0|3 "SAFİR"

119 31 71
                                    

3. BÖLÜM: Sırtı Dönük Yanık Nota

Yelkovan ve akrep, yüz yıllar önce hapsolduğu çemberin içinde silik vari ilerlemeye devam ederken, yelkovan şehvetle akrebin sırtına beşinci kez dokundu. Karanlığın ördüğü bu kasvetli gecede, akrep ve yelkovan zamanı kanattı. Zaman beynimde arkasında kanlı ayak izleri bırakarak çığlık çığlığa koşuştururken düşüncelerim bir an önce o kızı öldürmem gerektiğini dair sağlam komutlar veriyordu.

Genç kızın beni izlediği pencere, şu an tam dibinde bulunduğum binaya aitti. Aralık olan demir kapı, onu öldürmem için davetiye çıkardı. Elimi deri montumun cebine daldırıp yarım saat önce o adamın öldürmem de yardımcı olan bıçağı çıkardım. Pürüzsüz zeminin üstünde biriken kan kurumuştu, şimdi bir yenisi daha eklenecekti.

İçeriye doğru adımladığım da elektriklerin hâlâ olmayışından dolayı zifiri bir karanlık etrafta sinsice dolaşıyordu. Burun deliklerime kıvrılan küf kokusu, binanın içinde yıllardır varlığını koruyan bir sefaletin hüküm sürdüğünün habercisiydi. Kulaklarımı benden gittikçe uzaklaşan, yabancı biri tarafından zemine yayılan telaşlı adım sesleri doldurdu. Merdiven basamaklarını usulca tırmandım ve yabancı adım seslerinin sahibini odağıma almak için kafamı hafif yukarıya kaldırıp, merdiven korkuluklarının ve karanlığın izin verdiğince etrafı süzdüm. Kadrajıma herhangi bir insan silueti girmeyince iç güdümün yarattığı telaş, adımlarımı hızlandırdı.

Merdiven basamaklarını tırmanan koşar adımlar, binanın harabe duvarlarına çarparak yankılandı. Kendi adım seslerinden benimkini duyamayacağını göz önünde bulundurup adımlarımı hızlandırdım. Birkaç saniyeyi geride bırakırken bana arkası dönük, uzun boylu genç adam odağıma girdi. Aramızda sadece altı adet merdiven basamağı örülmüştü. Elinde bulunan telefon flaşının yardımı ile binanın dar koridorlarında yer alan beton merdiven basamaklarını aydınlatmaya çalışıyordu. Bacaklarını saran kot pantolon, geniş omuzlarını kavrayan deri ceket ve pahalı olduğu açıkça belli olan spor ayakkabıları maddi anlamda onu, bu sefil sokakta yaşayanlardan üstün kılıyordu.

Genç adam, merdiven basamaklarını koşar adımlarla tırmanırken bende hemen arkasında aramızda bir merdiven düzinesinin girmesine izin vererek takip ediyordum. Aşina olduğum adım sesleri kesildi. Merdiven korkuluklarının arasından kadrajımı onun bedeni ile doldurdum.

Bana sırtı dönük 3. dairenin önündeydi.
Dairenin kapısını yumrukluyordu.

O daireden içeriye girmemeliydi. Eğer girerse genç kızı öldürmem daha zor bir hâl alacaktı. Belki genç kız gördüklerini karşımda duran adama anlatacaktı. Belki ben, o adamı da öldürmek zorunda kalacaktım. Geçmişime konuk olan ve hâlâ dindiremediğim acılarımın şekillendirdiği, acımasız meçhul kişiliğim, dehşeti sırtlayan düşüncelerimi yaparken bir an bile tereddüt etmeyeceğini biliyordum.

Geçmişimin kanlı satırlarında ürkütücü bir fısıltı yükseldi. 'Oraya tekrar giremezsin. Bunu kaldıramazsın.' Bu ses, o kanlı satırlara diri diri gömülesine rağmen hâlâ orada nefes alan on bir yaşıma aitti.

Nefes nefese kalışlarını aldırmadan ciğerlerindeki havayı dilinin ucunda biriken kelimeler için tüketti. "Umay, Umay Beni duyuyor musun?" Sesi titriyordu. Ses tonundan kopup gelen telaşın metalik kokusu binadaki kasvetli havaya usulca sindi. Kapıya yumruk yaptığı elini daha şiddetli geçirdi. Gücünü tüketiyordu. Daha çok tüketsin istedim. "Korkuyorsun, biliyorum." Onu telaşlanmasını sağlayan, içinde çöreklenen huzursuzluğu bastırmayı umduğu seyrek bir nefes aldı. "Ben geldim." Avuç içlerini ve alnını kapıya dayadı. "Kapıyı aç, güzelim." dedi. Fısıltısı yorgunluğunu ele veriyordu. Nefes alış verişlerini düzene sokmak için ömründen yaklaşık yarım saniyeyi feda etti. Kapıya sert bir yumruk daha geçirip "Kahretsin." dedi.

Yanık İpler ve Yaralı DüğümlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin