21.bölüm( Sana ihtiyacım var.🌾)

Start from the beginning
                                    

Muhsine hanım, boş fincanı almaya geldiğinde , koltukta oturan Ermayı görünce şaşkınlıktan önce biraz duraksadı sonrada kollarını açarak sarıldı.

"Hoşgeldin kızım , hayır olsun inşallah."
"Hoşbuldum abla, artık buraya taşındık kardeşimle ."
Erma'nın yanında oturan küçük kıza baktı Muhsine hanım, Küçük burnu , mavi gözleri , uzun ve kıvrımlı kirpikleri, kumral ince kaşları , hafif dalgalı ve uzun sarı saçlarıyla adeta küçük bir prensesi andırıyordu.
"Hoşgeldin prenses , maşallah sana. "
"Hoşbulduk" derken utancından başını önüne eymiş ellerini iki bacağının arasına gizlemişti.

Muhsine hanım Erma'ya döndü,
" Biriniz babaya biriniz anneye benziyor galiba . Birbirinize pek benzetemedim."

"Evet abla Ben babama , Gülsüm anneme benziyor."

"Adı da kendi gibi pek güzelmiş. "

Gözlerini Gülsüm den alıp Erma' ya döndü.
" Sizi buraya tekrar getiren neydi Erma'm"

Gülsüm'ün yarasını tekrar deşmek istemeyen Erma ,
"Ben bir bardak su içeyim ablam."
Ayaklanıp Mutfağa yol alan Ermayı takip eden Muhsine hanım, dilinin varmadığı şeyi duymaktan korkuyordu.
Erma bardağı çepe çevre saran elleriyle, içinin korunu söndürmek istercesine bir yudum su içti.

"Bizi oraya bağlayan hiçbir şey kalmadı be ablam. Annemi kollarımla doya doya saramadan , toprak onu benden önce sardı."

Merhamet sahibi Muhsine hanım , ağlayarak sarıldı Erma'ya.
"Başın sağolsun , imtihanın çok ağırmış güzel yavrum."
Geri çekilip gözlerini sildi. Erma da kirpiklerine tutunamayıp damlayan birkaç damlayı telaşla siliverdi.
" Sizler sağolun."
"Kusura bakma kızım sulu gözümdür ben yaranı deşmek değildir niyetim."
"Biliyorum abla senin o güzel kalbini"
" Annenin yerini tutamam ama beni de annen bil, ihtiyacın olur ,yüreğin daralır gel yanıma."
"Allah razı olsun artık Gülsüm 'ün yanına çıkayım ben."
"Yoldan geldiniz hemen bir şeyler hazırlayayım ."

Yalnız kalınca sıkılacağını sandığı kardeşi Kemal bey ile sohbet ediyordu.
"Hangi dersi daha çok seviyorsun bakalım."
"Matematik..."
" Maşallah sana .Biliyor musun benim Matematiğim pek iyi değildi . O derste hep uyurdum. Muallimde artık dayanamadı birgün evime gelip beni şikayet etti ."
Kıs kıs gülen Gülsüm.
"Derste de uyunmaz ama."
"Haklısın neyse ki büyüdükçe uyuyarak bir şey öğrenemeyeciğimi anladım , çok çalıştım avukat oldum."
" Kötü adamları hücreye mi kapatıyorsun."
Gülümseyerek başını sağa sola yatırdı.
" Tam olarak öyle olmasa da ona da katkım oluyor . Sen ne olacaksın bakalım küçük hanım?"
"Ben Mustafa dedem gibi hekim olacağım. "
"Ne güzel . Neden hekimlik peki."

Dudaklarını büzüp , başını önüne eğdi.
" Başka anne , babaların ölmesini istemiyorum . Çocuklar yalnız kalıp evlerini bırakıp, başka memleketlere gitmesinler diye."
Erma mutfak holünde konuşulanları dinliyor, her ne kadar kardeşinin yanında bu konuları açmak istemese bile Gülsüm'ün herşeyin farkında olduğunu biliyor ve görüyordu.

Nefesini ciğerlerine doldurup geri bıraktı ve Salona geçti. Gözlerinin deydiyi avukatın yüzündeki o mahcubiyeti görebiliyordu .
Elini uzatıp, Gülsüm'ün elinden tuttu.
"Hadi gel seni Süheyla teyze ve Fatma ablayla tanıştırayım."

Merdivenlere yönelmiştiler ki onları Mustafa bey ve Fatma hanım karşıladı.
"Erma kızım, şimdilik eski odanda Fatma hanım'ın yanında kalacaksınız. Gülsüm için bir yatak daha gelecek , sonra da çatı katında geniş bir oda var orayı onarım yaptıracağım sizin için."

"Zahmet etmeyin Mustafa amca işe başladıktan sonra ev bulup oraya yerleşiriz inşallah."

"Bu konuyu hallettiğimizi sanıyordum ."

"Ama ..."

"Konu kapanmıştır ."

Erma'yı dinlemeden salona geçti, Misafirinin karşısında yerini aldı.

Merakla söze başladı.

"Hayır olsun inşallah . Gelme sebebini artık öğrenelim bakalım."

Elleriyle dizlerini ovuşturdu Avukat Kemal,
"Malum, konu Ertan..."
"Ne yaptı yine cibiliyetsiz."
"Daha önce yaptıkları için geldim Mustafa amcam . Ülkeye giriş için gerekli evraklar var onlar hakkında konuşacağım"

Biran celallenen Mustafa bey sakinleyip arkasına yaslandı .
"Ne gerekliyse biran önce yapalım oğul . Süheyla teyzeni yine pek iyi göremedim. Boş gözlerle öylece baktı durdu bana."

"Süheyla teyzem iyi olacak inşallah ama sadece senin şikayetini geri çekmen yetmiyormuş vakıftaki tüm üyelerin şikayeterinden vazgeçtiğine dair evraklar gerekliymiş."
Başını iki elinin arasına koydu.
"Nasıl derim ben millete davanızı geri çekin diye."

" Biliyorum çok zor ama devlet başka türlü giriş izni vermez , ülkeye girerse de yakalandığı gibi içeri atarlar." Biraz duraksayıp tekrar devam etti , " Sonra da devlete tazminat ödemesi gerekiyormuş."

Mustafa bey sol elini sıkışan kalbine koydu.

"N- ne tazminatından bahsediyorsun ."

"Devleti peşine takarak , devletin memurunu işinden alıkoyma ve masrafa sokma kefareti."

Nefes alışverişi hızlanan Mustafa bey, ayağa kalkıp salonu adımlamaya başladı.
Sağa sola yürüyor kendini fazlasıyla çaresiz hissediyordu.

" Ben yıllar önce bitirilmesi lazım olan şifahanenin tüm araç gereçlerini getirtip açılışını yapacaktım . Bu kızcağızıda şifahanede çalışsın diye getirdim. Bir hayırsız yüzünden düştüğüm bu çaresizlik çok zor Kemal."

Avukat Kemal ayağa kalkıp Mustafa bey'in kolundan tuttu ve yerine oturup sakinlemesi için ricada bulundu.

"Bulunur bir çaresi Mustafa amcam ben gerekli indirim için dilekçe verdim. Peyderpey ödemeyi de kabul ederler belki o zaman ay ay öderiz ".
Avuç içini alnında gezdirirken,
"Bu oğlan beni çok yordu be Kemal'im. Önce elimden o küçük masum oğlanı sonra da hayat arkadaşımı aldı."

"Herşey birgün çok güzel olacak ben inanıyorum Sen de inan Mustafa amcam."

"Bu inancın gerçek olmasına o kadar çok ihtiyacım var ki."

" Enaz zararla bu işi bitirmeye çalışacağım sen de fazla yıpratma kendini."

Mustafa bey kollarını iki yana koyup başını öne eğdi . Titreyen bacakları kalkmasına izin vermiyordu. Süheyla hanım'ın hali geldi biran aklına öyle olmaktan korktu ' ben de öyle olursam Süheylama kim kol kanat gerecek' diye düşündü. Erma' ya söyledikleri geldi aklına , 'onun güneşe ihtiyacı var.' Sakinlemeyi bekledi ve hava almak üzere bahçeye çıktı.

*****. ~~~~~~~. *****

Erma eşyalarını yerleştirdikten sonra yan odanın kapısının önüne geldi. Gülsüm uyumuş Fatma hanımda Süheyla hanımla ilgileniyordu. Kimselerin ortalık da olmamasından istifade usulca kapıyı araladı. Odanın içinden dışarıya süzülen unutamadığı o kokuyla huzur bulduğunu hissetti. 'Hâla kokusu burda sanki.' diye mırıldandı.
Adımlarını temkinlice atarken kalbi adeta nefes alışverişiyle yarışıyordu . Isırdığı dudakları kızarmış ama acısını dahi hissetmiyordu. Girişteki askılığa çevirdi başını,
'Acaba okudumu mektubumu' diye geçirdi aklından.
Salih'in yarası için kestiği yazmayı avucuna hapis edip, kendini yatağa bırakıp, kaz tüyü yastığa gömdü yüzünü. Salih'in birkaç gece başını koyduğu bu yastıkta kalan kokuya hapis etti bedenini.

'Sana ne kadar ihtiyacım var bir bilsen.' yakarışları döküldü kızarmış dudaklarından...

BAŞAKLAR DÖKÜLÜNCE(Tamamlandı)Where stories live. Discover now