"Konuşalım." diyerek yerimden kalktığımda heyecanım ve topuklu ayakkabılarım yüzünden sendeledim fakat bir çift el arkadan belime dolanarak düşmeme engel oldu.

Olduğum yerde öylece beklerken elleri belimden ayrılan Taehyung elini sırtıma koyup beni bir kapıya doğru yönlendirdi. Bu kapı balkona açılıyordu.

Balkona çıkar çıkmaz bedenime çarpan soğuk hava yüzünden ufak bir titreme hissetsem de anında ceketini çıkarıp omzuma atan Taehyung sayesinde gülümsedim. Önüme geçip ceketin iki yakasını tutan Taehyung bakışlarını benimkilere sabitledi.

"So Ra benimle yaşadığın anıları unuttuğunu söylüyor fakat bakışların benim balığım olduğunu hatırladığını haykırıyor. Hangisine inanmalıyım?"

Bakışlarımı kaçırıp manzaraya doğru baktım. İnsanların nasıl böyle bir durumda yalan söyleyebildiklerini çok merak ediyordum.

"Yaşadıklarımızı hatırlamıyorum ama..."

Ne diyecektim?

"Ama ne?" Bir eli çenemi nazikçe tutup yüzünü kendisine çevirirken yanlış bir şey söylememek için derin bir nefes aldım.

"Ama yüzün çok güzel, saçların da güzel." dedim.

Taehyung'un yüzünde minik bir gülümseme oluştu baş parmağını çenemin üzerinde usulca gezdirdi.

"Yaşadıklarımızı hatırlamıyor olsan bile her seferinde, gördüğün ilk anda bana düştüğünü mü çıkarmalıyım buradan?"

"Bir yere düşmedim. Kafamı çarptım sadece." dediğimde Taehyung dudaklarını birbirine bastırdı. Gülmemek için kıvranıyordu. Gülseydi ya! Gülünce daha güzel görünüyordu.

"Komik bir şey mi söyledim yine?" diye sorduğumda başını olumsuzca iki yana salladı.

"Çok tatlısın sadece. Beni gülümseten tek şeysin."

"Eli çenemden ayrılıp belime ulaştığında ve diğeri de ona eşlik ettiğinde sertçe yutkundum. Bir sonraki hamlesi beni kendine doğru çekip belimdeki ellerinin sıklaşması oldu. So Ra, sarılmak ve öpmek yok demişti ama Taehyung'un göğsüne yaslanmak çok iyi hissettiriyordu. Büyük bir ikilemin ortasındaydım.

"Neden bana sarılıyorsun?" diye sordum.

"Üşüyorsun çünkü. Seni ısıtmak istiyorum."

"Neden beni ısıtmak istiyorsun?"

Amacım bir şekilde beni sevdiğini söylemesiydi fakat Taehyung bunu söyleyecek gibi durmuyordu.

"Çünkü hasta olmanı istemiyorum."

"Peki bu ışıklardan eve götürebilir miyiz?"

Taehyung'un şaşkınlıkla işaret ettiğim yere bakması üzerine usulca onun beni saran kollarından uzaklaştım. Orada dönüp duran rengarenk ışık topuna bakan Taehyung "Alırız bir tane eve." diye mırıldandı.

"Hangi eve?" diye sorduğumda ise kendinden emin bir şekilde "Buradaki evime. Yani birlikte kalacağımız eve." diye yanıt verdi.

"Birlikte kalmayacağız ki. So Ra ile kalacağım ben."

"So Ra ile konuşurum ben. Benimle kalacaksın."

"Konuş o zaman." diyerek omuz silktim. So Ra'nın kesinlikle kabul etmeyeceğinden emindim. Gerçi nerede kalacağımı hiçbir zaman konuşmamıştık fakat Taehyung ile kalmayacağım konusunu net bir şekilde ortaya koymuştu. Bu konuda bana güvenmediğini söylemişti. Oysa Taehyung'a gayet soğuk davrandığımı görse kesin izin verirdi.

"Tekila alır mıydınız?"

Bir tepsiye dizilmiş bardaklara bakıp gülümseyen Taehyung içlerinden birini aldı ve teşekkür ederek bana doğru döndü.

"Denemek ister misin?" diye sorduğunda limon parçası asılı olan bardağa tereddütle baktım. Daha önce tadını sevmemiştim. "Sadece denemeni istiyorum, elini bana doğru uzat." diyen Taehyung'u dinledim ve elimi usulca uzattım. Diğer elinde duran tuzluktan elimin üzerine biraz tuz döken Taehyung, gülümsedi ve "Tuzu yala şimdi." diyerek bardağa asılı limonu aldı. Tuz tadı damağımı yakarken elindeki limonu ağzıma attı. "Biraz bekle şimdi." derken ben çoktan yüzümü ekşitmiştim. Bardağı bana uzatan Taehyung "Sadece bir yudum al." diye beni uyardı ve ben boğazımdaki ekşi tat geçsin diye büyük bir yudum aldım. Fakat bunun boğazımı daha çok yaktığını söyleyebilirdim. Benim ardımdan bardaktaki yakıcı şeyi tek seferde içen Taehyung'un keyifli bir hali vardı ben ise ona sızlanmakla meşguldüm.

"Hiç güzel değil. Biz bunu neden içtik ki? Vişneli gazoz alsana bana! Gözlerim ağladı! Bu hiç güzel değil. Kandırdın beni!"

Taehyung sesli bir şekilde gülüp beni bileğimden yakalayarak içeri çekti.

"Yüzünü buruşturunca ayrı bir sevimli oluyorsun." diyerek gülüyorken kararan sahnenin ardından büyüleyici bir ses şarkı söylemeye başladı.

"Ne güzel bir ses." diye mırıldandığımda Taehyung beni çoktan masamıza getirmişti.

"So Ra, ben Ella'yı da alıp gidiyorum."

"Ailemle yaşadığımı biliyorsunuz ve babam Milli Savunma Bakanı olduğundan etrafımdaki herkesi araştırma gereği duyuyor. Ella'yı araştırması pek iyi sonuçlar doğurmayacağı için zaten sizden birinde kalmasını teklif edecektim. Fakat sen akşama kadar iştesin ve bence Ella daha çok vakit geçirebileceği biri ile kalmalı."

"İşten çok geç çıkmıyorum. Üstelik hafta sonları boşum. Benimle kalmasında bir sakınca yok."

"Hafta içi ne olacak? Tüm gün seni beklerken sıkılmayacak mı?"

So Ra ve Taehyung tartışmaya devam ederken Jungkook ikisini birden susturdu.

"Bir dakika! Bu da kim böyle?"

Jungkook'un bakışlarının odağını takip ettiğimde sahnenin aydınlandığını ve şarkı söyleyenin ufak tefek, mavi uzun saçlı, yarım ay şeklinde gözleri, minik bir burnu ve biçimli dudakları olan güzel bir kadın olduğunu fark ettim.

"Sahne adı IU ama gerçek adını bilmiyorum." diye yanıt veren Jimin bana doğru döndü.

"Tüm gün evdeyim. Sadece iki gün şirkete uğruyorum ve bu sadece bir-iki saat sürüyor. Dilersen benimle kalabilirsin."

So Ra'nın bana göz kırpması ile birlikte derin düşüncelere daldım. Taehyung ve Jimin arasında gidip geliyordum.

"IU demek... IU'ymuş... IU...."

Sürekli aynı şeyi tekrarlayan Jungkook dikkatimi dağıtırken So Ra'yı dinlemeye karar verdim.

"Jimin ile kalmak istiyorum." dedim. Taehyung ile kalabilmek için can atarken.

Merhabalar 💕

Sınırlar hemen dolunca hemen bölüm yazdım 🤗

Ortalığı karıştıralım biraz 💁‍♀️

Sürpriz IU'ydu evet 🍓 Onsuz yapamadım 😂😂

Hesabımı bu kurgu ile keşfeden var ? Varsa House of Cards okumanızı da şiddetle tavsiye ederim 😄💜

Yeni bölüm için;

Vote sınırı:320
Yorum sınırı:400

Blue Side ❧ VHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin