Sikik Yoongi

2.1K 214 71
                                    


lan yazar amk biz fici unuttuk ne olmuştu ki en son??? niye yazdın??? gerek yok çünkü biz de yokuz. 

neyse bölüme geçelim bölüm sonunda konuşuruz💘

Fırtına öncesi sessizliği hissediyordum.

Ev, sessizlikten çok uzaktı. Arkadaşlarımın eğlencesini belli eden davranışlara şahit olabilirdiniz. Birbirinin üstüne binen, şakayla karışık fiziksel kavgalara giren beş oğlan düşününce bile büyük bir ses kaynağı olurdu zaten.

Ev böyle sesliyken bile çok boş geliyordu.

Bunu sadece ben hissediyor olabilirdim ama eğlencelere katılamıyor, sahte gülümsemeler sunmak zorunda kalıyordum. İçimde büyük bir yumru vardı ve nedensizce çarpıntılar hissediyordum. Gergindim. Yoongi'nin uzun süredir evinde oluşu beni geriyordu. Her ne kadar onu kendi başına bırakmak istesem de gözümün önüne milyon senaryo geliyor ve hiçbiri mutlu, pembe sahneler olmuyordu.

Davranışlarımın farkında olan arkadaşlarım da belliydi ki benzer duyguları duyumsuyorlar ama kötü düşünceler kötü olayları çeker düşüncesiyle gelmek üzeredir diyorlardı. Gelmek üzeredir. Senden çok fazla ayrı kalamaz.

"Belki de gitmeliyim hyung." Jin hyung'a doğru döndüm. "Ya beni bekliyorsa?"

"Geleceğini söyledi."

"Ama ya..." Devamını getirmek istemiyordum. Kafamda kurduğum bin tahminden hiçbirini dudaklarımdan havaya transfer etmek istemiyordum. Jin hyung söylemesem de düşündüğüm şeyleri gözlerimden anlamış olmalıydı. "Ya bana ihtiyacı varsa hyung?"

Derin bir nefes verip başını ovdu. Beni göndermek istememe nedeninin kötü bir sahneyle karşılaşabileceğim olduğunu düşündüğünü hissettim. Bunu tabi ki ben de düşünmüştüm ama bu yüzden oraya gitmemezlik yapamazdım. Yoongi kötü bir haldeyse geçen her saniye aleyimize işliyor olurdu. "Ben gidiyorum hyung."

"Dur." Ayaklandığımda kolumdan tuttu ve diğerlerine baktı. Namjoon hyung ara sıra şüpheyle bize bakıyordu. "Markete gidiyoruz diyelim."

Bu sefer içten bir şekilde gülümseyebildim.

"Tamam."

~

Yoongi'nin evi karanlıktı.

Sokak karanlıktı ve evin penceresinden sızılan ışık süzmesi de yoktu. Karanlık, içimi daha da sıkıştırıyor ve kalbimi kulaklarımda daha çok hissetmeme sebep oluyordu. Buz kesmiştim aslında. Jin hyung'u önümde bana yol gösteren olarak görüyor olmasaydım hareket edemeyeceğimi biliyordum. Cesaretim çoktan kaybolmuştu. Yoongi'nin eğer şuan bana ihtiyacı varsa da hiçbir yardımım dokunacağını sanmıyordum.

"H-hyung." Çok sessiz çıkan sesim yine de duyulmultu. Anında bana dönen Jin Hyung'un bana doğru bir bakış atması yeterliydi. Aramızdaki beş ya da altı adımı kapatarak gelmiş ve omzumu tutmuştu.

"Neden bu kadar karanlık hyung?"

Sorum eve tekrar bir bakış atmasını sağlamıştı. Pencerede perdeler sonuna kadar çekiliydi ve düzensizce büyüyen otların olduğu bahçeyle ev, terk edilmiş görntüsü veriyordu.

"Yoongi hiçbir zaman aydınlığı sevmedi."

Bakışlarım Jin hyung'a döndüğünde onun da en az benim gibi tedirgin göründüğünü gördüm. Derin bir nefes alıp tekrar eve doğru döndü. "Kapı kapalı."

little man big problems | yoonminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon