5.Bölüm: "Güzel kokan hoş kızlar!"

823 64 16
                                    

Genç adam üç gündür çekiciyle dövmeye devam ettiği bir palanın üzerinde çalışmaya devam ediyordu. Palanın ortası ona verilmiş olan ısıdan dolayı kızarık duruyordu ve genç adam ona çekiciyle her vurduğunda biraz daha inceliyordu. İpincecik oluncaya kadar duracağa benzemiyordu.

Üzerine giydiği bol, kolsuz, ince üstlük terden dolayı ıslanmıştı. Beş yıldan beri bu işte çalıştığından dolayı artık iyice ustalaşmıştı. Yirmi bir yaşında babasının zoruyla sokulmuştu bu sıcaklıktan dolayı gireni terleten, oldukça yorucu işe. Ondan önce taşrada babasının yaptığı gibi ekip biçiyor, sonra da onları tüccarlara satıyordu. Ancak ailelerine beş çiftçi fazlaydı. Babasıyla beraber dört erkek kardeşi de çiftçiydi, hal böyle olunca da babası ite kaka onun burada çalışmasını sağlamıştı. Sarayda bir demirci çırağı olarak... Gerçi artık çıraklık mertebesinden kat kat yüksekteydi ama atölye sahibi Burt ona halen çırak demekte istikrarlıydı.

Ama artık alışmıştı, hatta yaptığı iş Louis diye bir genç adamın yeni çırak olarak alınmasıyla beraber zevk bile vermeye başlamıştı. Hem işleri hafiflemişti, hem de sohbet edebileceği bir delikanlı edinmişti yanına. Gerçi hemen aynı yaşta sayılırlardı ama Louis bu işe daha yeni başladığından dolayı ona ağabeylik taslamak işine geliyordu.

"Narcisse!" diye bağırdı kapıdan gelen Burt. "Kaç gün oldu hâlâ bitiremedin mi şu kahrolası palayı?"

"İşler yoğun," dedi genç adam. "Bununla beraber kaç pala ve kılıç yaptığımdan haberiniz var mı senin?"

"Orası beni ilgilendirmez. Bugün bitir şu palayı. Akşamında almaya gelinecek. Sakın pazarlık yapayım deme. Geçende zaten yeni çırağın yaptığı pazarlık bizi zarara soktu."

Burt'un böyle baskılarına, boş bağırmalarına alışkındı Narcisse. Artık ona etki etmiyordu ama zavallı Louis henüz alışamamıştı. Ona edilen kötü lafları gururuna yediremiyordu, hazmedemiyordu henüz.

Burt etrafı birkaç saniye daha yokladıktan sonra çıkıp gitti.

"Kendini beğenmiş adam!" diye söylendi Louis, çıkıp giden Burt'un arkasından. "Kendini ne sanıyorsa..."

"Alışacaksın," dedi Narcisse demire vururken.

"Alışmak bile istemiyorum."

Narcisse, Louis'e cevap vermeden demiri dövmeye devam etti. Şu işi bir an önce halledip bitirmek istiyordu. Palayı isteyenler bugünün akşamına alacaklardı ama gün uzundu. Zaten tamamlanmasına da çok az kalmıştı.

"Hadi işinin başına dön, çırak," dedi Narcisse kendini işine odaklamış bir halde. Koyu kumral saçları gözünün önüne geliyordu. Bu yüzden onları arkaya doğru itti.

Louis beyaz bir bezle alnındaki terleri sildi ve bezi omzuna attı. İşinin başına bezginlikle döndü.

"Duydun mu?" diye sordu gürültülerin arasından zar zor çıkan sesiyle. "Bugün saraya bir sürü soylu kız gelmiş."

"Duymadım," dedi Narcisse umursamazlıkla. "Beni ilgilendirmiyor."

"Bir sürü soylu kız diyorum. Güzel kokan hoş kızlar!"

Narcisse işini yapmayı bir dakikalığına bırakıp Louis'e acıyan gözlerle baktı. "Bak, hayallerini kırmak istemem ama o kızların hiçbirinin sana ait olamayacağını artık kabullenmelisin. Asilzadelerin bizden isteyebileceği tek şey güzel bir kılıç, güzel bir pala gibi şeyler. Güzel kalbin veya onlara karşı olan acınası duyguların değil, tamam mı?"

"Sadece hayal kurmak hoşuma gidiyor," deyip omuz silkti Louis. Kısa kesimli koyu kestane rengi saçları ter içindeydi. Yanaklarına ise yanmış odunların bıraktığı kara izler bulaşmıştı. "Düşünsene, güzel bir elbise içinde olan, parlak saçlı, dilberdudaklı bir hatun... Tezek ve toprak değil de parfüm kokan bir soylu... Harika olmaz mı?"

"Sen nişanlısın, Louis. Nişanlın senin için evde gece gündüz uğraşıp duruyor," dedi Narcisse uyarıcı bir şekilde. "Birkaç ay sonra düğünün var. Kafanı saraya gelen soylu, süslü kızlar için yoracağına birkaç ay sonra gerçekleşecek düğünün için yor."

Louis demirini ateşin içine bırakıp ısınmasını bekledi. "Ah benim canım karım... O ayrı tabii." Beziyle alnını tekrardan sildiğinde bezinde kara izler çıktı. "Sen ne zaman evleneceksin, çırak?"

Narcisse'in babası kasabadan yaklaşık beş tane onunla evlenmek isteyen kadın bulup getirmişti ona. Ancak Narcisse bir şeyi kafaya koyarsa yapardı. Babasının tüm o keçi inadına rağmen o kadınların hiçbiriyle evlenmemişti. Aralarından birkaçı gerçekten güzeldi, kibar hanımefendilerdi. Ama Narcisse kendini henüz bir evliliğe hazır hissetmiyordu.

Kasabada oldukça bilinen bir adamdı Narcisse. Genç kızları olan çoğu aile onu kızları için güçlü, yakışıklı, çalışkan, uygun bir eş adayı olarak görüyorlardı. Hakkında hep iyi şeyler söyleniyordu. Bazıları ise sebebi bilinmez, Narcisse'den ölesiye nefret ediyordu. Belki umursuzluğundan, belki de genç kızların kalbini çalıp sonra da onları hiçbir şey olmamış gibi ortada bırakmasındandı. Her zaman sarı saçlı, mavi gözleri kızları sevmişti. Ne vardı onlara iki güzel laf edip bir tebessüm etmişse? Tüm bunları yapınca evlenmesi mi gerekiyordu sanki?

Kafasını toplayıp düşüncelerini sıyırdı ve Louis'in sorduğu soruya, "Bilmiyorum," diye cevap verdi. "Ne zaman bunu uygun görürsem..."

"Var mısın işten sonra şehre inip iki bira içmeye?" diye sordu Louis. "Yorgunluğumuzu atarız."

"Şartım her zaman gittiğim tavernada olmamız. Kabul mü?"

"Orası yanık yağ kokuyor ama kabul. Ayrıca biraları da sulandırıyorlar diye duydum."

Narcisse yüzünü ekşitti. "Hangi taverna sulandırmıyor ki?"

"Benim gittiğimde," dedi Louis küstah bir şekilde.

"Çok iddialısın, dostum." Narcisse biraz soluklanıp su içmek için ahşap sandalyesine kuruldu. "Sen çalışmaya devam et."

Atölye sarayın kuytu köşelerinde bir yerdeydi. Buranın yanında marangoz atölyesi vardı. Sarayda şahsına ait demirle ilgili bir şey yaptırmak isteyen herkes buraya gelirdi. Anahtardan düğmeye kadar, kılıçtan demir rozete kadar her şeyi yapabilirlerdi bu adamlar. Narcisse işinde çok iyiydi. İlk yılının yarısı avarelikle geçmişti ve Burt'un onu işten kovması için yapmadığını bırakmamıştı. Gerçi amacına ulaşıyordu da. Annesinin yakınmaları ve içine işleyen nasihatleri olmasa burada bir ay bile kalmazdı o zamanlar. Ama sonra işine daha önem ve dikkat vermiş, Burt'un gözüne girmişti. Sonrasında ise buralara kadar gelmişti.

Aldığı paranın yarısını ailesine veriyordu. Diğer yarısı ise genellikle içkiye gidiyordu. O ayyaş tiplerden değildi, en azından Louis gibi dağıtmazdı içince. Ama içkiler kafasındaki düşünceleri dağıtır ve aynı zamanda bir tabak tavuk butla beraber iki uyumlu çift olurlardı.

Matarasındaki içerideki ağır sıcaklıktan dolayı iyice ılımış suyu kafasına dikip midesine doğru yol alan sıvıyı hissetti. Ardından ellerini dizlerine koyarak kalktı ve işine geri döndü.

Zehir Kadehleri Leydisi (Devam Edecek.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin