"Hayır hayır, Jeongguk beni seviyor. O asla benim mahvolmamı istemezdi."

"Yanılıyorsun Taehyung, o hiçbir zaman seni sen olduğun için sevmedi. Jeongguk bencildi, o her zaman bencil biriydi."

"Hayır, hayır, hayır!"

"Taehyung!"

Öfkeyle harmanlanan gözyaşları yanaklarında süzülmeye devam ederken Jeongguk henüz ne olduğunu dahi kavrayamadan uyksundan çığlık sesleriyle uyanmıştı. Korkunçtu, hayatının belki de en korku dolu anlarından birini yaşamıştı en zayıf anında. Taehyung'un reddedişleri, sertçe saçlarını çekiştirerek kendine vurmaya başlaması küçük olan da büyük bir yıkım etkisi yaratmıştı. Yalvarırcasına ellerini ellerine hapsederek alınlarını birleştirdiğinde eşinin, kanlı bir savaştan çıkmış nefesleri sertçe dudaklarına çarpıyordu.

"B-ben aileme ihanet etmedim. Bunu yapmadım, biliyorsun öyle değil mi?"

Dudakları özlemle birbirine dokunurken kalbindeki zemheri ruhuna dek ulaşmışcasına üşümüştü eşinin titreyen elleri arasında. Bu öyle bir özlemdi ki ne Taehyung, ne de Jeongguk'un uzun süredir acı çeken kalpleri hiçbir zaman onları affetmeyecekti.

"Taehyung, benim güzel eşim yetmedi mi kendine olan öfken, güvensizliğin? Nasıl olur da bu kadar acımasız olabilirsin söylesene? Görmüyor musun sensiz hâlimi, hâlini, mutlu muyuz? Ayrılınca mutlu mu olacaksın yoksa, bu mümkün mü sanıyorsun? Sensiz yola devam edemem, bensiz yola devam edemezsin. Ayrılık bu kadar kolay değil. Biz neler atlattık, neleri ezip geçtik ne çabuk unuttun? Bir zamanlar gururla elimi tutan sen, şimdi benden mi utanıyorsun?"

"B-ben..."

Omuzları çökmüş, gözyaşları yanaklarında kurumuş, hiç olmadığı kadar tükenmiş hissediyordu. Hissettikleriyle yaptıkları hiçbir zaman bir olmamıştı. Benliğinde birbinden ayrı iki farklı ruh, gerçekler için savaşan tek bir bedenden ibaretti. Düşünceleri hiç olmadığı kadar karanlık, hissettikleri tüm karanlığı gün yüzüne çıkaracak olan bir aydınlık gibiydi. Eşinin kabul etmediği sevgisine sığınmak, kalbinde hiçliğe karışmak istiyordu. İçindeki iki farklı ruhtan birini öldürmek istiyordu. Zira bu ikilem gün geçtikçe benliğini çürütüyor, yaşayan bir ölüden farkını aratmaksızın gözlerinde yer edinmeye devam ediyordu. Ruhu alınmış gözlerindeki boşluğu Jeongguk da görüyor muydu? Yoksa o hâlâ Taehyung'u kızgın, öfkeli bir adam olarak mı biliyordu? Görmüyor muydu gözlerindeki o koca boşluğu, cansızlığı? Hissetmiyor muydu avuçlarındaki zehmehri soğuğu?

"B-ben dayanamıyorum, bu... Bu çok fazla. Unutmak istiyorum onları, yalvarırım unutmamı sağla Jeongguk."

Öfkeli ruhu hiçliğe karışmaktan korkarcasına son hamelerini yapmaya devam ederken kırgınlıkları, eşini sığınacak bir liman gibi görmüş, başını göğsüne yaslayarak sessizce gözlerini kapatmıştı. Beyaz tenlinin sıcaklığı, içindeki tüm kopan fırtınalı dinginliğe sokarken hıçkırıkları saniyeler sonra iç çekişlere dönmüştü. Saçları arasında gezinen sıcak dudaklar kalbini ısıtmaya devam ederken tüm aşkın onda saklı olması Taehyung'a belki de yüzlerce kez bir şeylerin farkındalığını varmasına neden olmuştu. Kendisinin bitmek bilmeyen bencliğinin yanında Jeongguk'un fedakârlığı, sadakati altında tüm hırçın duygularının edildiğini hissediyordu. Sırf eşini kendisinden uzaklaştırmak için Joo Hyun'u ve kızını bu işe alet edecek kadar alçak olması, kendisinin onu hak etmediğine dair bir yerlerde saklanan düşüncelerine büyük bir koz vermişti.

Joo Hyun'a karşı hiçbir şey hissetmemesine rağmen nasıl olur da sırf eşinden intikam almak için onunla aynı çatı altında kalabilmişti? Yaptıkları, söyledikleri kalbinde bitmek bilmeyen savaşın belki de kaybedenini açıklayacak şekilde her şeyi hızlandırmıştı.

alpha's bright star 'tk ✓Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα