Hızlıca ellerimi göğüs kafesine yaslayıp kalkmasını engelledim. "Sakin ol, o iyi."

Cesur yeniden yatağa yatınca yüzü hissettiği acıdan dolayı daha da buruştu. ''Abi doğruyu söyle o iyi mi?" Vücudunda hissettiği acı sesini de kesmiş sesini zar zor duyurabilmişti.

"Benim ne zaman doğru söylemediğimi gördün ki? Merak etme o iyi."

"Yaralandı mı?"

"Hayır sayende tek bir çizik bile almadan kurtuldu."

Cesur, dudaklarının arasından rahatlamışçasına derin bir koyverdi. "Burada mı peki? Onu görmeyi çok istiyorum."

Kaygılı bir şekilde yüzüne baktım. Cesur, yüz ifademi fark eder etmez tedirginlikle; "N'oldu abi? Lütfen benden bir şey saklama." dedi.

Çok kısa bir an yüzüne baktım. Gerçeği şu an için gizlemek istesem bile bu onu, boşa oyalamaktan başka bir işe yaramayacak, gerçek eninde sonunda yüzüne çarpacaktı. "Beren'in, Süleyman Efendi ile yaptığın anlaşmadan haberi oldu." deyince Cesur'un dudaklarının arasından küfür savruldu.

3 GÜN SONRA

EYLÜL

Havaalanında annemle ve babamı beklerken içim içime sığmıyordu. Tam da tahmin ettiğim gibi sabah erkenden beni arayıp geldiklerini söylemişlerdi. Ben de takındığım sahte şaşkınlıkla karşılık vermiş, telefonu kapatır kapatmaz Poyraz ile birlikte soluğu havaalanında almıştım.

Poyraz, her ne kadar yol boyunca ayrı evde kalacak olmama ve onu ailemle tanıştırana kadar yanımda olamayacak olmasına homurdansa da bir şekilde onu ikna etmeyi başarmıştım. Ayrıca şu an yanımda olmasa bile gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Havaalanından çıkana dek gitmeyeceğini de çok iyi biliyordum.

Bakışlarım az ileride beni izleyen Serdar'a kaydı. Gözünü bile kırpmadan diğer korumalarla birlikte beni ve çevremi dikkatle izliyordu. Oldukça da huzursuz görünüyordu. Huzursuzluğuna içim kıyıldığında kapının girişinde annemle babamı görünce onlara doğru yüzümdeki kocaman tebessümle ilerlemeye başladım.

Annem ile babamın etrafı da korumalar tarafından çoktan sarılmıştı ve korumalardan habersiz koşar adımlarla bana yürüyorlardı. Yanlarına varınca; "Hoş geldiniz." diyerek ilk önce anneme sonrasında da babama sıkıca sarıldım. Bedenim sıcaklıklarına karıştıkça onları ne kadar özlediğimi bir kez daha anladım.

"Ah güzel kızım nasıl da özlemişim."

Anneme tatlı bir tebessümle baktım. "Ben de çok özledim, iyi ki geldiniz." Duraksadım ve kollarımı göğsümde bağlayıp sahte bir kızgınlıkla; "Hani iki gün sonra geliyordunuz, neden haber vermediniz?" diye sordum.

"Sana sürpriz yapmak istedik. Hem iki gün fazladan kalmış olacağız, fena mı oldu?"

"Çok çok iyi oldu, Alihan nerede peki?"

"Onun işleri uzadı, o yarın gece gelecek."

Keyifle; "Anladım.'' diye mırıldandım. ''Açsınız değil mi? İlayda'nın pastanesine gidelim, harika kahvaltısı var. Hem o da sizi görmek istiyor."

Babam; "İyi olur, İlayda'yı da özlemiştik zaten onu da görmüş oluruz." deyince babamın elindeki valizlere uzandım.

Babamın elindeki valizlere uzandığımı gören korumalardan birinin bana doğru hızlıca yürüdüğünü görünce gelme anlamında başımı salladım ve Serdar'a baktım. Serdar sıkıntıyla nefes alıp korumayı engelleyince de bizimkilerle beraber korumaların eşliğinde havaalanından çıkarak arabama doğru ilerledim.

EYLÜL (Raflarda)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora