✶14.BÖLÜM✶

8.1K 504 74
                                    


İyi akşamlar nasılsınız bakalım? Güzel bir bölümle sizlerleyim umarım beğenirsiniz.

Desteklerinizi bekliyorum oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.;)
Bölüm tüm okurlarıma ithaf edilmiştir...

Medya: Yaman Çetinoğlu

★Keyifli Okumalar Dilerim Bir Tanelerim★

“Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı...”
                            Cemal Süreya

{Elis Demir}

Ben şaşkınlığımla cebelleşirken, Yaman arsızlığı ele alıp usulca yanağımdan öptü ve duygularını kalbimde hissettirerek fısıldadı, “Ömrüm...” Kalbim tekledi, nefesim kesildi... O ne dedi öyle?
Az önce yaşadıklarım gerçek mi yoksa sallanan sandalye de uyuyakaldım da rüya mı görüyorum?


Kendimi güç bela Yamandan uzaklaştırıp bakışlarımı dışarı çevirdim, “Eve gitmek istiyorum,” dedim huysuzca. Kimse kusura bakmasın aşkını kanıtlayana kadar sürünecek! Neler çektim ben? Derin bir nefes aldı, huzur kokan sesi ilişti kulağıma, ister istemez ona döndüm, “Aşkını kanıtlayana kadar sevgilim olamazsın, lafından bana bir şans verdiğin sonucunu çıkarabilir miyim?” diye sordu hevesle. Belki de onu ilk defa böyle hevesli gördüm.  Ondan tarafa bile bakmadan, “Sayılır,” dedim fısıltılı bir sesle.
Bir anda yanağımdan öpüp hızla geri çekildi, “Sende iyi alıştın öpmeye! Eve gidelim,” dedim hızla konuyu değiştirip. Dişlerini gösterecek kadar kocaman gülüp, “Sen işte yeter,” dedi ve yola devam etti.
Eve vardığınızda saat çoktan on iki olmuştu bile, gecenin bir körü eve gelmek çok garip ama zaten Yaman’ın benimle konuşmak istediğinden ailemin haberi varmış!

Araba durunca hızla kemerimi çözdüm kapıyı açmıştım ki usulca elimi tuttu, “Yarın sekiz buçukta seni alırım, okula beraber gideriz olur mu ömrüm?” Ömrüm lafına kadar her şey güzel gidiyordu aslında, o lafı duyduğumda çok garip hissediyorum. Ah bir an önce eve gidip sessiz mutluluk dolu çığlıklarımı atsam da rahatlasam. “Yarın okula geç gideceğim,” dedim sadece. Bu cümleyi nasıl toparladım bilmiyorum. “Yarın dokuzda dersin var, neden geç gidiyorsun?”
“Canım öyle istedi, bir sorun mu var?” Aslında hoca dersi iptal etti ama bunun açıklamasını yapmayacağım. “Yok bir tanem ne sorunu olacak? Kaçta geleceksin peki, gelip seni alayım.” “Arabam var okula kendim de gidebilirim, iyi geceler,” deyip indim arabadan cevabını beklemedim bile.
Hızla arabadan çıkıp, “İyi geceler,” diye haykırdı resmen.

Söylene söylene zile bastım. Eh pat diye Yamanlara gönderildiğim için anahtarımı yanıma alamadım haliyle. Kapıyı açan annemin yüzünde, gergin bir ifade vardı, eh nasıl sonuçlandığını bilmediği için bu hali normal.
Ben içeri girince kapıyı kapatıp bana döndü, “Öldüm meraktan kızım, ne oldu?” Yandan bir bakış atıp hızla salona geçtim, Babam ve abimi salonda otururken bulunca, “Alacağınız olsun vallahi! Bu kadar da taraf tutulmaz ki!” dedim tavırla. Annem hemen, “Kızım öyle deme, aylardır unuttum umurumda değil diye geziniyorsun ama eridin gittin! Halinden haberin yok, ikimizde birbirinizi seviyorsunuz neden üzülen yıpranan siz oluyorsunuz anlamıyorum,” dedi. “
Ben gayet iyiyim bir kere,” diye savunmaya geçtim ama babam, itiraz etti, “On iki kilo verdin! Bu mu iyi halin?” dedi birazda sesini yükselterek. Hiç bozuntuya vermeden, “O da nerden çıktı canımmm,” dedim ama annemler bunu yer mi? Bu seferde abim, “Göz var nizam var, ayrıca geçen yıl giydiğin hiç bir kıyafetini giymiyorsun, hiç kıvırma!” demez mi?
“Hayır yani bu kadar spesifik bir rakamı nasıl biliyorsun baba anlamıyorum? On iki kilo verdiğimi nasıl bildin?” “Babalar her şeyi bilir,” deyip açıklama yapmadı. “Neyse kilo meselesini kapatabilir miyiz? Daha iki dakika önce ben size kızıyordum ne zaman bu noktaya geldik anlamadım?”
“Şöyle ki güzel kardeşim, sen aylardır aşk acısı çekiyorsun ve sırf biz üzülmeyelim diye sahte gülücükler saçıyorsun fakat biz tüm olup bitenin farkındayız, ayrıca Yaman çok güzel savunma yaptı. Annemi bırak, babama bile kendini affettirdi, ben daha da bir şey söylemiyorum. Düşün babam seni üzdüğünü bilmesine rağmen Yaman’ı affetti sence neden?” diye sordu bilmiş bir tavırla.
Neden? Çünkü onun bana iyi geleceğini düşünüyor peki ya bir süre sonra işler kötüleşirse? Ya ayrılırsak o zaman ne yaparım?
“Beynimde filler tepişiyor size iyi geceler,” dedim ve hiç oturmadan odama yöneldim. Annem merakla, “Sonuç ne? Kabul ettin mi etmedin mi? Yoksa cevap vermedin mi? Vallahi meraktan uyuyamam,” dedi ve önüme geçti. “Aşkını kanıtlayana kadar sevgilim olamazsın dedim olamaz da!” dedim kararlılıkla. Babamın, “Aferin kızım,” dediğini duydum görmesem de keyifle güldüğüne eminim...
“Tabi kanıt istemek en doğal hakkın ama kızım aşk kanıtlanmaz ki hissedilir,” diyen anneme “O zaman hissettirecek,” dedim ve hızla odama çıktım. Kapımı kilitler kilitlemez kendimi yatağa atıp ağzıma yastık koyup deli gibi çığlık attım ah çok bile dayandım!

Sonra bir anda yataktan kalkıp deli gibi hareketler ederek dans etmeye başladım ah heyecandan delirmek üzereyim!
Yaman aşkını itiraf etti! Yaman bana aşkını itiraf etti!
Allaaahhh... Diyerek uzunca bir süre dans etmeye devam ettim. Saat gece üçü gösterirken tüm enerjimi tüketmiş bir şekilde yatağa girdim öyle huzurlu öyle keyifli uyudum ki, uzun zaman sonra ilk kez uyuduğumu hissettim...

Sabah uyandığımda öyle iyi dinlenmiş ve rahatlamıştım ki anlatamam, telefonumu almak için sağ tarafındaki komodine elimi attım hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım! Kocaman bir gül buketi üstelik mavi gül buketi! Heyecanla nasıl oturduğum yerden kalktım anlamadım bile! Kocaman buketin içinde bulduğun kartı heyecanla açtım, ‘Seni çok seviyorum... Yaman.’ Notta başka bir şey yazmıyor ama güller o kadar güzel ki. Mavi olması da cabası, kokuları da süper. Güne gül kokuları eşliğinde uyanmak mükemmel...

Bu keyifle yataktan mutlulukla kalktım, saat çoktan öğlen on bir olduğu için hızla hazırlandım yarım saat sonra kahvaltı masasında tek başıma kahvaltı yapıyordum. Babam ve abim şirkete, annemde kesin Fulya teyzemlere gitmiştir, dün gece hakkında konuşmaları lazım. Kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağı toplayıp heyecanla evden çıktım, dün gece olan gelişmeleri Esin’e anlatmak için sabırsızlanıyorum! Eğer gülleri görmeseydim dün gece rüya gördüğüme inanabilirdim.

Radyoda çalan şarkıya bağıra bağıra eşlik ettim, ancak böyle heyecanımı dizginledim ne yapayım? Okul bahçesine girdiğimde ellerim terlemeye ve nefesim teklemeye başladı. Arabamı park edip derin derin nefesler alıp arabadan indim ve fakülte binasına doğru sakin sakin ilerlemeye başladım. Tam binadan içeri gireceğim bahçedeki banklarda Esin ve Uras’ı gördüm! Allah’ım benim bir tanecik arkadaşım nasıl kızarmış ama deli gibi mutlu görünüyor onunla olduğu için mutlu olduğuna kalıbını basarım.

Madem Esinciğim bahçede, boşu boşuna sınıfa çıkmama gerek yok, Ekim ayının sonlarında olduğumuz için son güneşli günlerin tadını çıkarmam gerekiyor, ağaçların içinde olan ve çevredeki bakışlardan kamufle olan çardağa oturup okuma kitabımı çıkardım ne zamandan beri keyif yapamıyorum ah bu çok iyi olacak... Uzun zamandan beri İlk defa keyif yapacak kadar iyi hissediyorum kalbimin üzerindeki yük kalkmışta huzura kavuşmuş gibiyim. Tamam kabul ediyorum Yaman’ın annemleri nasıl ikna ettiğini deli gibi merak ediyorum hele babam dün geceye nasıl izin verdi hayret bir şey...
Elimde kitap aklımda Yaman olduğu için, tek kelime bile okuyamadım, ansızın gelen gülme isteğimi bastırmaya çalışırken yanağıma bir öpücük kondu! “Ne oluyor?” diyerek hızla arkama döndüm. Yaman efendi, yüzünde kocaman bir sırıtış elinde koca bir buket kırmızı gülle bana bakıyor!
“Müsaade var mı ömrüm?” dedi keyifli halinden taviz vermeden. Gözlerimi devirip önüme döndüm, “Çok istiyorsan oturabilirsin,” dedim ve bakışlarımı kitaba çevirdim. Eh sürünecek!

Saniyeler içinde yanıma oturdu, “Bunlar sana,” diyerek çiçekleri kitabın üzerine doğru uzattı. Bakışlarımı ona çevirip, “Teşekkürler,” dedim ve çiçekleri alıp ortamıza koydum. Bir türlü tek kelime okuyamadığım kitabıma dönecektim ki, “Nasılsın?” diye sordu. “İyiyim, sen nasılsın pek bi mutlu görünüyorsun?”
“Mutluyum, çünkü rahatladım, dünya varmış be!” dedi keyifle.
“Senin adına sevindim,” dedim ve bakışlarımı çevirdim. “Bu arada aklıma takılan bir konu var, annemleri nasıl ikna ettin?” “Yakında anlarsın,” dedi kendinden emin bir tavırla.
Gözlerimi devirip derin bir nefes aldım, “Cidden söylemeyecek misin?” “Hayır söylemeyeceğim, göstermem lazım ama zamanı gelmedi, dersin kaçta ömrüm?” “Birde.” “Güzel,” dedi ve aramızdaki çiçekleri alıp elini omzuma attı ve beni kendine çekti. Bu o kadar hızlı oldu ki bir anda başımı göğsüne yaşlı halde buldum, bir süre nefes alma refleksimi unuttum desem yalan olmaz. Gerçi hoş refleks unutulmaz ama neyse...

“Yaman ne yapıyorsun?” Derin bir iç çekti, kalbime ulaşan duygulu sesiyle konuştu, “Sensiz aldığım şey nefes değilmiş, şuan yaşadığımı hissediyorum ve seni bırakmaya hiç niyetim yok.” Sözleri sanki kalbimdeki hançer yaralarından birine dokundu usul usul o yarayı okşadı...

“Merak ediyorum acaba kaç kişiye bu lafları ettin?” dedim acımasızca. Başım göğsünde yaslı, kolları bedenime sarılı olduğu için gerildiğini net bir şekilde hissettim. Bana sıkıca sarıldığı için haliyle kendimi geri de çekemedim.

“Ben hiç bir kızla gerçek manada sevgili olmadım, sevgili olduğumu sandığın kızlar aşık oldukları çocukları kıskandırmak için yanımda durdular...” dedi usulca.
“Senin amacında beni kendinden uzaklaştırmaktı! Şu geldiğimiz hale bak!” dedim inatla.
“Ölsem yaptığım hataları telafi edemem ama köpek gibi pişmanım, aptal gibi seni uzaklaştırmaya çalıştığım için. Ben yıllardır seni seviyorum, sana aşığım... Üstelik bu senin sandığın gibi bir anlık bir duygu değil! Kreşte, Berke denen çocuğun yanına oturduğundan beri içimde bir kıskançlık zehri var, öyle canımı yakıyor ki anlatamam,” dediğinde neye uğradığımı şaşırdım.

“Dört yaşındaydık! Bunları söylediğine göre delirmiş olmalısın!” dedim hayretler içinde. “Olabilir, sen benim çocukluk aşkımsın ve yanımdaki kimi görmüş okursan ol ilkimsin ve sonum ol istiyorum,” dedi ve alnımdan öptü. Kalbim kafese sıkışmış bir kuş misali kanat çırparken, sakinleşmek adına bir nefes aldım.
“Neden? Tüm bu aptallıkları neden yaptın? Neden ben, senin sevgililerine katlanmak zorunda kaldım? ‘Güzelim Damla’yla buluştuğumuzda arkaya oturursun!’ ‘Güzelim Sanem’le sinemaya gideceğiz eve tek dön!’ ‘Güzelim Zehra aradı, ben seni taksiye bindireyim eve geç!’ ‘Güzelim, işim var sonra konuşuruz!’ Ben tüm bu aptallıkları neden yaşadın?” diye sordum sinirle ve bir hamleyle kollarından sıyrılıp doğrudan gözlerine baktım. Yüzünde gördüğüm acı dolu ifadeye rağmen tavrından taviz vermedim.
“Esin sana emanet, dediler, ona göz kulak ol dediler! Ne yapacağımı bilemedim, Egemen amca, sürekli senden, korumam gereken bir kız kardeş gibi söz ederken ne yapacağımı şaşırdım. Sen bana her yaklaştığında beynim susuyor kalbim konuşuyordu, seni uzaklaştırmaktan başka bir çare bulamadım, korktum...” dedi dürüstçe.

“Şimdi ne değişti? Neden bana aşkını katılmamak istiyorsun?” dedim alaycı bir tavırla. “Sen gidene kadar senden hiç ayrı kalmamıştım. Aynı gün, aynı yerde doğmuşuz, Sen, başımı çevirip her baktığımda görebileceğim bir yerdeydin, aynı bahçe içinde, hep birlikte büyüdük, aynı okullara gittik, tatillerimizi birlikte yaptık, bir gün sizde, bir gün bizdeydik... Ben sensizliğin ölüm olduğunu bilmiyordum ki... Sensizlik öyle büyük bir acı ki, seni ağlarken gördüğümden daha çok canımı yakıyor, nefes aldırmıyor! O geçen on ay, on yıl gibi geçti, Ankara’ya döneceğini duyduğumda dedim ki, ucunda ölümde olsa ömrümü ömrüne katacağım... Sensiz yaşayamam, senden haber almadan huzur bulamam,” dediğinde ağlamaya başladı.
Onu ilk defa bu kadar savunmasız ve kararlı görüyorum. Elimi uzatıp yanağından damlayan yaşı sildikten sonra, fısıltılı sesimle, “Ya seni hayatımda istemezsem?” diyerek bir soru yönettim.
“Seni sevmeye devam edeceğim ama istemezsen gözüne bile görünmem... Dün gece bana açık bir kapı bıraktın ben o kapıdan girene kadar çabalayacağım, sevgimden kolay kolay vazgeçmem...” “Peki,” diyebildim sadece.
Başka ne denir bilemedim? Bırak kalbimi aklım bile ondan vazgeçmememi söylüyordu...
Kabul etmem gerekirse, çoğu zaman çok ikilemde kaldım, aklım sevme, kalbim sev dedi.. İlk defa ikisi de aynı kararda, aklım da kalbim de Yaman diyor!

Yaman kolunu omzuma atıp sıkıca sarıldı, onca aydan sonra ne kadar sevmiyorum sevmeyeceğim diye inat etsem de, kalbimi tekletenin Yaman olduğunu kabul etmek zorundayım. Onu seviyorum, ona aşığım ve ondan ayrı kalmak istemiyorum...
Kollarımı sırtına dolayıp sıkıca sarıldım ve derin bir nefes aldım, kokusu ciğerlerimi yakarken, benliğimi canlandırdı...
Aylarca inat ettim, Yaman’dan vazgeçtim dedim, bitti dedim sevmeyeceğim dedim aileme unuttum dedim ama bir bok unuttuğum yok!
Kalbim yaralı, o yaraları saracak olan tek kişide şuan da saçlarımı koklayan ve sıkıca sarılan kişi...

