✶6.BÖLÜM✶

6.5K 504 193
                                    


Merhabalar iyi geceler? Nasılsınız bakalım?

Güzel bir bölümle sizlerleyim umarım beğenirsiniz.

Desteklerinizi bekliyorum oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin:) Ailemizin büyümesini istiyorsanız tavsiye edin:)

Bu bölüm tüm okurlarıma ithaf edilmiştir sizi seviyorum.

Medya: Demir

★Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım★

“Nedensiz bir çocuk ağlaması bile, çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.”
                                     Edip Cansever

{Elis Demir}

İki kız uzun uzun sohbet ettik, saatler hızla ilerledi ve ben Esin’in yanından mutlu bir şekilde ayrıldım.
İlk bulduğum taksiye binip evin adresini verdim, radyodan çalan, model grubunun Ağlamam zaman aldı şarkısı eşliğinde ağladığımı bile fark etmeyerek eve kadar ulaştım.
Ne kadar ona karşı olan hislerim bitti desem de bitmedi! Bitmiyor işte. Ben onu, abisini kıskanan bir kardeş gibi sevmiyorum, buna inanmak istedim ama sevgilim olduğunun hayallerini kuruyorum. O öküz inatla beni kardeşi gibi gördüğünü söylüyor belki de Esin haklıdır, bazı şeyleri kabul edemediği için böyle davranıyordur...
Kararımı verdim bu yaptıklarını burnundan fitil fitil getireceğim!
Görürsün sen Yaman! Gözümden akan her damla için hesap vereceksin! Hem belki de bu oyunun sonunda çektiğim acı yanıma kar kalsa da, bana değer veren, beni görmek için can atan başka birine aşık olurum kim bilir?
Belki de insanlar iki defa aşık olabiliyordur...
★★★
Gözlerimdeki yaşları silip zile bastım, neredeyse aynı saniyelerde kapı açıldı, anne ve babamın telaşlı bakışlarıyla karşılaşınca korkuyla sordum, “Bir şey mi oldu?”
Babam sert ve otoriter bir tavırla, “Salona geç!” diye gürleyince seslice yutkunup salona geçtim.
Fulya teyzem, Yağız amcam ve Yaman efendi endişeli bakışlarını üzerime dikti. Salonun ortasında volta atan Yaman beni görür görmez yanıma gelip yakından inceledi sanki hasar tespiti yapar gibi bir hali var.

Peşimden gelen babam, “Bu saate kadar neredeydin?” diye sorunca ona döndüm.
“Arkadaşımın yanındaydım, anneme haber de verdim, anlamıyorum ki neden bu kadar sinirli ve telaşlısınız?”
Babam rahatlamaya çalışırcasına derin bir nefes aldı, annem babama nazaran daha sakince, “Güneş tüm gün yanına da olamamış seninle vakit geçirmek için eve geldi, kimin yanındaydın?” diye sordu.
Kaçamak bakışlarla abime baktım, destek olurcasına göz kırptı.
“Anne, Allah aşkına, sana Güneşle buluşacağımı söylemedim ki, neden böyle bir kanıya vardın?”
“Güneş’e selam söyle dediğimde itiraz etmedin!” Gözlerimi devirip ağabeyimin yanına oturdum, “Hoca geldiği için cevap yazamadım,” diyerek açıkladım durumu.

