19. Bölüm "Cennet ve Cehennem avuçlarında"
Gökyüzünden bedenime konan binlerce ama binlerce sonsuzluğa adanmış ölüm dileğinin cesetleri var. Bir bir üzerime çökerken geçmişte ölmek için her gece el açtığım gökyüzü yine orda duruyor ve bana sırt çeviriyordu.
Şimdi o ölüm dileklerini bana armağan eden birinin ses telleri dudakları arasından kopup kulaklarımı deşmişti. Kutsal bir isim altına saklanan leş bir kadındı. Varlığınsan huzur değil, çürük kokusu yükseliyordu.
Söylesindi anne olmak için yanıp tutuşan kadınlar. Böyle anne olacak mısınız? Olmayın. Eğer evlatlarınıza böyle bir anne olacaksınız olmayın. Yalvarıyorum o çocuğu dünyaya emanet ederek anne olmayın.
Sarı saçlarıma çarpan rüzgarın etkisi ile yutkundum ve yanımdan geçip giden onlarca öğrenciyi yok sayarak bekledim. Arkamı dönmeye ne kadar cesaretim vardı bilmiyordum ama , sanki burda böyle sonsuza dek durabilirmişim gibiydi. Sanki birazdan o adımı andıktan sonra eski günlere dönecekmişiz gibiydi.
Yine bir yerlerden o adam çıkıp gelecek ve küçük bedenimden faydalanacakmış gibi dehşetti.
Fark etmeden sıktığım yumruklarımı serbest bırakıp yere çivi gibi saplanmış ayaklarımı hareket ettirdim ve zor bela arkamı dönüp geçmiş ile yüz yüze geldim. Bdenim sızladı. Bedenimdeki bütün yaralar sızladı. Sustum. .
Karşımda sarı saçlı yeşil gözlü bir kadın duruyordu. Beni dokuz ay karnında taşıyan, doğuran ama büyütmeyen kadın. Anne demek bile artık içimden gelmiyordu.
Hâli yine darma dağındı. Kırış kırış bol kumaş pantolonu ve yıkamaya bile tenezzül etmediği montu onun ölü saçlarından daha kötü bir durumda değildi. Hele yüzü. Sanki onu en son bıraktığımdan on yaş daha yaşlanmıştı. Göz altları çökmüş, gözleri kızarmıştı. Daha da kilo vermiş bir deri bir kemik kalmıştı. Artık o güzel değildi.
"Kızım. Şükürler olsun seni buldum." Dediğinde bana attığı iki adım, benim geri çekilmem üzerine sekteye uğradı. Havada asılı kaldı. Bana sarılmaya mı çalışıyordu? Bunca zaman ben o bir sarılmaya muhtaçken.
"Neden burdasın?" Dedim sesim havada donan buz kristallerinden daha soğuk çıkmışken. Birden yüzü daha da asıldı. Kaşlarını çattı.
"Bu da ne demek okuyor Lavinya? Ben senin annenim. Terk edip kız kardeşinle kaçtığın annen."
Bir adam uğruna terk ettiğin kızların.
Yanımızdan geçenlerin bize attığı tuhaf bakışlar ile bakışlarımı kaçırdım.
"Burda bunları konuşamayız beni takip et."
Onu arkamda bırakıp okulun arka bahçesine ilerlerken beni takip ettiğini biliyordum. Ah ne acıydı bana attığı adımları hissetmemek.
Arka bahçeye geçtiğimiz an hırsla ona döndüm. İki elini üstündeki kırış kırış montu tutmuş kendini soğuktan korumaya çalışıyordu. Oysa ayağında eski bir babet vardı.
"Neden geldin? Nasıl yerimi buldun?"
Etrafa yabancı bakışlar atarken gözleri beni buldu. "Petek hala eski numarasını kullanıyor. Onu arayıp senin yerini öğrendim ve geldim."
"Neden geldin?" Diye tekrarladım bilmem kaçıncı kez.
"Seni görmek için geldim Lavinya. Sen benim kızımsın."
VOCÊ ESTÁ LENDO
OKYANUSUN ÖLÜMÜ +18
AçãoKalçalarımdaki iri avuçları bedenimi kaldırıp duvara yasladı. Boynumda gezinen ıslak ve kıvrak dili tenime sürtünüyordu. Kara ve gür saçlarında dolaşan parmaklarım dişleri tenime saplandığı an sert bir şekilde saçlarını yolarcasına çekti. ...