Ne yapayım şimdi? Seviyorken inat etmeye devam mı edeyim? Seviyorum aşığım işte.. Üstelik o da beni seviyor hem de uzun zamandır... Sürünsün istedim daha aşkını itiraf edeli bir gün bile olmadan yelkenleri suya indiremem...

Yaman geri çekilmeyince ben geri çekildim tam da o anda telefonum çalmaya başladı. Tam zamanında... Hızla çantamdan telefonumu çıkarıp cevapladım, “Efendim kuzum?” “Elis, neredesin Allah aşkına? Araban otoparktaydı derse neden gelmedin?” “Ne dersi?” dedim şaşkınlıkla!
“Ooo senin kafa gitmiş, kızım saat bir de başlayan Nevzat hocanın dersi desem sana bir şeyler hatırlatır mı?”

O an beynimde yıldırımlar çaktı! “Eyvah!” Hızla oturduğum yerden kalkıp toparlanmaya çalıştım. “Eyvah ya eyvah! On dakika mola verdi her neredeysen koş gel.”
“Tamam hemen geliyorum!” dedim ve telefonu kapatıp çantamı omzuma taktım ve çiçekleri de alınca ayakta beni bekleyen Yaman’a döndüm, “Derse geç kaldım! Ben gidiyorum sonra görüşürüz,” dedim aceleyle yürürken. Hemen yanıma geldi, “Seni sınıfa bırakayım ömrüm,” deyip elini belime doladı ve hızlı adımlarını bana uydurdu. Sesimi çıkarmadım zaten zıtlaşacak kadar vakitte yok.
Beş dakikadan kısa bir zamanda sınıfın önüne geldik, “Görüşürüz,” dedim sınıfa girecektim ki, kolumdan tutup beni kendine çekti ve alnından öptü, “İyi dersler ömrüm,” dedi! Ay sanki ders dinleyecek kafa kaldı da.
Sınıfa nasıl girdim, nasıl Esin’in yanına oturdum hatırlamıyorum bile!
Esin şaşkınlıkla elimdeki çiçeklere baktı ne olduğunu soramadan hoca derse girdi ah tam zamanında.

Yoklama kağıdına imzamı atıp defterimi çıkardım ama hocanın anlattığı tek kelimeyi bile anlamadım. Ders sonunda Esin merakla bana döndü, “Bu güllerde nerden çıktı? Yoksa birinin çıkma teklifini mi kabul ettin?” “Dün gece Yaman aşkını itiraf etti!” dedim aklıma ilk gelen şeyi söyleyip.
“Ne!? Sen ciddi misin? Biliyordum!” dedi neşeyle şakıyarak. “Ne yapacağımı bilmiyorum? Annemleri bile aşkına ikna etmiş, neler oldu bir bilsen?” dedim ve sınıf boşaldığında olanı biteni anlattım, o da bana Uras’la yaşadıklarını anlattı Uras Esin’den hoşlandığını söylemiş biz iki arkadaş heyecandan neredeyse kafayı yemiş bir vaziyette konuşmaya devam ettik.

“Ne yapacağım? Kafam o kadar karışık ki! Esin bir akıl ver ne olur?” “Kuzum, akışına bırak, Yaman’ın aklı başına geldiğine göre her şey güzel gidecek demektir,” diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.
“Umarım her şey güzel olur, artık mutlu olmak istiyorum.” “Ben inanıyorum her şey güzel olacak...”
Anlatmamız gerekenler bittiğinde saat beş buçuğu gösteriyordu, toparlanıp otoparka geçtik. “Yarın görüşürüz kuzum,” dedim tebessümle. “Görüşürüz bir şey olursa araşırız,” dedi. Esinle vedalaştıktan sonra arabamı park ettiğim yere doğru yöneldim.
Arabamın yanına geldiğimde Yaman’ı arabama yaslanmış bir halde buldum.
Yaman’ın dikkatini çekmek için, “Hayırdır inşallah?” dedim yüksek sesle. Bakışları direk beni buldu, “Bende seni bekliyordum,” dedi ışıldayan gözleriyle.
“Neden?” “Arabamın lastikleri patlamış, beni eve bırakabilir misin? Diye soracaktım,” dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. “Yaman, Allah aşkına dalga mı geçiyorsun?” Gayet ciddi bir tavırla, “Aşk olsun Ömrüm ne dalgası istersen gidelim ve lastiklere bak biri tüm lastikleri patlatmış!” dedi. “Merak ediyorum, beni beklemek yerine neden taksiye binmedin?” “Aksi gibi cüzdanımı yanıma almamışım görüyor musun?” dediğinde başımı usulca sağ sola salladım.
“Yemedim ama öyle olsun bakalım, bugün lastikleri bahane ettin, yarın ne bulacaksın acaba?” diye söylensem de arabanın kapılarını açtım. Sürücü koltuğuna oturdum ve hızla kemerimi bağladım. Yaman’da yan tarafıma oturup kemerini takıp gözlerini üzerime dikti, “Bir Ankara turu attırırsın artık, arabana misafir geldim,” dedi oyunbaz bir tavırla...
Gülme isteğimi zorlukla bastırıp, “Yaman...!” dedim uyarırcasına, pek etkili olmadı çarpık bir gülüş gönderdi. “Ömrüm...” dedi kalbimi tekleten tavrıyla. “Biraz daha böyle davranmaya devam edersen seni arabadan atarım haberin olsun!” Ellerini hızla havaya kaldırdı, “Tamam tamam sustum,” dedi tebessümle. Derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdım ve yola koyuldum. Gözlerimi yola odaklamış olsam da Yaman’ın delici bakışlarını yol boyunca hissettim yine de sesimi çıkarmadım. İlk defa kullandığım arabaya bindiği için heyecanlıyım bir de gözlerini saniye ayırmadı daha da gerildim. “Yaman, önüne dönsene,” dedim yandan bir bakış atıp. “İzlemek için senden daha iyi bir şey yok,” demez mi!? Gözlerimi devirdim... “Sen gerçekten iflah olmazsın.”

Kocaman bir kahkaha attıktan sonra tepki vermeme bile fırsat vermeden yanağımdan bir öpücük çaldı. Allah’tan kırmızı ışıkta durmuştum yoksa kesin kaza yapardım.
Derin bir kaç nefes aldıktan sonra yola devam ettim. Evin önüne park ettiğimde burnumdan soluyarak gözlerini üzerimden saniye ayırmayan Yaman’a çevirdim, “Eve geldik!” dedim tek nefeste. “Yani ömrüm?” “İnsen diyorum çok güzel olur.” “İnerim ama bir şartım var, birlikte sizin eve gideceğiz yoksa yanından ayrılmaya hiç niyetim yok, özledim, özlemden nefesim kesiliyor,” dedi ciddiyetle.

“Arabada yatmayacağım elbette evime gideceğim,” dedim sinsi bir bakış atıp. “Harika güzelim, Esin teyzem kim bilir neler hazırlamıştır?” dedi ve hevesle aşağı indi.
Bende arabadan indikten sonra kapıları kilitledim ve çoktan bizim kapının ziline basan Yaman’ın yanına geçtim. Kabul edelim, Yaman’ın bize gelmesini engelleyemem ama pekala rahatını bozabilirim!
Annem gülen gözleriyle ve imalı bakışlarıyla kapıyı açtı, İçeri girdiğimizde Fulya teyzeyle karşılaştık, “Hoş geldiniz çocuklar,” diyen Fulya teyzeme “Teşekkür ederim,” dedim ve ekledim, “Ben odama çıkıyorum biraz uyuyacağım, akşam yemeği de yiyecek yerim yok, izninizle,” dedim ve Yaman’ın bozulmuş yüzüne kaçamak bir bakış atıp, itiraz sesleri duymadan odama kaçtım.

Seviyorum, aşığım ama Yamancığım üzgünüm, kendimi sana altın tepsiyle sunmayacağım, çabaladığını görmeden sana gün yüzü göstermeyeceğim! İşte o kadar.

★★★★

Bölüm nasıldı?

Sizce Elis haklı mı?

Yaman neler yapmalı?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Neler olsun istersiniz?

Sizi çok seviyorum.

Elif Diril.






Kalp Ortağım: GÖNÜLÇELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin