☆1.Bölüm☆

302 98 44
                                    

Bakışlarım beden dersinde olan Hilal'lere kaydı. Onlar mis gibi voleybol oynarken ben burda kimya dersinde sürünüp duruyordum. Her ne kadar sayısalcı olsam da en nefret ettiğim ders kimyaydı. Zil çalsın diye dakikaları sayarken elimde evirip çevirdiğim kalem sabrımın son demlerine geldiğimi bana belli ediyordu.

Gözlerim masamın üstündeki şeffaf ama boş olan dosyayı bulunca sinirle çenemi sıktım. Göktuğ Bey gene yapacağını yapmıştı. Dün bizim eve misafirliğe diye geldiğinde çıkarmış olmalıydı ve bugün projemin son günüydü. Zaten bir hafta hastanede kaldığım için teslim edememiş, yalvar yakar hocadan ek süre istemiştim. Şimdi ise hocaya yapacak bir açıklamam olmadığı gibi düşük almaya da mecburdum.

Öyle ya da böyle proje ödevimi bir şekilde çantamdan çıkarıp beni zor durumda bırakmıştı. Bu da beni için için sinir ediyor, onu binbir şekilde öldürdüğümü ya da parçalara ayırdığımı kafamdan hayal edip duruyordum.

"Şunu ne yaptın?" diye soran Ceren en sevdiği kalemi ile omzumu dürtüyordu. Dalgın bakan gözlerimi ona çevirip, "Hı?" diye bir ses çıkardım ağzımdan, gizli saklı bir sır verirkenki sessizliğimi sesime yansıtarak yapmıştım bunu.

Hocanın tahtaya yazdığı ve bizim de deftere yazıp çözmemizi istediği soruyu yapamadığından ötürü bana soruyordu. Omzumu silkeledim. "Yapmadım ki," diyerek itiraf ettim. Dudaklarım düz bir çizgi halini alınca bakışları masama kaydı.

Hoca duymasın diye en az benimki kadar kısık bir sesle, "Kafana takma bu kadar, hocaya anlatırsan eminim anlayışla karşılar," dedi ama hemen ekledim. "Ek süre istedim zaten. Hem hocaya ne diyebilirim ki? 'Göktuğ bana kendince şaka yapmak istedi hocam' mı?" konuşmasa da bakışlarından yakaladığım umutsuzluk canımı daha da çok yaktı.

"Konuştuğunuza göre soruyu çözmüş olmalısınız kızlar?" diye kinaye ile konuşan hocanın ardından Ceren dudaklarını dişledi. Önüme dönüp pozisyonumu düzelttim. "Ayça gel, bu soruyu sen çözeceksin," der demez parmağımı sertçe kazağıma doladım. Hoca bakışımdan soruyu yapamadığımı anlamış gibi beni çağırmıştı.

Yavaş adımlarla tahtaya geçtim. Elime kalemi alıp yazmaya başlarken nasıl yapacağımı ya da ne yapmam gerektiğini bilmeden bir şeyler karalamaya başladım.

....

Kırmızı görmüş boğa gibi Göktuğ'ların sınıfının önünde bir ileri bir geri gidip geliyordum. Neyseki kimya dersinde herhangi bir sorun yaşamamış, tuhaf bir şekilde soruyu tahtaya çıkınca çözmüştüm yoksa onun üstüne daha da fazla sinirlerim gerilecekti.

Kattaki bütün sınıflar teneffüsteydi ama onlar bir türlü çıkmıyordu. Telefonumu elime alıp ona mesaj atmak istedim ama hem nöbetçi öğretmen vardı hem de onun telefonu açık ve sesi kısık olmayabilirdi. Ya da olsundu ve telefonu çalıp hoca bir  hafta vermesindi.

Avucumu anlıma yasladım. Sinirden ne düşüneceğimi bile şaşırmıştım. Yanımdan geçen bir çocuğa seslendim. "Merhaba, 11/D neden çıkmadı biliyor musun?"

İlk başta boş boş baktı sonra ekledi. "Sınavları var, Hoca ek süre vermiştir," dedikten sonra yanımdan ayrıldı. Oflayarak orada dikilmeye devam ettim ama zil çalmasına rağmen kimse dışarı çıkmadı. Mecburen sınıfa geçtim. Son iki ders kalmıştı ve projem hâlâ daha kafama takılmıştı.

Sinirle yerime oturdum. Yapacak bir şeyim yoktu. Mecburen ek süre isteyecektim ya da o kadar uğraşmama rağmen düşük alacaktım.

Ceren hızla sınıfa girdi. "Hoca yokmuş! Ders boş," diyerek şen şakrak bir sesle konuştu. İki üç kişi ona eşlik ederken kafama dank etti. Göktuğ bunu bilerek yapmıştı! Bu gerçek soğuk su misali yüzüme çarparken hızla telefonumu elime aldım.

Evet, benimle uğraşmayı, en az benim onunla uğraşırken mutlu olduğum  kadar, çok seviyordu ama bu kadar da ileri gitmezdi. Hele de kıvrana kıvrana projeyi bitirdiğimi bile bile yapmazdı. Bu yüzden bunu bilerek yapmıştı.

Ayça: Bunu bilerek yaptın değil mi?

Ayça: Hocanın olmadığını bildiğin için projemi evde bıraktın!

Ayça: Ben burada ölüp ölüp dirildim haberin var mı acaba?

Dişlerime tırnaklarımın uçlarını kemirirken bir yandan da son görülmesine bakarak cevap vermesini bekliyordum. En son öğle arasında çevrim içi olmuştu.

Ekrana bakıp bacağımın birini ritmik olacak şekilde sallarken çevrim içi olmuştu. Telefonu her zaman ilk açılışta kasılırdı. Bu yüzden yaklaşık iki dakika sonra yazmaya başladı. Oturduğum yerde dikleştim, büyük bir ciddiyetle yazmasını bekledim.

Sevimsiz: Yaptıysam ne olmuş?

Şu an ekrana bakıp pis pis sırıttığını görmeme zerre gerek yoktu. Bunu tabii ki de yapıyordu. Sinirle saçlarımı savurdum. Boynumdaki damardan geçen kanı hissedebilecek kadar sinirliydim.

Ayça: Ne mi olmuş?!

Ayça: Tabii canım çok bir şey olmadı(!)

Ayça: Alt tarafı kalp krizi felan geçirdim burda.

Ayça: Çok da önemli değil.

Sevimsiz: Kjdhshsndhhe

Sevimsiz: İyi o zaman.

Sevimsiz: Dersim beden, eve gideceğim.

Sevimsiz: Beni koşturursun diye düşünerek aşağıda bekliyorum seni.

Sevimsiz: Gel yoksa aramızdaki fark açılacak ona göre edjjejsjdj

Yazdığını okur okumaz hızla ayağa fırladım. Madem Göktuğ Bey benimle kovalamaca oynamak istiyordu, ben de onunla oynardım.

Merhabalar  :)

Başlama tarihinizi şuraya bırakıverin 💙

Sonraki bölümde görüşmek dileğiyle 💫

Sevimsiz ^TEXTİNG^Where stories live. Discover now