1- İSO VE BAL

146 24 133
                                    

Balahun İskender

♥️

Sarıya çalan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken yere eğilip düşen rujunu aldı. Rujun zarar görüp görmediğini anlamak için kısa bir kontrolün ardından çantasına geri koyan Balahun, etrafına şöyle bir bakıp yürümeye devam etti. İlerideki kafeye girerken kendisini karşılayan görevliye gülümseyip cam kenarında uygun bir yer aradı kendisine. Bugün kendisine vakit ayırmak istemişti. Evde o kadar bunalmıştı ki daha fazla dayanamayacak ve patlayacaktı.

Arkadaşından gelen telefon tüm dinginliğini gelişi güzel berbat ederken derin bir nefes alıp telefonu açtı.

"Efendim Ahu?"

"Balahun, sana birini buldum." Balahun, gözlerini kapatıp açtı.

"Ben şu an bir ilişkiye hazır olduğumu sanmıyorum."

Ahu'nun sesi oldukça ısrarcıydı. "Hadi ama bak sana da iyi gelecek. Kabul etmelisin ki son zamanlarda saatli bir bomba gibi geziyorsun. İş yerinde bile... Çatık kaşların yüzünden kimse yanına yaklaşamaz oldu. İnanmayacaksın ama çok uyumlu bir çift olacaksınız."

"Durumum o kadar kötü mü ya?"

"Evet tatlım, o kadar kötü."

"Tamam o zaman," dedi Balahun. Derin bir nefes eşliğinde de devam etti. "Rüya kafedeyim. Birlikte gelin. Oturalım."

İşte hayatımın tam bu kısmında en büyük yanlışı yapmıştım. O telefonu açmamam gerektiğini bilseydim... Ah keşke bilseydim...

İnsanın kendisini iyi hissetmeye çalışması kadar zor çok az şey vardır bu hayatta. Ben de o zor olan şeyi yapmaya karar vermiştim-ki Ahu'nun telefonu sanki tuzu fazla kaçmış bir yemek gibi tüm tadımı bozmuştu.

Kendimi hazır hissetmiyordum. Böyle bir durumda yeni bir şeylere hazır değildim. Böyle bir durum dediğim de şöyle bir durumdu, anne ve babam artık evlenmem konusunda aşırı baskı yapıyor, beni de oldukça bunaltıyorlardı. Tek çocuk değildim belki ama erkek kardeşim daha ortaokula gidiyordu. Ortanca kardeşim olan Açelya'da kendi halinde liseye gidiyordu. Torun isteyen anne ve babamsa bana yükleniyorlardı doğal olarak. Gerçi bende inkar etmiyordum, sonuçta bu sene yirmi sekiz olacaktım. Yine de biraz da beni anlamalarını istiyordum. Kimseyi tam olarak tanıyamazdım, her an tanıdığım kişi başka biri olarak karşıma çıkabilirdi. Ya da beni değiştirip kendime yabancılaştırabilirdi. Korkuyordum. Evlilikten, bir eve başka bir insan ile girmekten. Onunla yaşamaktan...

Ahu bu korkularımı bilen tek arkadaşımdı. Gerçi, Ahu zaten tek arkadaşımdı. Öyle özgüvensiz öyle güvensizim ki... İnsan kendine bile güvenemezken nasıl bir başkasına güvenebilirdi ki?

Elimdeki telefona dalmışken kafenin kapısının hemen üstüne koyulan cılız sesli zil sesi hafifçe yankılandı. Başımı elimdeki telefondan kaldırıp etrafa baktığımda Ahu'nun gelmediğini gördüm. Mideme şimdiden kramplar girmeye başlamıştı. Başım ağrıyordu, kendimi oldukça gergin hissediyordum. Elime çantamı alıp hesabı istedim. Daha fazla bekleyemeyecektim. Hesabı ödeyip dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım, en azından bu seferlik kaçabilmiştim.

Durağa yürürken yanımdan geçen arabanın kornasıyla korkudan nefesimi anlık başka yerimden almıştım.

"Sana beni bekle demedim mi ben?"

Ahu'nun sesini duyduğum gibi yüzümde 'ay bak şu işe yakalandım' ifadesi ile arabaya döndüm. Öyle yapay bir gülümseme ile dönmüştüm ki Ahu tek kaşını alayla kaldırmıştı.

BİRBİRİMİZİN FARKLI YÜZLERİYİZWhere stories live. Discover now