Kırmızı Ne Güzel Bir Renk

14 5 3
                                    

Sis, öyle bir yoğunluğa ulaşmıştı ki her daim sise alışık olan yerel halkı bile bunaltmıştı. O sıralar kasabada bir söylentidir, alıp başını gidiyordu. Kasabalılardan hatrı sayılır büyükler kahvede çaylarını yudumlarken bu konuyu tartışıyorlardı:
- Ah ah, dikkatli olun arkadaşlar. Evlatlarınızın akşam 6'dan sonra dışarı çıkmalarına izin vermeyin. Etrafta garip yabancılar dolaşıyormuş. (Dedi yaşlı hanım, ürkek ve korumacı bir sesle)
- Sahi, bende duydum. Tedbirli olmak lazım. (diye endişeyle mırıldandı, kasabada yeni sayılabilecek biri olan genç anne.)
- Kapılarınızı kilitleyiniz, lütfen. Devir değişti. Bu zamanlarda etrafa dikkat etmeliyiz. Karım Karakolun önünden geçerken duymuş, kayıp olarak aranan 3 vaka varmış. (Diyerek konuşmaya katıldı köyde kıdemli -sözü geçen- sayılan yaşlı bir adam.)
- zaten bu kasabaya ne gelirse dışarıdan gelir. Biz kendi halimizde bir kasabayız. Ne düşmanımız vardır ne akrabamız. Hepimiz birbirimizi tanır biliriz. Eskiden böyle değildi. Güvenlikten hiç endişe duyulmazdı. Vaah vah! (diyerekten ağıt yaktı biri)
Konuşmayı dinlemekle yetinenler, onaylayıp kafalarını salladılar. Ve bir kaç parça bişey mırıldandılar.
Onlar konuşa dursunlar akşama polisi uğraştıracak 2 vaka daha ateşlenecekti. Tek farkla, bu defa kayıp ile bildirilenlerin evlerinin duvarlarının renginin değişmesiyle. Tabiki gözkamaştıran ve dehşete düşüren kan göletiydi bu renk.

Ve Böylece... Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang