5.BÖLÜM: ÇARK OYUNU

Start from the beginning
                                    

"Korkuyorum. Endişelenmekten delireceğim."dediğinde içimden geçenleri söylüyor gibiydi. Ben de korkuyordum. Her şeyden, herkesten. Olabilecek tüm olasılıklardan, olmayacaklardan bile.

İki kişi aynı anda düşemez derdi Erim. Hepimizi çalıştırdığı sırada bizi hep ikili gruplardı. Biri güçten düşerse diğeri koşul ne olursa olsun gücünün dışına taşmalı ve eksiği kapatmalıydı. Biri korkarsa diğeri tüm korkularını gömer ve ikisi için de cesuru oynardı. İki kişi aynı anda düşemezdi. Anka ve ben aynı anda düşmeyecektik.

"Sorun yok. Endişelenmene gerek yok, herkes iyi olacak. Dünyandaki bütün trenler raylarından çıktı biliyorum ama bir yolunu bulacağız. Bana güvenebilirsin."dedim. Anka belime sardığı kollarıyla beni daha sıkı sarmaladı. İçimdeki bütün kötü hisler beni terk etmişti.

Bora yanımıza döndüğünde Anka kendini geri çekti. O kadar hızlı çekilmişti ki bir süre kollarım havada asılı kaldı. Anka kendi silahını alırken benimkini de uzattığında bozuntuya vermeden aldım.

"İçeride kim varsa çıkışa koştuğunu izlemiştik ama görünüşe göre içeriden hiç çıkmamış. Civardaki bir restoranın kamerası buranın çıkışını görüyor, görünüşe göre bizim kamerayı izlediğimiz saatlerde kimse dışarı çıkmamış. Aslı ve Emre buraya geliyor, Erim onlar gelene kadar içeri girmememizi söyledi. Başımla onaylamış ve depoyu uzaktan bir süzmüştüm.

***

Yaklaşık yarım saattir arabanın içinde bekliyorduk. Nöbetleşe deponun girişini izliyor ve diğer yandan da bir hatta bize depo hakkında bilgi veren Erim'i dinliyorduk. Görünüşe göre burası uluslararası kargolama yapan bir gemi şirketinin kiralık deposuydu. İçeride on binlerce kutu olacaktı ve içlerinde her şey olabilirdi. Erim her ne kadar içerideki insanı yakalamaya öncelik vermemizi istese de ben silüetin depoya sakladığı paketi bulmayı daha çok istiyordum. Kimse bu ihtimalin üzerinde durmuyordu çünkü silüetin girdiği aranın numarasını bulsak bile on binlerce kutunun içinden doğru kutuyu bulmamızın imkanı yoktu.

"İçeri girmeliyiz, bu saatte çok trafik olur onların gelmesi iki saati bulacak."dedi Anka. Bora'yla birlikte ona şaşkınlık içinde bakarken omuz silkti. Anka siyah bir tulum giyiyordu, bunu özel yaptırmıştı. Silahlarını koymak için onlarca gözü vardı. Üstelik yanında taşıdığı hiçbir silah dışarıdan görünmüyordu. Böylesine detaylı bir tulum giydiğini görmek bana bu tulumu daha önce defalarca giydiği hissini vermişti. Buna ihtiyaç duymuş olacak kadar ne yaşamıştı?

"Bu çok tehlikeli."dedi Bora.

"Sonunda anladın! Sizi denemek için söylemiştim. Bu başından beri zaten tehlikeliydi."diye çıkıştı Anka. Bora sinirle iç çektiğinde Anka'ya dudaklarımı oynatarak sakin olmasını söyledim.

"Geldiler işte."dedi Bora. Bir motor arabaya doğru yaklaştı, üzerinde iki kişi vardı. Sürücünün başındaki kasktan taşan kızıl saçlar Aslı'nın motoru kullandığını arkada oturan adamın sıkıca tuttuğu bilgisayar çantasıysa arkasında Emre'nin oturduğunu gösteriyordu. Trafiğe takılmamak için bir motorla gelmişlerdi, bu motoru daha önce evin orada görmediğime emindim.

"Bu motor nereden çıktı?"diye sordu Bora. Hep birlikte arabadan inmiştik. Motordan önce Aslı indi, kaskını çıkardı ve yere bıraktıktan hemen sonra bileğindeki tokayla saçını bağladı. Bora Emre'nin kucağındaki çantayı aldı ve inebilmesi için ona yardım etti.

"Komşudan ödünç aldık."dedi Aslı. Komşu diyerek bahsettiği Seçkin olmalıydı, onu da tutukladıklarına göre motorunu evinden izinsiz almış olmaları gerekiyordu.

"Bunlar kulaklıklar, herkes için bir tane var. Girişte kalacağım, hala güvenlik kameralarını inceliyorum, silüeti bulmaya çalışıyorum. İçeride sizinle konuşacağım. Eğer onu görürsem haber vereceğim ya da herhangi bir sorun olursa Haluk'un ekibine haber vereceğim."dedi. Haluk'un adını duymamla beraber kaşlarım çatılmıştı, bunu fark eden Emre omuz silkti.

MODEL-2Where stories live. Discover now