0.0

3.6K 180 105
                                    

"Hatırlat da bir dahaki gidişimizde bunun içine daha az krema koyduralım."

Elindeki karton bardağı ufak bir gülümsemeyle dudaklarından ayıran Changkyun yan tarafında yürüyen Minhyuk'a baktı.

"Bu kahvenin özelliği bol kremalı olması zaten."

"Öyle mi?.. O halde bundan bir daha almayalım."

İkili biraz gülüştükten sonra kahvelerini yudumlamaya devam etti. Hava soğuk olsa da Minhyuk'un kahvelerini aldıkları dükkandan uzağa park ettiği arabasına doğru ağır ağır yürümek güzeldi. Birkaç saat önce yağan yağmurdan ötürü dışarıda durmak ayrı bir yenilenmişlik hissi veriyordu.

Minhyuk için tipik bir çarşamba günüydü işte. Sahip olduğu tek arkadaşı Changkyun'la vakit geçirdikleri tipik bir çarşamba.

Yürüdükleri yolun bitimine geldiklerinde karşılarına çıkan yol ayrımından sola döndüler. Dönmeleriyle boş sokakta aniden yankılanan bir çığlık sesi duymaları bir olmuştu.

Orta yaşlı bir kadın birden iri yarı bir adam tarafından bir binanın önüne, yere fırlatılmıştı. Adam kaşla göz arasında kadının yüzüne bile bakmadan binaya girdiğinde Minhyuk elindeki kahveyi Changkyun'a verdi ve var gücüyle kadının yanına koştu.

Yerde güçsüzce uzanan kadın hıçkırıyordu. Vakit kaybetmeden yere eğilen Minhyuk kadının oturur pozisyona geçmesine yardım ettiğinde yüzündeki morlukları ve kanamakta olan dudağını fark etti.

Kadın kendini az da olsa toparladığında Changkyun da onların yanına ulaşmıştı. Minhyuk göz ucuyla ona baktı ve:

"Bir yerlerden su bulur musun lütfen?" diye sordu.

Changkyun hızlı bir onaylamayla fırladığında kadın ve Minhyuk sokakta yalnız kalmışlardı.

"Hiçbir şey yapmadım, yemin ederim..." dedi hıçkıran kadın.

"Yaptığım yemeği beğenmediğini söyledi. Oysa ki bunu hep yapardım ve o hep beğenirdi. Önce bana bağırdı, sonra özür dilememe rağmen dövdü. Beni dışarı attı, bir daha gelme dedi."

"Bunu yapan kişi kim? Eşiniz mi?"

"Evet..."

"O halde polis-"

"Polis bir şey yapmaz. Biliyorsunuz... Lütfen aramayın, öldürür beni."

"Gidecek bir yeriniz var mı?"

Minhyuk sorusunun cevabını alamadan elinde su şişesiyle Changkyun belirmişti. Şişeyi kadına uzattı ve Minhyuk'un yanına çöktü. Kadın titreyen elleri arasındaki şişeyi birkaç denemede açıp dudaklarına götürdü. Suyun birazını içtikten sonra sertçe yutkunup konuştu.

"Çok teşekkür ederim... Gerçekten çok teşekkür ederim. Gidecek bir yerim... Var sanırım. Oğlum da orada... Teşekkür ederim..."

Kadın adım adım fısıltıya dönüşen teşekkürlerini yağdırarak sokakta ağır ağır ilerlemeye başladığında kısa süreli bir sessizlik oluşmuştu. Yalpalayan beden gözden tamamen kaybolduğunda Changkyun sordu.

"Her seferinde bu kadar üzülecek misin?"

Minhyuk kaşlarını çatıp sert bir bakışla Changkyun'a döndü. Changkyun devam etti.

"Biliyorsun... Bu tarz durumlara sıkça şahit oluyoruz."

"Bu üzücü olduğu gerçeğini değiştirmiyor ama."

"Bu omegaların kaderi gibi bir şey... Artık alışmalısın, herkesin yardımına koşamazsın."

"Bence hiçbir varlığın kaderinde bu şekilde yaşamak yoktur."

Essence // KihyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin