Derin bir nefes aldı. Kapıyı açıp içeri girdi. Bakışları hemen yatağı bulmuştu ama Kara yatakta yoktu. Banyodan gelen su sesiyle odaya girip dağınık yatağı toplamaya başladı.

Yorganı düzeltirken yine geçmişe dalmıştı.

Dini nikah kıyılmış kârı koca olmuşlardı.
Şuan kendini öyle garip kimsesiz hissediyordu ki..

"Aptalsın sen Beyaz, Sen zaten garip ve kimsesizsin! Nerde kızım senin anan baban? Yok gittiler. Nereye? Bilmiyorsun! Seni bırakıp gittiler.."

Beyaz göz yaşları akarken, bir yandan da kendi kendine konuşuyordu. Tanımadığı siyahlarla döşenmiş odada yatağın en köşesinde oturuyordu. Kayın validesi öyle demişti.

Kapı açıldı içeri sinirli bir şekilde Kara Ağa girdi. Beyaz Kara Ağanın sinirli ona bakışlarından korkarak köşeye kaçtı.

Kara dolaptan eşofman takımını aldı Beyaz'a doğru yürüdü. Yatağın başındaki yastığını çekip aldı odadan çıkıp gitti.

Beyaz bu olanlara hiç bir anlam verememişti.

Kayın validesi gelip ona her şeyi anlatana kadar tabi ki.

"Bak kızım biz konuşup bir karar verdik, İki güne düğün olacak, başta Kara istemediğini söyledi ama babası onu ikna etti. İki güne sende biraz bize, biraz eve biraz Kara'ya alışmaya çalışırsın olur mu?"

Beyaz karşısında çok tatlı konuşan bu kadına kafasını saklamaktan başka bir şey demedi. Şimdi anlamıştı Kara Ağanın niye yüzünün sirke sattığını.

Banyonun kapısının açılmasıyla, Beyaz geçmişte yaptığı yolculuğa ara verip ayağa kalktı.

Kara odada Beyaz'ı görünce konuştu.

"Günaydın. "

Beyaz cevap bile vermeden kapıya doğru yürüdü.

"Kahvaltı hazır babam çağırmam için yolladı. "

Beyaz sözlerini kapıya doğru giderken söyleyip gitmişti.

*******

Herkes kahvaltıda yerini almışken Kara Ağa indi aşağı. Annesi mutfaktan gelirken oğluyla karşılaştı.

"Günaydın oğul. Çayları koyuyorlar, hadi sofraya. "

"Günaydın anne. Afiyet olsun ben yemiyorum. "

"Ne demek yemiyorum?"

"Canım istemiyor, işlerim var zaten geciktim. Akşam yokum beklemeyin beni."

"Ne işi oğul ?"

"Hadi anne tutma beni."

Kara Ağa çıkıp gitmişti.

Nizo hanım oğlunun bir senedir değişen haline anlam veremiyordu. Sofraya oturmuş ailesinin yanına gidip oturdu. Herkes duymuştu Kara Ağanın dediklerini.
Hizo Ağa Karanın bir küçüğü olan Cihangire sordu.

"Cihangir, abinin ne işi var sen biliyor musun ?"

"Yok baba nerden bileyim, bize bir şey dediği yok ki. "

Diğer kardeşleri de katılmıştı ona.

"Evet baba ya, abim bir senedir artık çekilmiyor. Öyle değil- ahhh,...Ne vuruyon gızım ayağıma !"

Cihangirin küçüğü olan Bora'nın sözleri eşi Burçin tarafında yediği tepikle ağzında kalmıştı.

"Sus Bora !"

Burçin'in sözleri masada herkes tarafından duyulmuştu. Burçin, Beyazı çok seviyordu onun kırıldığını gördüğü için kocasını susturmak istemişti.

Bora dedikleriyle yengesini kırdığını yeni anlamıştı.

"Ben öyle demek istemedim. Yani şey şey demek istedim.." Bora'nın imdadına en küçük olan beş numaralı Meriç yetişti.

"Bence abimin çocuğu olmadığı için bu aralar böyle daha çok sinirli, demi Bora abi sende bunu demek istedin? Hepimizin çocuğu var, Mirto abiminki de yolda. Darısı Kara abime"

"Afiyet olsun."

Beyaz masadan dolan gözleriyle kalktı. Görüş açısının puslanmadı yüzünden elinin tersiyle gözlerini sildi. Hızlıca odasına çıkmıştı. Kapıyı açıp kendini kapının arkasına zar zor attı. Sırtını kapıya dayayarak yete çöktü.

Dizlerini kendine çekip içi dışına çıkana kadar ağladı.

Kahvaltı masasında Hizo Ağadan azar yiyen oğullarını da unutmamak lazım.

"Bir daha bu dediklerinizi duymayayım ! Eşşek sıpaları. "

"Biz ne dedik baba sen sordun bizde fikirlerimizi söyledik. "

Cihangir Ağa savunmasını yapmıştı.

Mirto ilk kez babasının ve annesinin masada olduğunu unutarak sinirle abisine baktı.

Abisine hayatında ilk kez terbiyesizlik yapıp konuştu.

"Ne dediniz abi biliyor musun ben sana şöyle özetleyim !"

"Özetle bakalım filozof biz ne demişiz ?"

"Sen daha doğrusu siz üç Yıldırım! Babamın Kara abimin ne derdi var diye sorduğu sorunun cevabı, kesinlikle çocuğu olmaması değil !"

Mirto'nun sözlerini en küçük kardeşi Meriç kesmişti.

"Ya Mirto abi iyi hoş güzel konuşuyorsun da başka ne derdi olacak abimin ?"

"Yani siz demek istiyorsunuz ki hepimizin çocuğu olmasa bu bir dertti yani ?"

"Öyle bir şey diyen yok Mirto lafı çarpıtma! Evlilikte çocuk bazı şeyleri güzelleştiriyor. İnsanın sevdiği kadından bir çocuğu olması nasıl bir his hepimiz biliyoruz, anlatmama gerek yok sanırım?"

"Evet tamda olarak derti bu abimin. Kendi ağzımla söyledin, SEVDİĞİ KADIN...Abim sevdiğiyle evlenmedi ki. Bu demek olmuyor her sevdiğini alamayan mutsuz olacak diye bir şey yok, ne der Karadenizliler YA SEVDUGUNU ALACAKSUN YÂDA ALDUGUNU SEVECEKSUN ! Bütün mesele bu azizim ne abim nede yengem bunu başaramıyorlar. Aralarında ki ilişkiyi anlaya bilene aşk olsun. Bir iyiler bir kötü."

Herkes Mirto'nun dediklerine katılmıştı. Ne doğru ne güzel konuşmuştu.

Şuan kocasına sarılmak için kendini zor tutan bir Nazen de hemen yanında oturuyordu dilinde, kalbinde "Seni kalbime kaderime koyana can gurban iyi ki sen be adam." Diyerek dua ediyordu Rabbine.

Hizo Ağa oğlunun mantıklı konuşmasıyla sordu.

"Peki oğul buna bir çözüm var mı ?"

"Çözümü de ilacı da o ikisinde baba. Yolu yürüyen onlar."







.
.
.

.
Bölümü nasıl buldunuz canlar?

Seviyorum sizi
Allah'a emanet olun.

Bu bölüm benden sana

KARA AĞA |Mardin SERİSİ 1,2| TAMAMLANDI Where stories live. Discover now