BÖLÜM ❅ 6: "SİNİR HARBI"

4.1K 296 44
                                    

Multi; Lana Del Rey - Cinnamon Girl

Geçmiş sahnelerden birini yazıp paylaşmaya kararlıydım ancak aşırı kritik bir yer yazacağım için kurgunun tüm detaylarını oturtmadan yazmak istemedim. Bu yüzden yolculuğumuza olduğumuz gibi devam ediyoruz.

Keyifli okumalar💗 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🔥

BÖLÜM ❅ 6"SİNİR HARBI"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


BÖLÜM 6
"SİNİR HARBI"

Bu geceki pahalı akşam yemeğimizi ödeyen kişi Tuğran olmuştu ve hiç de bu durumdan şikayetçi gibi görünmüyordu. Ben fişe bakmanın düşüncesiyle bile cüzdanımı yoklamak isterken o kredi kartı post cihazına sokulduğunda epey rahat görünüyordu. Sonunda hep birlikte masadan ayaklandığımızda, Sıraç'la dışarıda görüştüğümüzden bu yana benimle konuşmayı deli gibi merak ettiğini bildiğim Gökalp belimden nazikçe tutmuştu. Onun tutuşunu istemiyordum ama yine de elini arkadaşlarının yanında savurmak gibi bir şey yapmadım. Restorandan çıkıp arabaların olduğu yere doğru yürürken Gökalp uzaktaki valeye bir işret yapmıştı bile.

"Akşam yemeği için teşekkürler," dedim Tuğran'a hitaben. Yediklerimin fiyatını biliyor olsaydım ve bu adamlar bir akşam yemeğini ısmarlamayı kafaya takıyor olsalardı ona yediklerimin parasını verirdim. Böyle şeylerden açıkçası pek hoşlandığım söylenemezdi.

"Rica ederim, ne demek." Tuğran yine bana gülümsedi. "Tanıştığımıza gerçekten çok sevindim, Şeyda."

"Ben de." Yalan söylemeyi sevmiyordum evet ama söylediklerim pek de yalan sayılmazdı. Yani Sıraç ve onun kardeşi Öykü burada olmasaydı gerçekten keyifli bir akşam geçirmiş olabilirdim çünkü çocukların bana sinir bozucu davrandığı yoktu.

Kasım ayının soğuk rüzgârı sırtımdan vurduğu an kollarımı vücuduma sardım ve kollarımı hafifçe ovaladım. Bir an önce Gökalp'in arabasının burada olmasını dilerken gözlerim, vedalaşan Zehra ve Öykü'ye kaydı. İkisinin birbirine sarılıp buluşmak için sözleşmelerini daha fazla izleyemeyerek gözlerimi onlardan aldım ve o sırada kendi arabasının kaputuna yaslanmış olan Sıraç'la göz göze geldik. Ondan gözlerimi kaçırdım ama rahatsız olduğumdan değildi, yalnızca aklıma birkaç dakika önce yaptığımız konuşma geliyordu ve kendimi onun haklı olduğunu düşünürken bulmak istemiyordum.

"Abi," Öykü, Zehra'yla olan sarılma faslını bitirdikten sonra Sıraç'ın koluna girdi. "Hadi gidelim, ben üşüdüm."

"Tamam," Sıraç kalçasını arabasından kaldırdı ve yüzüne bir tebessüm kondurdu. "İyi akşamlar hepinize. Uykunuzu iyi alın çünkü yarın iş başı yapıyoruz."

"Emredersiniz İşkolik Bey."

Mehmet Ali'ye ters bir bakış atan Sıraç'ın dudağındaki o küçük tebessümü gördüm ve gözlerimi ondan çekerek derince nefeslendim. Onun gülümsemeye ve mutlu olmaya hakkı olmadığını düşünerek büyük bir bencillik içerisinde olduğumu biliyordum. "Bir daha bana işkolik dersen Neşe'ye askerlik anılarımızı anlatacağım."

İNFİLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin