CVM-13

3.2K 320 82
                                    

İki genç kız biraz evvel koşarak kapıya gittikten sonra birisine sarılan kadına doğru döndüklerinde aynı an da ayağa fırlayarak gelen kişiye doğru koşmaya başladılar.

Bahçe kapısında çığlık çığlığa bir sevgi yumağına dönmüş dört kişi, pansiyondaki konuklarında dikkatini çekmiş olacak ki her biri ilgiyle kendilerini izliyordu.

İki kız aynı anda bağırarak kapıdaki adama doğru koşmaya başladı. Adam onları kollarını iki yana açmış, bekliyordu.

"Bu kadar sevineceğinizi bilsem akşamdan gelirdim kızlar." dedi genç adam bedenine dolanan kolların hazzı ile.

İki kız buraya gelirken kafa dağıtmak, dinlenmek ve Nimet anneleriyle hasret gidermeyi amaçlamışlardı ancak genç adamı hesaba katmamışlardı.

Yılardır görmedikleri ve daha minicik birer kız çocuğu oldukları yıllardan beri tanıdıkları adam buraya gelirken hayal ettiklerinden de fazlasıydı.

Bu tatil şahane geçecekti.

Belki de onlar öyle zannediyorlardı.

*****

AYNI GÜN SABAH SAAT 10:00

-Efendim günaydın, sizi pazar sabahı rahatsız etmek istemezdim ama önemli.

---

-Efendim kızlar tatile çıkıyorlar. Evet, tamam. Sanırım annemin yanına gidiyorlar. Tamam, anladım ben de gidiyorum. Tamam efendim haberleşiriz...

*****

Cesur yaşlı kadının kapıyı yüzüne çarpıp kapatmasıyla artık ondan mantıklı bir şey duyamayacağını anlayarak, çaresizce geldiği gibi apartmandan çıktı.

Selim'i arasa pazar pazar rahatsız etmek istemiyordu fakat diğer yandan da yanında olmasına da ihtiyacı vardı.

Yaklaşık bir saat sonra Selim oflayarak genç adamın yanına gelmiş ve yaptığı planı dinlemeye başlamıştı.

"Selim bak abi, kızlar sırra kadem bastı ve benim Ece'yi acilen bulmam lazım... O gece bir türlü esas meseleye geçemedik, onunla konuşmam lazım."

"Abicim niye bu kadar taktın anlamıyorum ki? Rahat bırak biraz, üstüne gitme. Belki tatile falan gitmişlerdir. Sonuçta o da haftalardır çok zor şeyler yaşadı..."

"Selim kes! Polislikten psikologluğa mı geçtin? Hayır geçtiysen git zırvalarını başkasına anlat zira hiç akıl alacak, tavsiye dinleyecek havamda değilim."

"E tamam susuyorum o zaman planın ne onu anlat bari de bir şeyler yapalım..."

Cesur aklındakileri arkadaşına anlattıktan sonra Beşiktaş'tan Beyoğlu'na geçip, Betül'ün sahne aldığı bara gittiler.

Cesur daha arabadan inmeden genç kızın arabasının barın yan sokağına park edilmiş halde olduğunu gördüğünde, içinde büyük bir umut yeşerdi. Seri bir şekilde arabadan inip doğruca barın giriş kapısına adımladılar.

Mekana girdiklerinde az önce içinde yeşeren umut da soldu. Manzara apaçık belli ediyordu iki kızın da burada olma ihtimalinin imkansız olduğunu.

İçerisi ana baba günüydü ve muhtemelen tadilat yapılıyordu. Her bir yanda ustalar ve başlarında barın sahibi olduğunu bildikleri ellili yaşlarda kısa at kuyruklu, top sakallı Haluk Bey vardı.

Adam sağa sola koşturan ustalara direktifler veriyor bir yandan da elindeki renk kataloğundan boya seçiyordu. Ancak kapının önünde dikilmiş kendisine bakan adamları görmüyordu.

CESARETİN VAR MI? (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin