Taehyung, yalvarırım çözme ellerimi.

30.6K 2.3K 14.5K
                                    

2 aydan uzun bir aradan sonra merhabalar... Medyadaki şarkıyla birlikte okumanız, ve 10k olan bu bölümü, sindire sindire okumanız önemle rica olunur. Keyifli okumalar dilerim.

Medya: Im Sunhae - Will Be Back

Evlendiğimiz gün, Jeon Jungkook'a soyadımı verdiğim gün. Her zaman güzel hatırlatacağım bir anı olarak kalamadı hafızamda. Onun gideceğini bile bile onunla saatlerce sevişmek, vücudum hazdan yanarken, gözlerim şehvetten kapanırken, kalbimin hiç acımadığı kadar acıdığı o gece bir anı değil, bir kabus olarak kaldı hafızamda. O gece onun için yoruldum, her şeyimle tüm hücrelerime kadar onun için yoruldum. O daldığım uyku, onun göğsünde bıraktığım en derin, en huzurlu uykuydu. Orada bıraktım.

Orada bırakıldım.

Sevdiğin birini kaybetmenin acısını kelimeler bile taşıyamazmış, bunu öğrendim. Ruhum parça parça dökülürken ellerime, onun yokluğu beni parçalara ayırırken, bunu sahiden öğrendim.

Her gece başımı yastığa koyduğumda, sıvası eskimiş duvarıma onun sırtını yasladığını hayal ederken bunu öğrendim. Bu evden gitmek isteyip gidemeğimde, bunu öğrendim. Burası benim acılarımın bahçesi, burası Jungkook'un sırtını yasladığı yer, burası onunla tanışma şerefinde bulunduğum ev, burası benim acılarımın bahçesi, burası Jungkook'u kaybettikten sonra döndüğüm ev, burası benim yaşarken gömüldüğüm yer, burası benim mezarımdı.

Ve ben buradan gidemezdim.

Her gece başımı ellerimin arasına alıp, şunu düşünmekten alıkoyamazdım kendimi. Ben yatağımda uyumaya çalışırken, o kim bilir nerede uyukluyordu? Nerede geçiriyordu gecelerini, yattığı yer omzum kadar rahat mıydı?

Eksik kaldım ben, yarım bırakıldım. Görmediğim bir adamın yokluğunda, şu dünyada hem öksüz hem yetim, hemde kimsesiz bırakıldım. Onsuz kaldım. Sevgisizliğin, inançsızlığın tüm bu pisliğin ortasında, savunmasız kaldım.

Onsuz kaldım, onsuz bırakıldım.

Gitmez dediğim adam gitti. Ölse ruhu bir lanet gibi yapışır enseme yine de benden gitmez, gidemez dediğim adam, evlendiğim gecenin sabahında, buz gibi bir yatakta kokusunu tenimde bırakarak gitti.

Jungkook benim başımı öne eğdi, Jungkook beni evlendiğimiz gecenin sabahında, ona henüz doyamadan terk etti.

Yokluğuna alışmak, onun beni terk edişinden çok daha fazla acıttı içimi. Onunla birlikte gittiğimiz yerlere gidip, onun orada olmadığını görmek çok acıttı. Saçlarımın arasına çiçeklerden taç yapan adamın yerinde yellerin estiğini görmek, çok acıttı. Kabullenemedim bunu, günlerce, haftalarca, aylarca. Çok acı çektim, unuttum diye dert yakındığım denizlerden, gökyüzünden, hatta annemin yüzünden bile nefret ettim. Ona tüm bunları görmeyi dilediğimi söylediğimi hatırladığım an, kendimden bile nefret ettim.

Hıçkıra hıçkıra ağladım o denizin içinde. Ölmeyi diledim, koştular yetiştiler yardımıma. 'Genceciksin, çok da güzel bir adamsın neden kıyıyorsun canına, yazık değil mi sana?' dediler. Yüzlerine baktım, baktım... baktım ve güldüm. Eşim yok benim, eşim gitti dedim. Ölürüm de bırakmam seni diyen adam gitti dedim. Gülmeye başladım, güldükçe gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Deli galiba dediler bana. Keşke delirseydim, Jungkook'un yanımda olmadığını gördüğüm günlere gözlerimi açacağıma, keşke delirseydim.

Keşke bir çocuk aklına bürünseydim ve her şey bundan ibaret olsaydı.

Deliremedim, ölürüm de bensiz yaşatmam seni diyen adamın arkasından, ben öldüm de, yine de deliremedim.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin