Ama aklıma asla getirmediğim, getirmek istemediğim şu soru vardı; Ya ona bir şey olursa?

Okulu aradığımda Alya'nın çabucak uyum sağlamış olduğu bilgisini aldım. Yeni arkadaşları tarafından sevilmişti. Öğle yemeği saatine kadar uyku saatiydi ve şu an da mışıl mışıl uyuyordu. Emin ellerde olduğunu biliyordum sonuçta en yakın arkadaşım Nalan'ın önerisiydi.

Nalan aklıma geldiğinde bugün doktor randevusu olduğunu hatırladım. Hem nasıl geçtiğini sormak için hem de bugün yaşadıklarımı anlatıp rahatlamak için onun numarasını tuşladım.

Üçüncü çalıştan sonra Nalan'ın sesini duydum. Neşeli geliyordu.

"Nasılsın Nalan?" dedim. Sesim istemsizce bıkkın çıkmıştı.

"Çok iyiyim canım. Şimdi kontrolden çıktım şirkete geçiyorum. Sen nasılsın?" dedi.

Kontrolün iyi geçmiş olması yüzümü gülümsetti.

"Çok sevindim tatlım. Fazla yorma kendini, ben iyi sayılırım." dedim.

Sesimden anlamış olacaktı ki, "Neyin var Devin? Hemen anlatmazsan şirketine uçacağım." dedi. Dediğim dedik biri olduğu için bunu yapardı ben de baştan sona anlatma kararı aldım. Biraz dedikodudan zarar gelmezdi.

"Geçen gün beni kahvaltıda yalnız bırakıp gitmişti hatırlıyor musun? Acil bir işi çıkmıştı. Acil iş sevgilisiymiş Nalan. Ve bil bakalım bu kadın kim?" dedim.

Nalan'ın ses tonundan tırnaklarını kemirmeye başladığını biliyordum. "Kimmiş?" dedi.

"Patronlarımdan bir tanesi," dedim.

"Yok deve!" dedi. Bağırışı ahizeyi kulağımdan uzaklaştırmama neden oldu. "Nasıl biri peki tanıştın mı?" dedi.

"Sorun da bu ya, tanıştım. Kadın gelir gelmez elime alışveriş poşetlerini tutuşturdu. Sonrasında bana kahve getirmemi emretti. Poşetlerden birini yere düşürdüğümden etmediği azar kalmadı. Ha bir de kahvesini neden tepsiyle getirmemişim orada da bir iğneledi. Anlayacağın çekeceğim var bu kadından." dedim.

"Ay şıllığa bak sen ya!" diye cırladı Nalan. "Alex ne yapıyor bunlar olurken?"

"Hiçbir şey."

"Ne demek hiçbir şey?"

"Hiçbir şey yapmadı. İşleriyle ilgilenmeye devam etti. Yüzüme bile bakmadı." dedim.

"O da dengesiz herifin teki. Ne münasebet seni kahvaltı için çıkardıktan sonra yüzüne bile bakmaması?"

"Sorun değil sonuçta iş ilişkisinden başka bir ilişkimiz yok. O benim üstüm ve dilediğini yapabilir. Yalnızca biraz kırıldım. Açıkçası kırılmadım sinirlendim. Ayakta kalabilmek için kabul gördüğüm iş yerinden atılma korkum olmasa o kadına haddini bildirmesini bilirdim ben de işte." dedim iç çekerek.

"Peki sen nasıl anladın sevgili olduklarını?" dedi.

"Poşetleri elime tutuşturduktan sonra donakalarak bir süre onları izledim. Kadın telefonundan Alex'e sence bu nasıl sevgilim tarzı bir şeyler söyledi." dedim.

"Pis yılışık." diyen Nalan'ın şu an yüz ifadesini tahmin edebiliyordum.

O sırada masamın üzerinde duran ofis telefonum çaldı.

"Nalan telefon çalıyor sonra tekrar ararım." dedikten sonra Nalan'ı kapatıp çalan telefonu açtım.

Arayan Alex'ti.

"Devin Hanım odama gelir misiniz?" dedi.

