Babası sinirle gülmeye başladı. "Eylül sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ne demek anılmasının sebebi var?" diye sorup işaret parmağını üzerime doğrulttu. "Bu adam, ilk bulduğu fırsatta seni de öldürecek tıpkı karısı gi..."

"Baba yeter artık! Daha fazla bu saçmalığın uzamasına izin vermeyeceğim!"

Eylül'ün sert ve yüksek çıkan sesi, babasının cümlesini tamamlamasına izin vermezken bense mideme yumruk yemiş gibi olmuştum. Kulaklarımda yankılanan son cümlenin ağırlığı ise tüm benliğimin nefretle harmanlamıştı. Çok kısa bir müddet sözlerini sindirdikten sonra sert bir nefes çekerek öfkeden kısılmış gözlerimi babasının gözlerine diktim. "Söz konusu Eylül olduğunda sevgimin de merhametimin de sınırı yoktur, şu an bu sözlerinize bu kadar tepkisiz kalıyorsam bilin ki sırf babası olduğunuz içindir." dedim buz gibi bir sesle ve öfkeli bakışlarımı gözlerinde gezdirdikten sonra yabani tarafımın ortaya çıkmasına ramak kala olacakların önüne geçmek adına arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

Eylül'ün parmaklarını kolumda hissedince de ona baktığımda gergin bir ifadeyle bana baktığını gördüm. "Hiçbir yere gitmiyorsun Poyraz!"

Eylül'e şaşkınlıkla bakarak beni yanına doğru çekiştirmesine izin verdim ve yanına durdum. Babasına baktığımda aynı şaşkın ifadenin onun yüzünde de olduğunu gördüm fakat çok kısa bir süre sonra Eylül'e tehditkar bakışlarla baktığını görünce kaşlarını çattım.

O sırada Eylül gergin bir ifadeyle küçük bir nefes verip gerginlikten buz kesilmiş eliyle elimi tuttu. Babasına karşı olabildiğince net bir tavırla; "Poyraz ne senin dediğin gibi bir mafya ne de elini kana bulamış bir cani! Poyraz her şeyden önce bir baba. Nasıl ki sen bu zamana kadar Alihan'ı ve beni düşünerek adım attıysan emin ol, o da kızını düşünerek adım atmıştır, yaptığı seçimlerini de ona göre yapmıştır. Ayrıca bu onun hayatı. Ne seni, ne beni ne de bir başkasını ilgilendirir. Kimsenin bunu sorgulamaya hakkı yoktur. Nedenini bilmeden, anlamadan senin de onu yargılamaya hakkın yok." diyerek destek almak istercesine elimi sıktı. "Ve en önemlisi baba, Poyraz benim sevdiğim adam, evlenmek istediğim adam."

Eylül'ün sözleri gerilen kaslarımın bir bir gevşemesine sebep olmuştu. Benim aksime babasını da daha çok öfkelendirmişti. "Eylül bak, ben senin bu zamana kadar aldığın her kararında seni destekledim, sana saygı duydum ama bu olmaz, bu defa olmaz!"

"Baba ben yanlış bir şey yapmıyorum ki sadece seviyorum neden anlamak istemiyorsun? Poyraz'ın yaptığı işiymiş ya da kaç yaşında olduğuymuş, bir çocuğu varmış yokmuş tüm bunlar benim onu sevmemin önünde bir kriter değil, anlasana beni. Ben onun kalbini seviyorum, kalbinden geçenleri seviyorum." diyerek başını yeniden bana döndürdü ve puslanan bakışları gözlerimi buldu.

Bir süre anlam bulduğum puslu menekşelerini izledim. Gittiğim tüm yollar ona aitti.  Benim evim onun yolu, onun toprağıydı. Başka hiçbir yolum yoktu benim.

Eylül de çok kısa bir süre gözlerimin içine baktıktan sonra babasına dönüp tereddütsüz bir sesle; "Siz ister destek olun ister olmayın ama ben sevdiğim adamla evleneceğim ve ondan asla vazgeçmeyeceğim." dedi.

Eylül'ün söyledikleriyle babası afallamış bir halde yüzümüze baktı. Onaylamak ya da onaylamamak adına hiçbir tepki vermedi. Tuhaf denilebilecek bir sessizlikte bizi izledi sadece. Aramızdaki sessizlik uzayınca Eylül bunu değerlendirmek istercesine titreyen parmaklarıyla babasını ve beni işaret etti. "Ayrıca siz ikiniz, bundan sonra daha sık görüşeceğiniz için iyi geçinmeye çalışırsanız iyi edersiniz."

Babası anında sessizliğini bozup hırslı bir öfkeyle konuştu. "Bu evliliği unut Eylül. Valizlerini toparlamaya başlasan iyi edersin çünkü bizimle birlikte sende Almanya'ya dönüyorsun!" diyerek bana doğru ters bir bakış attıktan sonra merdivenlere yöneldi.

EYLÜL (Raflarda)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें