💫2💫

357 48 84
                                    

Daichi'yi ilk gördüğümden beri bir hafta geçmişti. Onu her gördüğümde kalbimin tekrar tekrar eriyip iç organlarıma yapıştığını hissedebiliyordum. Ama nasıl oluyorsa yeniden bir bütün olup atmaya devam ediyor. Açıkçası artık emin değilim, kalbim eriyip organlarıma mı yapışıyor, yoksa hızını bünyem kaldırmadığı için öyle mi hissediyorum? Sanırım bu sorunun cevabını kendi kendime bulamayacak kadar aptallaşıyorum onu gördüğümde. Bazen iç sesimle bazen yalnız kendimle yaptığım muhabbetlerim bölünüyor mesela, ki; bu daha önce hiç olmamıştı. Kimse benim iç konuşmamı bölememişti. Dediğim gibi, onu ilk gördüğüm tarihten beri takvimimin bütün günlerinin üstü farklı notlarla karalandı. İşin kötüsü; kalbim eridi, notunu gören annemin aşık olduğumu anlamasıydı. Tabii bunu lila ayıcıklarla dolu bir takvime not etmem onun için ayrı bir komedi olmuştu, ama neyse. Ne derler bilirsin, can çıkar huy çıkmaz. Annemin huyu da böyleydi işte. Bana takılırdı çünkü beni severdi, benimle vakit geçirmek de onun için muhteşem sayılabilecek kadar iyiydi. Ama ne yazık ki ben, anneme yeterince ilgi gösteremiyordum çünkü kendime ilgi göstermekten bile acizdim.

Ding dong! Sonunda tenefüs vakti gelip çatmıştı. Eh, tahmin edersiniz ki; benim kadar çekingen birisi, pipisi çişten patlayacak gibi olsa da el kaldırıp tuvalet izni isteyemez. Çünkü bunu yaparsam herkes benim tuvalete gidince ne yapacağımı hayal eder. Geri döndüğümde ise herkes bana çişli gözüyle bakar, bu, "nasıl daha fazla zorbalığa uğrarım" başlığı altındaki maddelerden birine rahatlıkla yazılabilecek bir şeydir.

"Belki de fazla üstüne düşüyorsun. Sonuçta senin çişini etmen niye başkalarının hayalini süslesin? Tabii, senden hoşlanan biri yoksa. Eğer varsa o kişi seninle çişli diye dalga geçmez merak etme."

Hey! Seni bir gün cidden boğacağım! Hiddetimi ve şiddetimi parmak boğumlarımda hissedeceksin!

"Oh, aptallıkta kademe atlayışın canımı yaktı."

Kes be! Nerdeyse geldim ayrıca! Lafa tutma beni! Koşarak ve iç sesime saydırarak tuvalete girdim, ciddi anlamda sıkışmıştım. Öyle ki; tehlikelerle dolu koridorda birilerine çarpacak kadar!

Hızla işimi halledip ellerimi yıkadım, ıslak ellerimi sensörlü kurutucunun altına tuttum ve normalde kısa, benim için uzun sayılan bir süre beklettim. Gülmeyi engelleyememem ne ironikti. Güldüğüm şeyin, "el kurutma makineleri aynı anda çalışırsa ne kadar fazla ses çıkarır" olması da ayrı bir garipti. Cidden, neden bu kadar farklıydım? Normal insanlar gibi olabilmeyi hayal ediyorum bazen. Ama sonra, hiç olamayacağım şeyi düşlemenin faydası yok deyip siliyorum zihnimden. Çünkü biliyorum, benim kadar içine kapanık birisine komik gelen şeylerin bu aptal kurutma makinelerinden çıkan sesten fazlası olamayacağını...

Tekrar bakışlarımı aynaya çevirip yüzüme baktım. Gözümdeki morluk tamamen geçmişti. Bu sabah okula kapatıcı sürmeden gelecek kadar iyiydi. Dağılmış sarı saçlarıma gitti elim. Onlar dağınık kalamazdı. Dağınık saçlar bir nebze de olsa asiliğin simgesiydi ve ben isyankâr olmaktan çok uzaktım. Tek tek saç tutamlarımı düzeltip önüme gelen kahküllerimi ortadan ayırdım. Böyle iyiydi işte, hafiften inek öğrenciye benzemekte ne sorun vardı? Hem eskiden, bu denli içime kapanmadan önce, çok başarılı bir öğrenci değil miydim zaten? Aslında dersleri umursamasam bile konuların aniden beynime hücum ettiğini hissediyorum. Bu benim zeki bir insan olduğumu mu gösterir yoksa dikkatli mi? Ya da aptal şansı? Bak bu iyiymiş işte, kesinlikle aptal şansı yüzünden oluyor bu ders olayları!

Saçlarımı düzeltmeyi tamamen bitirdikten sonra tuvalet kapısının açılmasıyla irkildim. Elim lavabonun üst kısmından kayıp boşluğa sallanırken ben sadece boğulacağımı hissettiğim bu yerden çıkmak istiyordum.

Gelenleri görünce istemsizce geri adım attım, daha sonra her daim yanımda bulundurduğum beyaz boxerımı tahtadan bir çubuğa bağlayıp ürkekçe sallamak istedim fakat bunun için vaktim yoktu. Derken sırtımın duvara toslamasıyla adeta buz kestim. "Yolun sonu" dercesine baskılıyordu sırtımı siyah renkli fayanslar. O zaman siyah fayansların üzerine sıçrayacak olan kanımın ne kadar güzel iz bırakacağını düşünmeden edemedim. Belki fotoğrafını çekip duvar kağıdı yapardım çünkü bu iki rengi bir arada çok seviyordum. Bu arada, aptal olduğumu ikide bir vurgulamama gerek yok değil mi?

Aşk Nedir, Yenir mi?Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora