"Bu istemekle olmaz... Arkadaşınız bunu istemiyor, onun içinde zaten var bu."

"Hmm! Onun Anna Sergeyevna üzerinde büyük bir etkisi olduğunu mu sanıyorsunuz?"

"Evet. Ama hiç kimse onun üzerinde uzun süre üstünlük sağlayamaz," diye ekledi Katya alçak sesle.

"Neden böyle düşünüyorsunuz?"

"O çok gururludur... hayır, söylemek istediğim bu değildi... ablam bağımsızlığına çok değer verir."

"Bağımsızlığına kim değer vermez ki?" diye sordu Arkadiy, bu sırada aklından da "Bağımsızlık neye yarar?" diye geçiyordu. "Neye yarar?" diye aklından geçiriyordu Katya da. Sık sık ve arkadaşça bir araya gelen genç insanlar hep bir ve aynı düşüncelere varırlar.

Arkadiy gülümsedi ve Katya'ya doğru hafifçe sokularak fısıltıyla, "İtiraf edin, 'ondan' birazcık korkuyorsunuz," dedi.

"Kimden?"

"'Ondan'," diye tekrarladı Arkadiy anlamlı bir tavırla.

"Ya siz?" diye sordu bu kez de Katya.

"Ben de; fark ettiyseniz ben 'de' dedim."

Katya parmağıyla onu tehdit etti.

"Bu beni şaşırtıyor," diye söze başladı Katya, "ablam size karşı daha evvel şimdiki gösterdiği yakınlığı göstermemişti; ilk gelişinize göre çok daha fazla."

"Demek öyle!"

"Peki, siz bunu fark etmediniz mi? Bu durum sizi sevindirmiyor mu?"

Arkadiy düşündü.

"Anna Sergeyevna'nın bu iyi duygularını nasıl hak edebildim acaba? Annenizin mektuplarını getirdiğim için olmasın sakın?"

"Hem o nedenle hem de söylemeyeceğim başka nedenler var."

"Neden söylemiyorsunuz?"

"Söylemeyeceğim."

"Oo! Ben biliyorum, çok inatçısınız."

"İnatçıyım."

"Gözünüzden de bir şey kaçmıyor."

Katya, Arkadiy'e yan yan baktı.

"Yoksa bu sizi kızdırıyor mu? Ne düşünüyorsunuz?"

"Sizde gerçekten de var olan bu dikkatliliğin nereden geldiğini düşünüyorum. O kadar ürkek, o kadar güvensiz bir insansınız ki; herkesten uzak duruyorsunuz..."

"Ben uzun süre yalnız yaşadım; ister istemez düşünmeye başlıyorsunuz. Sahiden herkesten uzak mı duruyorum?"

Arkadiy, Katya'ya minnettarlıkla baktı.

"Bütün bunlar çok güzel," diye devam etti Arkadiy, "ama sizin durumunuzdaki insanlar, yani sizinki gibi malı mülkü olan demek istiyorum, bu yeteneğe pek ender olarak sahip olurlar; gerçek onlara, tıpkı çarlara olduğu gibi çok zor ulaşır."

"Ben zengin değilim ki zaten."

Arkadiy şaşırmıştı ve Katya'yı birden anlayamadı. "Gerçekten de çiftlik ablasının!" diye geçirdi aklından Arkadiy; bu düşünce hoşuna gitmişti, "Bunu ne kadar güzel söylediniz!" dedi.

"Neyi?"

"Güzel söylediniz; basit, utanmadan ve büyütmeden. Sözü açılmışken, ben yoksul olduğunu bilen ve söyleyen bir insanın duygularında özel bir şey, kendine özgü bir böbürlenme olması gerektiğini düşünüyorum."

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now