İlk kez konuşmaya dahil olan Yaman telaşa bulanmış öfkesiyle, “Telefonun neden kapalıydı?” diye sordu. Bariz bir şekilde onu görmezden geldim ve sorusunu duymamış gibi yaptım. En yeni arkadaşımın tavsiyesini dinleyip beyefendiyi süründüreceğim.
“Elis cevap versene!” diye bağırınca babam uyarmak için hafifçe boğazını temizledi, Yağız amcam da kolundan tutup durması gerektiğini vurguladı ama öküz bey durur mu durmadı!
Üzerime doğru yürüyüp, “O piçle buluştun değil mi?” diye hırladı.
Ev ahalisi şaşkınlıktan sus pus olurken, kendimi zoraki bir şekilde sakin kalmaya zorladım ve derin bir nefes alıp cevabını verdim.
“Afedersin ama annem, babam hatta abim yanı başımdayken sen, bana hesap sormazsın! ‘Sen benim olmayan kız kardeşimsin’ diyorsun ama böyle bir durumda destek değil köstek oluyorsun, bak abi dediği böyle olur!” deyip elini belime koyan varlığıyla beni koruyan abimi gösterdim.
“Ayrıca kiminle görüştüğüm de seni hiç ilgilendirmez! Babam bile durumu senin kadar büyütmedi, sadece meraktan sinirlendi o kadar. Lütfen bu durumu daha fazla uzatmayalım,” dedikten sonra babama ve annem doğru döndüm, “Olayı daha sonra ayrıntılı bir şekilde konuşuruz, şuan daha fazla konuşmak istemiyorum, izninizle üzerimi değiştireceğim.”
Sözlerim biter bitmez abime sıkıca sarılıp yanağından sulu sulu öptüm ve oturduğum yerden kalkıp odama doğru yol aldım.
Salondan çıkmadan hemen önce şok olmuş bir tavırla bakan Yaman’a kaçamak bir bakış atmayı da ihmal etmedim.

Odama girdiğimde kazandığım zaferi sessiz çığlıklarla kutladım. Bu daha iyi günlerin Yaman efendi! Kapımda sabahlayıp kırdığın yumurtalar için af dileyene kadar seni affetmeyeceğim!
Üzerimi değiştirip banyoya geçtim, içten içe gülmekten kızaran yanaklarımı bol suyla yıkadıktan sonra akşam yemeği için salona geçtim.
Fulya teyzem her zaman ki gibi mutfağa anneme yardıma gitmiş, Yağız amcam ve babam da iş ile ilgi bir şeyler konuşuyorlardı. Yaman ise bozguna uğramış ifadesiyle koltuk tepesinde pinekliyor.
Yaman’ı görmezden gelip, mutfağa geçtim, “Neler yaptınız bakalım güzellikler?” dedim keyifle.

Fulya teyzem beni görür görmez elimden tutup mutfak masasına oturmamı sağladı, “Bana bak bakalım küçük hanım, biriyle mı randevulaştın?” diye merakla sordu.
“Ay Fulya teyze, ne yapacaksın boş ver, sen benim için ayarladığın elbiseden söz et bakalım.” Neden bilmiyorum ama Çetinoğlu ailesi için bugün ne yaşadığım bir gizem olarak kalsın istiyorum.
Fulya teyzem çekingen bir tavırla, “Aslında senin sevdiğin gibi, siyah ve asil bir elbise ayarlamıştım ama Yaman, az önce o elbiseyi Damla’ya vereceğini söyledi, sanırım az önceki tavrına bozulduğu için tepkisini böyle gösteriyor. Sen hiç kafana takma güzelim, o elbiseyi Damla’ya yar etmem ben senin için seçtim,” dediğinde boğazıma koca bir yumru oturdu.
Yutkunmakta zorlansam da, “Aman Fulya teyzeciğim boş ver, Yaman demek ki o elbiseyi sevgilisinin üzerinde görmek istiyor artık hayatta giymem,” Omuz silkip devam ettim, “Kendim için elbise bulabilirim takılma sen bunlara.”
“Senin inadını bildiğim için ısrar etmeyeceğim bari benim mağazamdan bir şeyler al.”
“Bu sefer hepinizi şaşırtacak bir kıyafet seçeceğim ve farklı bir mağazadan almak istiyorum,” dedim net bir tavırla.
Mutfak kapısında bir karartı gördüm, baktığımda ise boğazımdaki düğünlerin sebebi olan öküzü gördüm. Ne zamandan beri orada bilmiyorum ama elbise konusunda dediklerimi duyduğuna neredeyse eminim.
Annem, “Oğlum hayırdır,” diye sordu. “Esin teyze bu akşamlık bana müsaade, Damla kendi elleriyle yemek hazırlamış onunla yiyeceğim size afiyet olsun,” dedi acımasızca gözlerimin içine bakıp!

Bariz bir şekilde bilerek yapıyor! Şaka gibi nispet yapar gibi gözümün içine baka baka söyledi bilmediği bir şey var, bu oyun iki kişilikte oynanabilir!
Yaman az önceki bozgun ifadesine inat sırıtıp göz kırptı, ah deli gönül takıl peşine takip et diyor ama yapmayacağım!
Yaman annesini ve annemi öpüp gitti, gidişin olsun da dönüşün olmasın diye beddua edesim var!

Yarın kendime bir flört bulacağım ve Pazar günkü davete onunla gideceğim, bunun için yapmam gereken tek şey; Instagram DM’lerimi inceleyip, eliyi yüzü düzgün en doğru kişiyi bulacağım ve profil incelemesi yaptıktan sonra mesaj isteğini kabul edip yarın için bir buluşma ayarlayacağım... İşte bu kadar, boşa dememişler intikam soğuk yenen bir yemektir diye!

Yapacaklarının heyecanıyla akşam yemeğinin bitmesi için içten içe dua etti, bana saatler kadar uzun gelen yirmi dakikanın sonunda kendimi odama atıp, telefonumu hevesle elime aldım.
İlk önce şarja takıp açılmasını bekledim, açılan telefonumla Instagrama girip mesaj isteklerine tıkladım. Hayli fazla olan istekleri tek tek incelemeye başladım.
‘Çok güzelsin,’ ‘Tatlısın baban şekerci mı?’ gibi saçma mesajları direk eledim.
Ortalarda bir yerlerde bir isim dikkatimi çekti, ‘Demir Yıldırım’ ‘Futbol maçı için okulumuza gelmiştin, seni ancak buldum, merhaba demek için yazdım, Merhaba,’ yazmış. Bence şuana kadar okuduğum tüm mesajlardan daha dürüst ve masum bir mesaj.

Profiline girip bir süre gezindim, buğday tenli, koyu kahve saçları ve koyu kahve rengi gözlere sahip yakışıklı biri. Profilindeki beğeni sayılarına ve takip ettiği kişilere baktığımda pek çok kızla takipleştiğini gördüm, demek ki bana aşık falan olmamış. Telefon elimde bir süre keşfette gezindim, bir saat kadar sonra cevap geldi, ‘İyi akşamlar nasılsın?’
Vakit kaybetmeden cevap yazdım, ‘İyiyim sağ ol sen nasılsın?’
‘Mesajını gördüm daha iyi oldum, müsaitsen takılalım mı?’ yazdı daha ilk dakikadan.
‘Anlamadım nasıl yani?’
‘Birazdan mekana geçeceğim, uygunsan sende gel,’ demez mi! Ay resmen tek gecelik kadın muamelesi yaptı.
‘Selam verdim borçlu çıktım, benden pas!’ yazdım ve gönderdim.
Bir kaç gülücük atmış, ‘Tribünde yanında oturduğun çocuğa hülyalı hülyalı bakıyordun, cevap vermene şaşırdım.’ Gelen mesaja şaşkınlıkla baktım. Ne zaman basketbol dışında bir maç olsa ve ben izlemek istesem yanımda Yaman olur, bu çocuk bariz bir şekilde Yaman’dan söz ediyor.
‘Madem başkasına bakışlarımı yakaladın neden mesaj yazdın! İlk sen yazdın unutma.’
‘İnkar etmiyorum zaten Elis, merak ettiğim şey sen neden cevap yazdın?’
‘Pazar günü bir davete katılmam gerekiyor ve kavalyeye ihtiyacım var, o gün yanımda gördüğün manda davete sevgilisiyle katılacak, bende battı balık yan gider misali, sana yazdım,’ diyerek dürüstçe cevap verdim.
Karşı taraftaki kişinin yüzünü, boyunu, posunu gördüm ama karakteri hakkında en ufak bir fikrim yok. Umarım topuğuma sıkmam...
‘Kavalyen olarak beni seçtin yani?’
‘Eh en iyi tercih sendin diyelim;)’ yazdım ve sonuna göz kırpan emoji kondurdum.
‘Bu da bir şeydir, kavalyen olmayı kabul ediyorum, Pazar günü ilk kez karşılaşıp konuşmak garip olacağı için, istersen yarın buluşup biraz sohbet edelim.’
Mesajı en az iki kez okuyup, Demir’e hak verdim, ‘Tamam, yeri ve zamanı mesaj atarım ayrıca teşekkür ederim anlayışın için.’
‘Rica ederim, ne zamandır monoton olan hayatım sayende eğlenceli bir hal kazanacak. Bakalım senin manda kıskançlık oyununa ne tepki verecek?’
Mesajı okuduktan sonra hafifçe sırıttım, ‘En azından yumruk atmaya kalkabilir.’
Gülen yüzler gönderdi, yarın nerede buluşacağımıza dair biraz daha konuştuk ve gece on iki de telefonumu bırakıp yattım.

Her zamankine nazaran daha geç bir saatte uyandım, bu günün Cumartesi olması ve yeni biriyle tanışacak olmanın mutluluğa yataktan kalkıp banyoya geçtim. Kişisel ihtiyaçlarımı giderdikten sonra keyifle aşağı ailemin yanına indim.
“Günaydın...”
“Günaydın bakalım Elis hanım, otur ve dün olanları anlat,” diyen annemi dinleyip yemek masasındaki yerimi aldım. Hafta sonları işe geç giden babam da meraklı bakışlarını üzerime dikti.
Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım, “Aslında çok önemli bir şey olmadı, okula yeni gelen arkadaşımla biraz sohbet ettim, ismi Esin. Yeni tanıştık ama bir görseniz kırk yıllık arkadaşımmış gibi hissediyorum çok iyi biri yani ilk izlenimim olumlu yönde.”
“Madem bu kadar basit neden dün akşam anlatmadın?” diye soran babama omuz silkerek cevap verdim.
Yaman’ın içi rahatlamasın diye anlatmadım diyemem ya.
“Bu arada babacığım, Yaman efendi, Fulya teyzemin benim için seçtiği elbiseyi sevgilisine vermeye karar vermiş, kendime elbise alacağım. Şimdiden haber vereyim de akşama olay olmasın. Elbisenin yanına çanta ve ayakkabıda almam gerekiyor haliyle evden geç çıkarım akşam yemeğine ancak gelirim.”
Babam nefes almadan hızlıca konuşmama artık şaşırmadığı için anneme dönüp, “Resmen kendin gibi bir kız doğurdun nefesim şuan bak,” dedi hayıflanarak.
“Oh çokta iyi yaptım, bir göz rengini tutturamadım,” dedi ve babamı yanağından öptü, ikilinin hallerine kıkırdayıp kahvaltımı etmeye başladım.

Babam işe gitmeden kredi kartını masaya bırakıp gitti, annemle birlikte kahvaltı masasını topladıktan sonra odama geçtim ve etrafı toparladım. Öğleden sonra ikiye doğru hazırlanıp çıktım, annem yan tarafa yani Fulya teyzelerde olduğu için haber verme gereği hissetmedim.
Demirle beş buçuk gibi buluşacağımız için ilk durağım kıyafet seçmek olacak.
Taksi durağına kadar yürüyüp boştaki taksilerden birine binip gitmek istediğim alışveriş merkezinin ismini verip arkama yaşlandım.

Beş dakika sonunda telefonumun bildirim ışığı yandı, gelen mesaj Yamandan olunca heyecanla mesajlara girdim.
‘Demek Esin’le birlikteydin...’ Cumartesi günleri genelde şirkete gittiği için muhtemelen, Yağız amca dün neler olduğunu sormuş babamda cevap verdiği sıra Yaman duymuştur diye tahmin ediyorum.
Normalde iyi veya kötü bir şekilde cevap verirdim ama bu sefer mesajı görmezden geldim.
On sekiz dakika sonra alışveriş merkezinin önünde durduk, ücreti ödeyip taksiden indim.
Alışveriş merkezine girdikten sonra ilk gördüğüm kıyafet mağazasına girip kıyafet baktım ama güzel bir şey bulamadım. Öyle böyle derken bir buçuk saat geçti ama denemeye değer bir şey bile bulamadım.
Tam umudumu kaybedip, Fulya teyzemin mağazasından Jaleyi arayıp kıyafet hazırlamasını söyleyecektim ki, küçük butik tarzı bir yer gördüm.
Nasıl bir şey giyeceğimi bilmiyorum ama renginin siyah olmayacağına eminim!

“Hoş geldiniz nasıl yardımcı olabilirim?” güler yüzlü görevliye yaklaşıp, “Merhaba, davet için kıyafet bakıyorum, çok abartı bir şey istemiyorum ama sade de olmasın zarif ve şık olursa çok iyi olur,” dedim kibar bir tavırla.
“Sanırım istediğiniz tarzda bir kaç kıyafet var şöyle geçelim,” diyerek yönlendirdi. Görevli on dakika da beş elbise seçip kabine girmemi sağlayınca şaşırmaya bile fırsat bulamadım.
İlk sıradaki haki yeşil elbiseyi alıp giydim ama sırt dekoltesi yüzünden rahatsız hissedip çıkardım. İkinci elbise Fuşya pembesiydi denemeden eledim bu elbiseyi giymeye hazır hissetmiyorum. Üçüncü elbisenin rengi siyah olduğu için modeli güzel olsa bile elediklerimin bölümüne astım.
Dördüncü elbise koyu kırmızıydı, neden bilmiyorum ama yutkunma ihtiyacı hissettim. Daha önce bu kadar göze batan bir renk giydiğimi hatırlamıyorum ama denemekten zarar gelmez.

Elbisenin, tenimi okşayan yumuşacık kumaşı iyi hissetmeme sebep oldu, aynadaki yansımam ise mutlulukla sırıtmama...
Göğüs bölgesi kalp kesim, kayık yaka, dizlerimde biten elbisenin çok hafif göğüs dekoltesi var ama elbisenin rengi öyle can alıcı ki bu durum göze batmıyor bile.
Ten rengimi bir porselen misali bembeyaz gösterirken, zarif bir görüntüsü vardı. Tam istediğim tarza ne çok abartı ne de çok sade, zarif ve şık...


(Elis’in elbisesi)
Kendi kıyafetlerimi giyip kabinden çıktım, elimdeki elbiseyle kasaya geçtim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(Elis’in elbisesi)

Kendi kıyafetlerimi giyip kabinden çıktım, elimdeki elbiseyle kasaya geçtim. Ücreti ödeyip mağazadan çıktım.
Elbise bulmanın rahatlığıyla gezerek yemek katına çıktım.
Elbisenin altına giymek istediğim tarzda ayakkabım olduğu için yeni bir tane almayacağım, çantam da var, kısaca alışverişim bitti.
Demir’le sözleştiğimiz yerde yanı alışveriş merkezinin yemek katında onu bekleyebilirim.  Zaten saat  beşi on geçiyor, fazla beklememe gerek kalmayacak.
Üst kattaki ortak alanda bulunan masalardan birine oturup poşetimi ve çantamı yanımdaki sandalyenin üzerine bırakıp, telefonumu çıkardım.

İlk işim Instagrama girmek oldu, iki dakika kadar önce gelen mesaja girdim, ‘Az önce tam önümden geçtin ve fark etmedin o kadar mı silik bir tipim:)’ yazmış.
Hafif bir tebessümle cevap yazdım, ‘İki saattir geziyorum, tek gördüğüm mağazalar ve vitrindeki kıyafetler, madem beni gördün nerede olduğumu da biliyorsundur bekliyorum...’
Gelecek cevabı beklerken tam karşımdaki sandalye geriye çekildi, bakışlarım hızla onu buldu.

Profilinde gördüğüm halinden hiçbir farkı yok, aynı kaş, aynı göz, aynı karizmatik ifade. Demir oturmadan ayağa kalkıp elimi uzattım, usulca elimi tutup sıktı. “Merhaba Elis...” “Merhaba Demir, otursana.”
Karşılıklı oturunca doğrudan ona baktım, “Garip bir buluşma oldu kusura bakma,” dedim mahcup bir tavırla.
“Benim için problem oluştursaydı gelmezdim, merak etme sana aşık falan değilim, ilk mesajımda da dediğim gibi sadece merhaba demek istemiştim ama bu biraz eğlenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Davete katılıp biraz sevgilicilik oynarız hem bu oyundan belki iyi bir dost kazanırım,” dedi kendinden emin bir tavırla.
Benden yana bir beklentisi olmadığı için nasıl rahatladım anlatamam.

“Böyle düşünmene çok sevindim, umarım bu gariplik güzel bir dostluk getirir senin de söylediğin gibi.” Kocaman güldü, “Ne içersin yada yersin?” diye sordu.
“Bir kahve fena olmaz.” Sözlerimden sonra tebessümle kahve dükkanına gitti ve kısa zaman da iki kahveyle geri döndü.
Kahvemi önüme koyduktan sonra, “Eh biraz sohbet edelim, Duru kolejinde okuyorum, ismimi biliyorsun zaten, bir erkek kardeşim var ve amcamla yaşıyoruz,” dediğinde yüzündeki rahatsızlığı hissedip anne ve babasının nerede olduğunu sormadım.
“Tanıştığıma memnun oldum, benimde bir abim var ve ailemle yaşıyorum,” dedim kısaca.

Alaylı bir bakış atıp, “Senin hakkında öğrendiğim bilgiler o kadar çok ki hafızamda tutamamaktan korkuyorum,” dedi. “Ha ha ve ha çok komiksin gerçekten de, sen nasıl cevap verdiysen bende öyle cevap verdim.”
Öyle böyle derken yarım saat kadar sohbet ettik, fark ettim ki gayet hoş sohbet bir ve güler yüzlü sol yanağının ortasının çökmesine neden olacak gamzesi var. Onun gamzesine hayran olacak pek çok kız tanıyorum.

Demir taksi durağına kadar bana eşlik etti, taksiye bindikten sonra evimin adresini verdim. Neden bilmiyorum ama Demir’e güveniyorum, aptal gibi ilk gördüğüm insanlara güveniyorum ama benim huyum bu bir kez ısınırsam ve güvenirsem olay bitmiştir, bu zaman kadar hislerimde hiç yanılmadım, Allah utandırmasın...
Eve geldikten sonra kimseye kıyafetini göstermedim, yarın kuaförde giyineceğim için davete gidene kadar kimse görmeyecek. Sürpriz olsun istiyorum, ilk kez üzerimde görsünler ve tepkilerini izleyeyim istiyorum.
Öyle böyle derken yarının heyecanıyla yattım. Bakalım Yaman yakışıklı ve gamzeli kavalyemi görünce neler yapacak?
Merakla yarını bekliyorum, yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum...

★★★★

Yeni bölüm Allah’ın izniyle Pazartesi günü akşam gelecek canlarım benim.

Bölüm nasıldı?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Neler olsun istersiniz?

Elis doğru mu yaptı?

Sizi çok seviyorum.

Elif Diril.







Kalp Ortağım: GÖNÜLÇELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin