8. Bölüm: "Sessiz Dans"

Start from the beginning
                                    

"Ben Albus Olor'u açmadan önce aile şirketimiz Öztuna Holding vardı. O holding şu an kuzenlerimin yönetiminde fakat zamanında babam ve halam işlerle ilgilenirdi. Sinan Karaer ise babamın şirketinin çalışanlarından birisiydi. Zengin bir aileden gelmemişti, bir şirketi veya sermayesi hâlihazırda bulunmuyordu. Kendi sermayesini sonradan kendi yaptı ama babamın da ufak tefek yardımları dokundu. Daha sonra da kendi imkânlarıyla da Antalya'da Karaer Lojistik'i kurdu."

"Yani kendisi İstanbul'da yaşamıyordu?"

"Evet," diye onayladı İzzet Bey, ardından sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Ben yirmi iki, yirmi üç yaşlarındaydım. Holding işleri pek bana göre değildi. Turizm sektörü Türkiye'de gelişmiş bir sektördür, bilirsin. Benim de o dönemler turizme ilgim büyüktü. Ekonomik ve sosyal açıdan bana kazanç sağlayacağını düşündüğüm için holdingdeki kendi payıma düşen parayla otel açmaya karar verdim. Bu fikrimi de babamla paylaştım, rahmetli başta mırın kırın etse de kabul etti. Birkaç yılda otelin yapımı tamamlandıktan sonra açılışa hazır hâle getirdik. Mahperi'nin teni fazla beyaz olduğu için ona beyaz kuğu derdim. Hatta bu yüzden de otelin adını, aynı anlama gelen, Albus Olor yapmaya karar verdim. Otelin açılışını Mahperi'nin on sekizinci yaş gününe planlamıştım." Eray, geçmişin yırtık perdesinden sızan ışık huzmelerinin gözlerini yaktığını hissediyordu. Beyaz Kuğu. Otelin adının neden Albus Olor olduğunu şimdi anlayabiliyordu. Zira İzzet Bey bu bilgiyi daha önce çalışanlarıyla ve halkla paylaşmamıştı.

İzzet Bey devam etti. "Otelin açılışına babamın iş dünyasından arkadaşları ve birkaç tanıdık katılmıştı. Bu katılanların arasında Sinan Karaer de vardı. Sinan'la ilk kez, orada tanışma fırsatım oldu. Otuzlu yaşlarının ortasındaydı ama fiziksel olarak gayet de sağlıklı ve genç duruyordu. İlk kez konuştuğumda bana tehlikeli gelmemişti. Vakur bir adamdı, bir saygısızlığını veya hatasını görmemiştim. Çok da konuşmayı seven birisi de değildi. Babamın da sevdiği biriydi anlayacağın."

"Kız kardeşiniz, Sinan Karaer ile orada mı tanışmış?" Sinan Karaer'in kimliği Eray için önemliydi. Çünkü Mahperi Öztuna'nın oyunu, Sinan Karaer'in nerede olduğunu bulmaktan geçiyordu.

"Öyle tahmin ediyorum, zira Mahperi başka türlü onunla karşılaşmazdı. Babamın işleriyle veya benim işlerimle yakından ilgilenen birisi değildi. Zaten okuyup bir meslek sahibi olmayı isteyen birisi de değildi. Aşk, evlilik, muaşaka gibi şeyler arıyordu hayatında. Seçil'le bile Leyla'nın ilgilendiğinden çok o ilgilenirdi."

"Peki, daha sonra ne oldu? Ne şüphelendirdi sizi?"

"Bir gün babam, birkaç küçük iş için holdinge gelmemi istedi. Ben de bunun üzerine yanına gittim. Sonra orada Sinan Karaer'i gördüm, güya iş için birkaç aylığına İstanbul'da kalacakmış. Şirkete de babamı ziyaret için gelmiş. Huyu sopu değişmiş değildi, açılışta gördüğüm adamın ta kendisiydi yine. Beni şüphelendirecek, rahatsız edecek bir durumla karşılaşmamıştım." Yaşlı adam yutkundu, dizlerine yasladığı dirsekleri gerildi.

"Mahperi evden okula, okuldan eve giden bir kızdı. Esen miktarda dışarı çıkıp arkadaşlarıyla vakit geçiriyordu. Daha sonraları gidip gelmeleri gecikmeye başladı ve bu annemi şüpheye düşürdü. Ayrıca eve gelir gelmez odasına kapanıyor ve bizimle tek kelime dahi etmiyordu. Babam eve pek sık uğramadığından dolayı o fark etmedi. Mahperi'ye güveniyorduk, ikimiz de... Yani yanlış bir şeyler yapmazdı, yapamazdı. Anneme rahat olmasını ve çok kafaya takmaması gerektiğini söyledim. Böylelikle bu mevzuyu çözdük. Ta ki o güne kadar..."

"Ne oldu?"

İzzet Bey iç çekti. "Sinan Karaer'in İstanbul'a gelişinin üstünden üç hafta geçmişti. O günün akşamı Antalya'ya geri dönecekti. Babamda Sinan'la yaptığı bir işle ilgili, önemli bir sözleşmenin iki nüshası vardı. Bir nüshasının da Sinan'da olması gerekiyordu. Babam işi olduğu için kendisi bizzat teslim edememişti, bu yüzden teslim etme işini bana bırakmıştı. O aralar İstanbul'da kendine ait olan evinde kalıyordu. Babam bana adresi verince sözleşme nüshasını teslim etme üzere yola çıkmıştım. Onun evine geldiğimde gördüklerim..." Masanın üzerindeki yumruğunu sıktı. "...bir daha asla görmek istemeyeceğim bir görüntüydü." Eray, kendisini öfkeyle kasan adama baktı. Ne görmüştü?

BEYAZ KUĞU Where stories live. Discover now