''Kendi başımın çaresine bakabilirim!''

513 43 12
                                    

Kadının çığlık atarak koşan bedenini izledim boş gözlerle. Hayatın kuralıdır, boka taş atarsan üstüne sıçrar. Göz göre göre o perili eve gir, sonra çığlık atarak koş. Aynı ben. Göz göre göre kalbin boka konsun, durup da neden ota konmadığını sorgulama.

"Dalgınsın. Bir şey mi oldu?" ağzında patlamış mısır olduğundan sesi boğuk çıkan Ecem'e bakarak güven vermek istermişçesine gülümsedim. "Yok be, ne olacak?" birkaç saniye garip gözlerle süzse de omzunu silkerek televizyona döndü. Tekrar dalgın dalgın ekrana bakma işime geri döndüm.

Odada yaşadığımız, normal bir insana göre doğal olan fakat beni derinden sarsmış olayın üzerinden üç saati aşkın bir süre geçmişti. Evi terk etsem garip kaçacağından görünmemin en normal kalacağı ruh haline bürünmüştüm. Umursamazlık.

Canımın artık tam anlamıyla sıkıldığını fark ettiğimde oturduğum yerden doğrularak Ecem'in yanağını öptüm. "Ben gidiyorum gardaşım." itiraz etmeye kalkışsa da "Babama yakalanmayayım şimdi." dedim itiraz istemez bir ses tonuyla. Babama yakalanırsam yiyeceğim dayağı bildiğinden tedirgin bir şekilde kafasını salladı. "Yine sana bir şey yapmaya çalışırsa ara beni, tamam mı? Bahadır'ı yollarım yine." yutkunarak kafamı salladım. Böyle bir şeyin olmayacağını siz de ben de çok iyi biliyorduk.

"Ben gidiyorum, görüşürüz gençlik." diyerek kafamla selam verdim film izleyen arkadaşlara. Koduğumun arkadaşları, aptal mahlukatlar.

"Bugün bizde kalmayacak mıydın?" Bahadır'ın seslenmesiyle "Hayır." diyerek cevapladım sorusunu. Çocuk gibi açıklama yapmayacaktım. Sorunlarla bir yetişkin gibi yüzleşecektim.

"Görüşürüz Behlül." diyen Semih'le beraber çıkmakta olduğum kapının önünde duraksayarak, geriye doğru selam verdim ona. Çoğu zaman kavga etsek de eve gideceğim zamanlar -oradaki durumları hepsi çok iyi biliyordu- daha anlayışlı oluyordu. Gerçi yüz ifademden de o an hiçbir şeyle uğraşamayacağımı, üzerimdeki mahmurluğun tüm bedenimde nasıl kol kanat gerdiğini fark edebilirdiniz.

"Abim bıraksa ya seni?" Ecem'i duymamazlıktan geldim. "Yarın okulda görüşürüz balım." Dış kapıyla aramdaki mesafeyi de tamamlayarak terk ettim orayı. İçimde bir parça tedirginlik, bir parça buruklukla.

-
"Neredeydin sen?" sıçmıştım.
Kelimenin tam anlamıyla boku yemiştim.

"Arkadaşımdaydım." sırıtan yüz ifadesiyle beraber açtığı kapıyı daha da araladı. Karşımdaki iğrenç kilolu bedenine, üzerine giydiği beyaz, birayla lekelenmiş atletine baktım. "Leş gibi kokuyorsun, ne içtin yine?" kokusu burnumun direğini sızlatmıştı.

"Sanane lan. Ne zamandan beri bana hesap sorabilecek durumdasın?" neredeyse benimle bir boyda olan vücudunu es geçerek odama doğru adımlamaya başladım. Onunla uğraşmamı, lafına karşılık vermemi istiyordu fakat olmayacaktım.

"Sana dedim hanım evladı, cevap versene!" gözlerimi devirdim. "İşim var, seninle uğraşamayacağım." sesimi yükseltmemle beraber yanından geçip gittiğim dış kapının gürültülü kapanma sesini duydum önce. Ardından yanıma doğru yaklaşan sesli adımları.

Ensemde bir soğukluk hissettim.
Nasırlı beş parmağın sımsıkı kavrayışı.

"Ben seninle konuşurken yüzüme bakacaksın." tüm soğukkanlılığımla -hafiften titrediğimi de es geçmeyecektim- baktım suratına. "Sen benimle konuşuyor olabilirsin ama ben seninle konuşmuyorum baba. Çekilirsen, derslerime çalışacağım." Tuttuğu ensemi ittirdiğinde alnımı, oldukça yaklaştığım odamın pervazına çarptım.

Bir yıldız.
İki yıldız.
Küçük yıldızlar kümesi.
Ve yıldızların yüzünde neden Bahadır'ın yüzü var?

"Hele güzel bir mektebi kazanama. O zaman görürsün el mi yaman ben mi?" atasözlerini bile bilmekten aciz pezevenge hiçbir şey demeden ağrıyan kafamla beraber odama girip kapıyı kitledim. Parmaklarım alnımı bulduğunda nefesimi üfleyerek sakinleşmeye çalıştım.

Beni Güzel Hatırla (GAY)Where stories live. Discover now