"İtin duası kabul olsaydı..."

427 39 18
                                    

Kafam çok doluydu.
Lanet bir şekilde kafamın içindekileri dizginleyemiyordum. Ellerimi nereye koymam gerektiği ise bir muammaydı. Aynı aklımdaki düşünceler gibi ellerimi de nereye koymam gerektiğini bilmiyordum.

Böyle hayatın üzerime üzerime geldiği anlarda, kendimi bitkin hissediyordum. Hemcinsine karşı bir şeyler hissetmek, özellikle bir şeyler hissettiğin hemcinsin en yakın arkadaşının abisiyse, oldukça zordu.

Hı bu arada, en son kendi başımın çaresine bakıyordum ya? o düşünce etkisiz hale getirilmişti bile. "Hareket etmesene!" karşımda dizlerinin üzerine çökmüş, yaramı temizlemeye çalışan arkadaşıma bakarak güldüm. "Bahadır nerede demiştin?" kaşlarını daha derinden çatsa da, "Bir arkadaşıyla olacağını söyledi. Bunu o yapmadı değil mi?" diye sordu ürpererek. "Eğer onunla iyi anlaşamıyorsanız o yokken bize gel-" yüzündeki ifadenin bir yansıması gibi istem dışı kaşlarım çatılırken "Bahadır bana zarar vermez." dedim istemsiz.

"Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun." omuz silkip elindeki batikonlu pamuğu kalın bir gazlı bezle ve bantla alnıma sabitledi. Eli becerikliydi. "Biliyorum da artık Bahadır'ı tanıyamıyorum." garip bir çekinceyle sordum. "Neden?" o an vereceği cevabın beni Bahadır'dan uzaklaştırmamasını, ona duyduğum güzel duyguları yok etmemesini dilemiştim.

Ne demişler?
İtin duası kabul olsaydı...
"Kız arkadaşı yüzünden derslerden iyice uzaklaştı. Aileden de aynı şekilde, bilmiyorum. Ben-" Ecem'in kolları boynuma dolanırken duyduğum kız arkadaşı kelimesinin şoku içinde kollarımı yavaşça ona sardım.

O an müthiş bir çekim içine girmiştim. Platonik olduğum çocuğun sevgilisi vardı. İnsanlar böyle şeylerde ne gibi tepkiler verirdi? odasına kapanıp ağlar, sürekli abur cubur mu yerlerdi? unutmak için başka insanlarla mı takılırlardı? "Üzülme." diyebildim. Hem kendime, hem kollarımdaki arkadaşıma.

"Son günlerdeki siniri bu yüzden miydi yani?" aklımda dolanan en soğuk soruyu dilime dolamayı başarabildiğimde, bedenini hafifçe geri çeken Ecem'e boş bakışlar atmaya çalıştım. En yakın arkadaşıma içimdeki fırtınalardan bir bahsedebilseydim, ah bir bahsedebilseydim..

"Bilmiyorum ki işte." Beni kendisi davet etmişti. Her ne kadar bana karşı bir hissi olduğunu hiç düşünmemiş olsam da, başka birisine de hisleri olacağını düşünmemiştim. O zaman neydi o ilgili tavırları, saçımı karıştırmaları?

Kardeşininkini de karıştırıyor. Ayrıca sana ufaklık diye sesleniyor, aptal. Nasıl umutlanabildin?

Düşüncelerimden uzaklaşmak istiyordum. Bu da onun çağırdığı evde onsuz bir şekilde kardeşiyle durarak yapabileceğim bir şey değildi.

Ecem'e yazık ediyordum fakat bunu daha sonra düşünecektim. Ellerimdeki titreme yok olduktan, kalbimdeki sızı azaldıktan sonra..
"E-ecem, aşkım.. ben gidiyorum. Teşekkür ederim pansuman için sen en iyi en iyi arkadaşsın."

yanağına üzüntülü bir öpücük kondurduktan sonra "Nereye gidiyorsun daha.." laflarını dinlemeden iki katlı evlerinden çıktım.

Eve gidecek ve sıcak bir duş alıp bugün öğrendiğim bilgilerin bende açtığı hasarı düşünecektim.

-

"Baba?" açtığım kapıyı hafifçe itekleyerek kilitte duran anahtarı cebime attım. Görmeyi beklediğim şey sarhoş bir şekilde sızmış ya da öküz gibi yemek yiyen babam olabilirdi fakat yıllardır onu dövmek için yaşımın büyümesini ve kuvvetlenmeyi beklediğim babamın, başkası tarafından dayak yediğini ilk defa görüyordum. Bu uzun adam da kimdi?

Kaşlarımı çatarak mal gibi durduğum kapının önüne fırlattım sırtımdaki çantayı. Okuldan sonra direk Ecem'lere gittiğimden çantamı ve kıyafetlerimi henüz eve bırakamamıştım. "Baba!" diye bağırdım o yöne ilerlemeye başladığımda. Bu seni seviyorum ve sana zarar gelmesini istemiyorum yakarışı değildi. baba.. sen de mi yıkıldın? bağırışıydı. Ben yıkık döküğüm, sen de mi yıkıldın?

Beni Güzel Hatırla (GAY)Where stories live. Discover now