⌯ Yaz Yağmurunda Açılan Şemsiye

Start from the beginning
                                    

"Ben siparişleri hazırlayayım."

Taehyung tepsilerden birini çıkardı. Tüm işi Jungkook yaparken onu izledi. İki filtre kahve tepsinin üzerinde yerini aldığında Jungkook'tan önce davranarak tepsiyi eline aldı.

"Hangi masa?"

"8 numaralı."

Bir saat içerisinde kafe biraz daha kalabalıklaştı. Taehyung ilk başlarda sadece servis yaparken sonraları siparişleri de hazırlamaya yardım etmişti. Jungkook ile daracık alanda birbirlerine çarpmamak için çabalarken bir süre sonra buna pekte dikkat etmemeye başlamışlardı. Hatta bir ara Jungkook'un arkasından geçmesi gerektiğinde elini hafifçe beline atmış ne yaptığını fark ettiğinde hemen çekmişti fakat Jungkook bedenine değen elleri anında fark etmişti.

Kapanış saatine yakın bir zamanda son masa da boşaldığında Taehyung elindeki bezi bırakıp bakışlarını kaldırdı. Jungkook kafede kimse olmamasına rağmen bir şeyler hazırlıyordu. Elinde iki buzlu içecek ile tezgahın arkasından çıktı ve gülümseyerek elindekileri işaret etti.


"İki tane frappe. Siparişiniz tamam efendim." dedi masalardan birine koyarken.

Taehyung gülerek yanına oturdu ve içecekten bir yudum aldı. Jungkook pür dikkat onu izliyordu. Kahvenin acımsı tadı şeker arasında kayboluyordu ve içindeki buzlar iş sonrası yorulan bedenini ferahlatıyordu. Taehyung beğendiğini belirtircesine mırıldandı. Jungkook gülümsemeden edemedi.

"Çok iyi." dedi bir yudum daha alarak.

Jungkook sevindi. Jimin, Taehyung'un kahveyi çokta sevmediğini bu yüzden kafe yerine pastane tarzı bir yer açmasını önerdiğini söylemişti. Jungkook bu konuşmayı hala hatırlıyor olmasına şaşırdı. Belli ki konu Taehyung olunca bilgiler hep tazeliğini koruyordu.

"Beğenmene sevindim."

İkili sessizce içeceklerini içerken Jungkook tekrar konuştu. "Yardıma geldiğin için teşekkürler. Sana borçluyum."

Taehyung başını iki yana salladı. "Lütfen. Bunu bana borçlu ol diye yapmadım, biliyorsun."

Jungkook kıkırdadı. "Peki, peki."

Ortalığı son bir kez toparlayıp çıktılar kafeden. Dışarı adımını atar atmaz yüzünde bir ıslaklık hissetti Taehyung. Kafasını gökyüzüne çevirdiğinde bir damla daha düştü yüzüne.

"Olamaz." diye fısıldadı.

O sırada kapıyı kilitleyen Jungkook arkasını dönerek çantasından şemsiye çıkardı. Şemsiyeyi açarak Taehyung'a yaklaştı.

"Sabahları çıkmadan hava durumuna bakmalısın."

Taehyung, Jungkook'un muzip hallerine güldü. Elinde tuttuğu hırkasını tekrar giydi. Yaz yağmurlarını severdi fakat ıslanmaktan nefret ederdi. Bu yüzden olabildiğince şemsiyenin altında kalmaya çalıştı. Jungkook ile sohbet ederek caddede yukarı doğru çıkmaya başladılar. Ayrıldıkları noktaya geldiklerinde yağmurun şiddeti artmıştı.

"Ben buradan sola gidiyorum." diye seslendi Jungkook. "Otobüse bineceğim. Sen?"

"Evim buraya yakın." dedi Taehyung. "Yürüyerek gitsem sorun olmaz."

Jungkook bir süre düşündü. Bir otobüs durağına bir de Taehyung'a baktı. Taehyung ne düşündüğünü merak etti.

"Bunu al." dedi Jungkook elindeki şemsiyeyi Taehyung'un ellerine tutuşturarak.

Taehyung şaşırdı. Şemsiyeyi geri vermeye çalıştı. "Hayır, buna gerek yok."

Fakat Jungkook sözünü dinlemedi. "Lütfen al bunu. Otobüsüm hemen gelir zaten durakta bekleyeceğim. Yürürsen ıslanırsın."

Taehyung hayır diyecek olsa da Jungkook'un ısrarlarına dayanamadı ve şemsiyeyi aldı. Jungkook vedalaşarak yanından ayrıldı. Taehyung genç adamın yağmurda hızla yürüyerek durağa girişini izledi. Bugün yaşananlar iç ısıtan türden şeylerdi. Hissettiği şeyi bir türlü açıklayamıyordu fakat ona en yakın şeyi söyleyebilecek olsa şunu derdi: Jungkook yıllardır görüşmediği çocukluk arkadaşı gibiydi. Onu görmemişti. Ama varlığı tanıdıktı; içerlerde bir yerde hep hissetmişti.

    

━━━━━━━━━━━━

──────────────────────

•••

Bu zamana kadarki en uzun bölüm oldu ama en enenen boş bölüm de buydu

「 fatalité 」taekook Where stories live. Discover now