❌ 14. BÖLÜM ❌

En başından başla
                                    

"Gazel hanım böyle söylemek istemezdim fakat, bundan sonra anne olamayacaksınız."

Doktorun yüksek sesteki sözlerine karşı Gazel olduğu yerde dururken ben sinirle doktora döndüm. Ne halt yiyordu bu adam? Böyle mi söylenirdi bu! Gazel öylece durmuş kapıya bakarken birden kapıyı açtı.  Kapının kapanma sesi gelmezken kapıya doğru yürüdüm. Kapının dış tarafında Giray abi, iç tarafında ise Gazel vardı. Ikisi de hiçbir şey demeden öylece birbirlerine bakıyorlardı. Giray abi tam ağzını açmış bir şey diyecekken Gazel hızla yanından geçerek gitmişti. Yanından geçerken omuz atmayı da ihmâl etmemişti. Giray abi gözlerini kapatmış dururken kapıya doğru giderek hızla yanından geçip koşmaya başladım. Dışarıya çıktığım gibi etrafa bakarken, yeşil kafa arıyordum.  Gözlerim dört bir tarafı talan ederken hiçbir yerde olmaması ile seslice nefes verip banka oturdum. Giray abi bana doğru gelirken kaşlarını çatmış etrafa bakıyordu.

"Kız nerde?"

Sert sesi beni ayağa kalkmaya zorlarken, karşı karşıya duruyorduk.

"Yok."

Bana şüpheyle bakarken aklındaki soruyu tahmin ederek sadece 'biliyor' demekle yetindim. Ben her ne kadar iyi hatta çok iyi hatta ve hatta mükemmel bir hacker olsam da gizlenmeyi iyi bilen bir kızdı. Bir keskin nişancıyı o istemediği sürece kimse bulamazdı ve Gazel bu konuda oldukça profesyöneldi.

Giray abiye bakmadan ilerleyip köşeye park ettiğim arabama bindim. Artık düşünülmeden yapılan bu işlerden oldukça sıkılmıştım. Ben onlar gibi değildim. Ben Giray abi gibi vicdanımın sesini bastıramıyordum. Gerçi onun bir vicdanı olduğu konusunda derin çelişkilerim vardı. Arabanın torpidosundaki  tabletimi alarak Gazel uyurken ceketine koyduğum izleme cihazının kodunu girerek yer tespiti yaptım. Konum olarak orman yolunda görünürken yakın çevredeki yerlere baktım. Uçurum gibi olan bir yer vardı. Büyük ihtimalle oraya gidiyordu. Tableti yan koltuğa bırakıp arabayı çalıştırdım ve hızla sürmeye başladım.

Toprak yolda hızımı biraz düşürdüm.  Giderek yaklaştığım yerde Gazel'in arabasını görmem ile durdum. Arabadan inip arabayı kitleyerek yürümeye başladım. Gazel uçurumun kenarına oturmuş ayaklarını aşağıya sarkıtmış sallıyordu. Çok olmasada yüksekten biraz çekinirdim ve onun böyle oturması ister istemez nefesimi kesiyordu. Derince nefes alıp yavaşça yanına yürümeye başladım. Üzerindeki ceketi çıkartmış kenara koymuştu. Bir elinde viski diye tahmin ettiğim turuncumsu bir şişe içki vardı. Diğer elinde ise parmakları arasında tuttuğu sigarası vardı. Saçları esen rüzgârda uçuşurken yüzüne değiyor fakat o bunu önemsemiyordu.

"Orda yalı kazığı gibi dikeleceğine gel de otur."

Dümdüz çıkan sesine karşı ona doğru yürümeye devam ederek bende üstümdeki ceketi çıkartıp hemen yanına oturdum. Yerde duran paketten bir dal alıp ucunu tutuştururp içmeye başladım. Gazel'in bana doğru dönmesiyle bir an afalladım. Gözlerinin beyaz yeri kan çanağına dönmüştü. Yüzü iyice beyazlaşmış, dudakları ise mor rengine dönmüştü.  Sert esen rüzgar saçlarını havandırırken tekrar önüne döndü. Dudaklarım benden izinsiz aralanırken birden içimi dökmeye başladım.

"Biliyor musun Gazel, bu hayattaki en zor şeylerden biri  de kendin gibi değil de başkası gibi olmaktır. Ben bu yaşıma kadar pek kendim olamadım, yani beceremedim. Biliyor musun veya daha önce söyledim mi bilmiyorum ama 26 yaşındayım ve bazen durup düşünüyorum. 26 yıl boyunca ne kadar kendim olabilmiştim? Giray abi ve Poyraz ile tanıştıktan sonra onlara ayak uydurmak zorunda kalmıştım. Giray abi serttir. Çoğu zaman bize bile soğuktur. Öyle gülmek gibi huyları da yoktur. Valla ben kaç senedir onunla birlikteyim güldüğünü görmedim. Poyraz ise, poyraz gibidir. Bir anda esip gürler daha sonra da kenara çekilerek dağıttıklarını izler.  Ben ne Giray abi gibiyim ne de Poyraz gibi. Ben, benim ama bir o kadar da benden o kadar uzağım. Onlar gibi vicdanımı susturamıyor, onlar gibi dövüşemiyor ya da silah kullanamıyorum. Kendim gibi olmamaktan o kadar sıkıldım ki, inan ne kadar anlatsam boş olacak."

Nefes almak için dururken Gazel'in bana bakması ile ona baktım.

"Ailen?"

Soru sormasına şaşırmıştım. Beni dinlemediğini ya da umursamadığını sanmıştım. Yüzümde oluşan tebessüm acı doluydu.

"Yok. Bir Giray abi bir de Poyraz var. Yani vardı, artık sende varsın."

Dudaklarına götürdüğü sigara bir an havada kalsada kendine gelerek derince içine çekip, biten sigaranın izmariti uçurumdan aşağı attı. 

"Anne ve babamla pek vakit geçiremedim biliyorsun. Küçük yaşta onları kaybettim fakat onları kaybettiğim gün abilerimi de kaybetmiştim. Amcam çoktan abilerimin ve kuzenimin aklına girmeye başlamış ve onları intikam hırsıyla büyütmüştü. Ben küçük olmama rağmen oldukça olgun davranıyordum. Anne ve babamın trajik ölümünden sonra kendi siyah odama  çekilmiş ve bir süre çıkmamıştım zaten cenazenin olduğu gün amcam tarafından yurt dışına gönderilmiştim. O gün abilerimin bana öyle bir bakışı vardı ki inan halâ rüyalarıma giriyor. Bana kardeşleri gibi değil de düşmana bakar gibi bakıyorlardı. Hiçbir  şey demeden gittim. Arkama bile bakmadım. Yurt dışında eğitimime devam ederken bir yandan da dövüş sanatlarıyla ilgilendim. Yanlarına yerleştirdiğim adamdan öğrendiğim bilgi sayesinde yollarına taş koydum. Istemeden size de yardım  etmiştim."

Son dediği ile ona doğru dönerken iyice merak etmiştim. Bize yardım mı etmişti, nasıl?

"Hatırlıyorsundur belki gece yarısı deponuza iki tır silah gelmişti, onu yollayan bendim. O zamanlar silah kaçakçılığı yaptıklarını yeni öğrenmiş ve onlara inat olsun diye yüklü bir miktar karşılığında silahları satın alarak size yönlerdirmiştim. Amcam benim yaptığımı anlayarak yanıma geldi ve bir ton tehdit etti. Yurt dışından geldikten sonra iki kere falan onlarla görüştüm daha sonra da ne gördüm ne duydum."

Durdu. Içine derince nefes çekerken elindeki şişeyi kafaya dikti. Ağzını sertçe koluna silip karşıya  bakmaya devam etti.

"Demem o ki Yağız, ben annesiz ve babasız büyüyen biriyim. Siz de öylesiniz biliyorum.  Bugün öğrendiğim şey nasıl desem... ağır geldi. Gerçi benden anne olmazdı ama bilmiyorum. Öyle değil mi? Şu halime bak! Benden anne mi olurmuş?"

Elindeki şişeyi uçurumdan atıp, ellerini arkaya koyarak geriye doğru yaslandı. Kendini sorguluyordu. Bir şey demedim. Sadece onu izledim.

"Olmaz. Benden ne anne ne de başka bir şey olmaz. Amcamın da dediği gibi benden bir bok olmaz Yağız. Hem annesiz büyümüş bir kız nasıl kendi çocuğuna anne olurdu ki? Olamazdı. Benim canımı acıtan şey anne olamayacak olmam değil aslında. Poyraz beni hiç dinlemeden vurdu ya ben en çok ona üzüldüm. Ben hep bundan kaybettim be Yağız. Beni yıkan şey hep yargısız infaz oldu."

Sustu.
Ne o konuştu ne de ben.
Zaman geçti.

Güneş yerini Ay'a bıraktı, hareket etmedik.

Karanlık çarşaf gibi gökyüzüne çöktü, umursamadık.

Yıldız yoktu. Ay bile yarımdı bu gece bize eşlik eder gibi. Etraf sessizdi. Ne kuş sesi vardı ne de böceklerin sesleri vardı. Nefes seslerimiz havaya karışıp yok olurken, biz de yok oluyorduk. Ben kendi benliğimi sorgularken Gazel de, geçmişini sorguluyordu.

Manga'nın da dediği gibi:

Sustu bu gece, karardı yine Ay. Kaldı geriye cevapsız sorular. 

BÖLÜM  SONU❌

SOĞUK SEMT   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin