboratuvara girmemi sağlayacak olan çok önemli bir araçtı ve biraz sonra olduğum kata ulaşamayıp yere çakılacak, paramparça olacaktı. Planımız tamamen alt üst olacaktı. Zira bardağı gören adamlar merdivenlerden düşmeyi göze alarak bardağa uzanıyor ve hızını yavaşlamasına neden oluyordu.



GÖREV: Agron'un Çırağı | I-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin