jimin elleriyle yüzünü kapattı.

"korkutma beni lütfen taehyung. umarım hafızan yerindedir."

jimin taehyung'un mimiklerinden bir şeyleri anlamaya çalışıyorken, taehyung bıkkınca konuşmuştu.

"lütfen anlatır mısın artık?"

jimin uzun bir şekilde ofladıktan sonra oturduğu taburesini taehyung'un yatağının yanına çekti. kafası karışık bir biçimde söze başladı.

"nereden beri hatırlamıyorsun bilmiyorum ama en başından başlayacağım. siz jeongguk anne ve babasının tehlikeli evrede kanser olduklarını öğrendi ve-"

"jimin. tabii ki bu kısımları hatırlıyorum."

taehyung sıkıntıyla konuştuktan sonra jimin;

"o zaman. bir-bir buçuk ay öncesine gidelim. jeongguk, o, annesini kaybetti. jeongguk çok bitik bir haldeydi ve sen rahat durmadığın için jeongguk senden boşandı çünkü jeongguk'un babası boşansanız bile bunu bilemeyecekti. o da beklemedi işte, boşandı direkt."

jimin hüzün dolu cümlesini bitirince, taehyung kafasını eğmişti. tekrardan eskisi gibi yanmıştı canı, o boşanmak istememişti hiçbir zaman.

"babası, annesinin kaybından sonra üzüntüden hastaneye kaldırılmıştı, tabii biraz zaman geçtikten sonra durumu daha da ağırlaştı. bu yüzden jeongguk yurtdışı planları yapmaya başladı ki zaten adamcağız üzüntüsünden iki hafta içerisinde vefat etti, dayanamadı bedeni. onun ölümü de çok taze..."

ve ağlamaya başladı genç çocuk. bay jeon'u oldukça sever, kendisine karşı olan babacan tavrını hep koruyan bu adama her zaman saygıyla yaklaşırdı. ölümünü zikretmek, kalbine bir bir iğneler batmasına sebep olmuştu.

"jeongguk'un anne-babasının ölümünden önce ise eski sevgilin, adını unuttum, ikinci kez seni başka biri için terketti. sen de bir nevi deliye dönmüştün. jeongguk'un da seni boşayacağını söylemesi senin için son damlaydı."

jimin suratındaki üzgün ifadesini bir kez olsun bile değiştirmemişti.

"anlattıklarına göre, o eşyalarını toplamaya gelmiş ve sen de oldukça sarhoşmuşsun. sürekli özür dilemişsin, bacaklarını bırakmamışsın, gitmemesi için yalvarmışsın resmen ama jeongguk seni bırakmaya çok kararlı olduğu için evden apar topar çıkmış. eşyalarını bile toplayamamış."

hayır. bu olay olalı çok olmuştu. jeongguk hamileydi, çocukları olacaktı.

"daha sonra jeongguk cenaze işleri için busan'a gitti. oradaki işlerini hallettikten sonra da direkt ilk uçakla italya'ya gitti, bu atmosferden uzaklaşmak istedi. daha sonra orada kendine ailesinden kalan parayla bir sergi dükkanı açtı resimlerini orada satmak için, düne kadar da hiç dönmedi işte oradan. biz haberleştik onunla ama sen hiç ulaşamadın ona. telefonlarını açmıyordu, mesajlarına cevap vermiyordu."

sonra jimin burukça gülümseyerek taehyung'un omzuna elini koymuş, taehyung ise bakışlarını jimin'e çıkarmıştı.

"ama dün dönüş yolunda da senin evine uğradı işte. o kadar özlemişti ki seni, unutamadığı için gelmişti onca yolu taehyung. sırf seni görmek için. o eşyalarım dediklerinin kat kat iyisini alabilirdi yoksa, biliyorsun."

taehyung anlatılanlar karşısında şaşakalmıştı. susmaktan başka bir şey yapamıyordu. sadece arada gülümsüyor, gözlerinden yaşların düşmesini engellemeye çalışıyordu.

jimin'in gülümsemesi sıkıntıyla solmuş, taehyung'un saçlarını okşamıştı.

"geldiğinde seninle konuşacaktı aslında ama seni evin dışında ıslanmış, baygın bir şekilde buldu ve seni hastaneye getirdi."

chaotic marriageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin