Bölüm 1

22 3 0
                                    

Kitapta yapacağım yanlışlar için şimdiden özür dilerim eğlenerek yazmaya çalışıyorum :d


Bulutsuz bir yaz ayıydı. Küçük bir köyde herkes sağa sola koşuşuyor bir işin ucundan tutmaya çabalıyordu. Başlarında birisi bağırıyor herkese emir yağdırıp duruyordu. Bu kargaşa sırasında aralarından birisi takılıp yere düştü. Kafasını taşa çarpan bir gencin bilinci kapanmıştı. Güçsüz ve bitkin düştüğü her halinden belli olan genç 20'li yaşlarda gösteriyordu. Zayıf, yoksulluktan derisi kemiklerine yapışmış genç ölümün eşiğinde gibi görünüyordu. Kararmış derisi ten renginden değil tamamen kir yüzündendi. İnce bir kan akan alnı kocaman kaşları biçimsiz, saçları uzun yağ ve kirden berbat hale gelmişti. Bu büyük yüzünde tek güzel yeri burnu ve gözleriydi. Üzerindeki 2 parça kirli ve yırtık kıyafet yoksulluğunu tamamen göz önüne seriyordu.


Bağırıp emirler yağdıran adam yanındakilerden birine kafasıyla işaret yaptı. Kaslı ve kısa adam hemen ileri çıkıp yere yığılmış genci aldı ve ormana doğru götürdü. Bir süre ilerledikten sonra tüy kadar hafif gelen genci bir nehir kenarında yere yığdı. Ayılan genç hemen ayaklandı. Kaslı adam yüzüne sert bir yumruk attı. Görevi onu nehre atmak ve ondan kurtulmaktı. Bunu biraz daha eğlenerek yapmak istemişti sadece.

Genç bir kez daha bayıldı ve nehre düşerek ilerlemeye başladı...

Birkaç saatin sonunda tekrar ayılan genç nehrin hafif akıntısı yüzünden ağzına kaçan suyu öksürdü ve birden ayaklanmaya çalıştı. Suya aniden batınca kendini hemen yanındaki toprağa tutunarak kurtardı. Tekrar ağzına kaçan suyu öksürüp karaya tüm kuvvetini kullanarak çıktı. Küçük yarası kapanmıştı arta kalan kuru kanı da nehir temizlemişti. Yere düşme anını ve kafasına yumruk yediği anı hatırlayınca birden neden orada olduğunu anladı. Köy ağası onun gibi yoksulluktan kurumuş birine yemek vermek istememiş ve onu nehre atıp yemek vermekten kurtulmak istemişti. Ailesi de yoksulluktan ölmüş olan genç arkasında onu özleyecek kimsenin olmayışına üzülmüştü. Nehrin yanındaki ormanda birkaç dakika gezdikten sonra kuru ağaçtan başka bir şey olmayan ormanda hiçbir şey bulamamıştı. Karnı çok açtı ve etrafta hiç yiyecek bir şey yoktu. Pes etmek içinden hiç gelmiyordu fakat bacaklarında derman kalmamıştı. Yere yığıldı ve gözlerini kapadı.

"Aç gözünü!" Ses defalarca tekrarlanmıştı. Sonunda gözlerini hafif aralayan genç, karşısında hafif kilolu, sakallı, cüsseli bir adam görünce yerinden sıçradı. Kaçmak için hazırlanıyordu ki zayıf bacakları onu taşımadı ve tekrar yere düştü. Adam genci ensesinden tutup 8 atlık bir kervanın yanına götürdü. 9 kişinin bulunduğu alana ulaştığında genci yere bırakıp diğerlerinin yanına oturdu. "Nereden gelirsin? İsmin nedir?" Adam tane tane konuşup dilinden anlayacak mı diye merakla gence bakıyordu. Bir süre sessizlikten sonra genç garip bir aksanla konuşmaya başladı. "İsmim Tako'dur. Köyden kovulup nehre atıldım." dedi kısaca. Adam sakalını sıvazlayıp yerden 1 dilim ekmeği aldı. Havaya kaldırıp sordu "Ses sorun çıkarmadan bizimle gelirsen bunu veririm." Tako'nun gözlerindeki ışıltıyı görünce kolayca halletmek istemişti. "Kabul!" Başka çaresi olmayan Tako taze ekmeği ağzına attığı anda yemişti. Açlığı bir nebze dinince gözleri yaşardı. "Daha ister misin?" Tako kafasını hızlıca salladı. Genci evcil hayvanlarıymış gibi eğlenerek besleyen adamlar besledikten sonra Tako'ya sabunlarla nehirde nasıl yıkanacağını anlattılar. Bir ton temizlik eşyasını kısa sürede öğrenen Tako tertemiz çıkmıştı. Üzerinde biriken onca kir temizlenmişti. Önceki haliyle arasında benzerlik yoktu. Saçları uzun ve temiz, yüzündeki küçük sakallar kesilmiş, kaşlarının fazla kısmı alınmış, büyük alnı saçıyla kapanmıştı. Bir süre sonra tüccarlar atlarına atladı. Tako arkalarından atlardan birine bindi ve yolculuğa başladılar.Günler sonra toprak patikadan ilerleyen kervan 2 yanı ağaçla kaplı bir yoldan devam ederken ileriden ve arkadan bir grup atlı çıktı. Adamlar ellerinde sivri, parlak, gri renkte bir şey tutuyordu. Kervan birden durdu ve 10 kişi birden ellerine aynı karşıdaki atlıların elindeki şeyden aldı. 8 at 10 kişi vardı. Tako savaşta sadece dezavantaj getirirdi. Hemen ondan kurtulmak için Tako'yu attan attılar. Henüz kervanın çıkışını engelleyebileceklerinden emin olmakla uğraşan haydutlar Tako'yu henüz fark etmemişti. Çalılara gizlenen Genç onları izliyordu. "Elinizdeki malları verin çabuk!" Haydut sert bir çıkışla onlara elindeki sopa benzeri ince gri şeyi doğrulttu. Henüz hiçbir şey bilmeyen Tako için çoğu şeye 'şey'den başka bir şey diyemiyordu. Tüccarlar sayıca üstün olan haydutlara cevap dahi vermeden saldırmaya geçti. Tako'nun yapabileceği bir şey yoktu. Nereye gideceğini bilmiyordu ama burada kalırsa yakalanabilirdi. O tüccarlar ona iyi davranmış olsa da ne yapacakları belli değildi. Onların tam aksi yönünde kısa bir süre sessizce yürüdükten sonra koşmaya başladı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 19, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

0'danWhere stories live. Discover now