"Hemen geliyorum Alex Bey," dedim ve hızla yerimden kalkıp kdadan çıktım.

Kapısını tıklattıktan sonra onay gelir gelmez içeri girdim. Kadın bıraktığım gibi aynı yerde oturmuş telefonundan bir şeylere bakıyordu.

"Buyurun," dedim.

O sırada içeriye izin istemeden birisi girdi.

"Merhaba Abiciğim," dedi. İçeri girenin Marcus olduğunu sesinden anlamıştım. Mathilda gözlerini kaldırıp ona baktığında kulakları turmalayan bir çığlık attı.

"Benim küçük maymunum!" diye bağırdığında ayağa kalktı.

"Merhaba Tavşanım," diyen Marcus sımsıkı Mathilda'ya sarıldığında Alex'e bakarak göz devirdi.

Gülmek istesem de içten içe dudağımı kemirerek bu isteği bastırdım.

"Seni çok özledim Marcus." diyen Mathilda koskoca adamın yanaklarından ıslak ıslak öpüyordu.

"Mathilda yeter," diyen Alex'in diktatör sesi kadının yüzünü asıp yerine geri oturmasına sebep oldu. Gözleri beni bulduğunda, "Akşam Ruslarla olan yemekte bana eşlik etmeni istiyorum." dedi.

Ben tam ağzımı açacakken Marcus araya girdi. "Üzgünüm abiciğim fakat Devin bu akşam için dolu. İtalyadan gelen misafirlerimizle yemeğe çıkacağım. Bilirsin Bay Bilzerian eşiyle katıldığı için hep bir partner gözetiyor yanımızda." dedi. Koluyla beni kendine yaslayıp, "Bu yüzden Devin benim." dedi.

Ben nasıl bir çapraz ateşin ortasında kaldığıma anlam vermeye çalışırken Alex delici bakışlarını kardeşine yöneltti. Bu bakış ürkütücü olsa da hoşuma gitmişti.

"Olmaz," dedi düz bir sesle.

Marcus umarsızca sırıtarak, "Oldu bile," dedi. "Hem senin partnerin zaten var. Ruslarla Mathilda eşliğinde muazzam eğlenceli bir yemek yitebilirsiniz." Eğlenceli kelimesini vurgularken çok ufak, sadece benim ve Marcus'un duyabileceği bir kahkaha çıktı ağzımdan. Alex bunu fark etmişti.

"Ayy, evet, evet! Uzun zamandır iş yemeklerine katılamıyordum sıkıldım arka planda kalmaktan. Süper düşünmüşsün Maymunum." dedi Mathilda.

Büzüştürdüğü dudaklarını iki parmağımın arasına alıp bükme isteği acilen çık kafamın içinden!

"Her şey anlaşıldıysa, ben Devin'i evine bırakıyorum hazırlanması için. Size iyi eğlenceler ortaklarım." dedi ve dalga geçer tavrıyla beni de yanında sürükleyerek odadan çıkardı.

Odadan çıktığımızda Marcus iki eliyle yanaklarını sildi. "Nefret ediyorum şunun şöyle öpmesinden," dedi. Bakışları beni bulduğunda, "Çok gıcık değil mi?" diye sordu.

Bir noktada patronum olduğu için, "Bu konuda fikrimi belirtmem etik değil efendim." dedim.

Marcus aramızdaki mesafeyi kapayarak, "Ben sana ne dedim?" dedi.

"Özür dilerim, Marcus." diye düzelttim.

"Beş dakikaya hazır ol birkaç işim var halledip çıkarız." dedi ve odasına doğru yürüdü.

Son beş dakikada yaşananları sindirmeye çalışırken Marcus'la yemeğe çıkacağım düşüncesi midemin kasılmasına neden oldu. Ama aklımdan çıkmayan tek şey Alex'in bu işe bozulduğundan emin olduğum bakışlarıydı.

Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın! 🙏🏼

Dilerseniz okumasını istediğiniz
arkadaşlarınıza önererek destek olabilirsiniz. 🥰

Hepinizi seviyorum. 🙈

Part 2 de görüşmek üzere... 👋🏼🤓💝

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin