[14.Bölüm] : İhtimaller Çıkmazı

13.2K 1K 525
                                    

Tuna öfkeden şaşkınlığa doğru evrilen yüz ifademi seyrettiği her saniye daha da keyifleniyor gibiydi. Dudaklarının bir an için gülmemeye direnirken hafifçe titrediğini gördüm, kendine hakim olup önüne döndü. Alaycı bakışlarını benden kaçırıyordu.

"Kız kardeşin mi?" diye mırıldandım yutkunurken.

Gözlerini karanlık yoldan çekmeden başını aşağı yukarı salladı. Derin bir nefes verdim, ne tepki vermem gerektiğini kestiremiyordum.

"Afedersin..." dedim kaçış yolum olmadığını fark ettiğimde yenilgiyle. "Ben sanırım yanlış anladım."

Tuna eğlenen gözlerle suratımı incelerken tek kaşını kaldırdı, dudaklarında bu defa gizlemeye gerek duymadığı çapkın bir sırıtış belirdi. "Hmm.. Ne anladın?"

Öksürüp yerimde hafifçe dikleştim. "Önemli bir şey değildi."

"Önemsiz şeylere verdiğin tepki buysa sonrakilerin büyüklüğünü düşünmek istemiyorum, fırtına."

"Sonrakiler mi?"

Sesim istemsizce yükselirken Tuna meydan okuyan bakışlarını gözlerimden çekmiyordu. Sonrası olacağından dan öyle emindi ki sanki aksi bir cümle kurarsam her an ağzımın payını vermeye hazırdı. Bununla ilgili konuyu uzatıp daha sonra inatlaşmaktan pişmanlık duyacağım bir şey söylemek yerine hızla önüme dönüp karanlık yola gözlerimi diktim. Sessiz geçirdiğimiz birkaç dakikanın ardından sakince, "Çok geç oldu," diye mırıldandım. "Gidelim."

Aslında saatin çok geç olduğu söylenemezdi ancak benim bir şekilde bu atmosferi dağıtmam gerekiyordu. İsteseydi belki sabaha kadar bu konuyu uzatabilir, ağzımdan laf almaya çalışabilirdi. Çünkü az evvel hiç yapmamam gereken bir şey yapmış, henüz aramızda adını koyduğumuz hiçbir şey yaşanmamasına rağmen başka bir kadının isminin yanımda telaffuz edilmesini saygısızca bulmuştum. Saygısızlık ne kelime, tabiri caizse burnundan getirmiştim! Fakat o düşündüklerimin hiçbirini yapmadı, üstelemek yerine derin bir iç çekip durdurduğu arabayı tekrar çalıştırdı, ardından ıssız yolda ilerlemeye başladık. Şehrin parlak ışıklarını yeniden görmeye başladığımız ana kadar kimse konuşmadı, bu beni sahiden epey şaşırtmıştı çünkü Tuna her zaman böyle fırsatları eğlenmek için değerlendirecek bir adama benziyordu.

Bunun yerine dakikalar sonra hafifçe öksürdü ve beklemediğim bir yerden giriş yaptı. "Senin kardeşin var mı?"

Bir süre durdum. Bunu yanıtlayıp yanıtlamamak arasında kararsız kaldığım uzun bir zaman dilimine hapsoldum, belki de erteleyip durduğum o hisler aniden zihnime akın etti. Evet, ondan korkmuyordum. Bana zarar vereceğine dair bir şüphe taşımıyordum, kısa zamandır tanışıyor olmamıza rağmen hayatımı kötü yönde etkileyecek herhangi bir davranışta bulunmamıştı, aksine... Düşündüğümde fazlasıyla yardımseverdi.

Peki ona güveniyor muydum? İç sesim düzeltti.

Ona ailemden bahsedecek kadar çok güveniyor muydum?

''Yanıt vermek zorunda değilsin, sanırım yanlış bir şey sordum...''

Tuna yumuşak sesiyle düşüncelerimi böldüğünde gözlerimi kırpıştırarak ona bakıyordum. Bugün tamamen anlayış ile dolup taşıyordu, istemsizce ona haksızlık ediyormuşum hissine kapıldım.

''Hayır,'' diye mırıldandım onun kadar yumuşak bir sesle. ''Yanlış bir şey sormadın... Sadece ben... Ailemden söz etmeyi pek sevmem.''

Yanıt vermek yerine sessizce önündeki yola odaklandı, yavaş yavaş şehrin içine girmeye başlamıştık. Yolumuz yarılanmıştı ve onunla bir daha ne zaman konuşacağım hakkında en ufak bir fikre sahip değildim.

RÜZGARA DOKUNMAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now