Başıyla onaylayan Çin "Teşekkürlerimi sunarım." dedi ve elmasını yemeye kaldığı yerden devam etti. 

Çin oldukça memnun görünse de Rusya biraz huzursuz hissediyordu. 

Sanki bundan fazlasını yapması gerekiyor gibi hissediyordu.

Rusya düşünmek için bir kez daha buza kafa attı. Ama bu sefer buz kırılmadı. Hatta Rusya'nın kafası acıdı ve elinde olmadan hafifçe ciyakladı.

Gitti güzelim karizma.

Çin, Rusya'nın ciyaklamasını duyar duymaz hızla yerinden kalktı ve Rusya'nın yanına geldi.

Rusya daha bir şey diyemeden Çin, Rusya'nın anlını okşadı ve "Sen iyi misin? Canın çok yanıyor mu? Her şey yolunda mı? Sana yardım edebilir miyim?" diye sormaya başladı. 

Rusya, yanaklarının kızarmakta olduğunu kolaylıkla fark etmiş ve bunu fark ettiği an yanakları daha da kızarmıştı. Çin ise duruma o kadar adapte olmuştu ki utanacak hali yoktu. 

Çin, tezgahtan eline geçen ilk buz parçasını hafifçe Rusya'nın anlına bastırdı ve "Bu acısını bir süre sonra alır." dedi. Bir sorun olmadığından emin olmak isteyen Çin, Rusya'nın gözlerine bakarken "Neden normal bir şekilde su içmek yerine buz kırıp onu sıkarak çıkan damlasını içmeyi tercih ettiğini merak etmekteyim." diye sordu.

Rusya da "Çünkü canım öyle istedi." dedi. Çin hafifçe öfledi ve "Ah şu Ruslar." diye fısıldadı. Çin kasıtlı olarak özellikle Rusya'nın elini kavradı ve elini anlına götürüp buzu tutmasını söyledi. Rusya onayladı ve Çin de Rusya'nın elini -pek istemese de- bıraktı.

Çin kararlı bir şekilde tezgahta duran buza baktı ve "Ölümü seçmiş olman gerçekten gülünç." dedi. 

Buzu aldı.

Havaya kaldırdı.

Sonra ise hızla tezgaha indirdi.

Buz tezgaha değemeden Çin durdu.

Buzu hafifçe tezgaha bir kaç kere vurdu, tıpkı yumurta kırar gibi.

Ve buz anında beş parçaya bölündü.

Rusya neye uğradığını şaşırmış bir şekilde buza bakarken Çin "Bir dahaki sefere buza kafa atmadan önce onu tezgaha vurmayı dene." diye uyardı. 

Rusya, altı kırışmış gözlerini kapatıp güzel bir gülümseme ile "Teşekkür ederim Kitay. Harikasın." dedi. Çin'e utanma hisleri yavaş yavaş gelmeye başlarken Rusya aniden "Hadi spagetti yiyelim." dedi.

Çin şaşırdı ve "Neden?" diye sordu. Rusya ise yanıt olarak "Çünkü ikimizde açız." dedi. Çin "Sende mi açsın?" diye soruverdi. Rusya başıyla onayladı.

Açıkçası aç falan değildi.

Ama Çin yalnız olursa kendisini mutsuz hissedebilirdi.

Ve Rusya buna asla izin vermemeliydi.

Rusya başıyla onayladı ve hızla mutfak dolaplarından birisine uzanıp ondan bir spagetti paketi çıkarttı. Paketi Çin'e verdi ve ardından dolapları biraz daha karıştırarak bir tencere buldu. 

Birlikte tencereye su doldurdular ve su dolu tencereyi ocağın üstüne koyup altını yaktılar. Şimdi yapmaları gereken şey suyun kaynamasını beklemekti.

O sırada Çin tezgahtaki bulaşıkları gözleriyle inceliyordu. "Sen böyle nasıl yaşıyormuşsun Rusya?" diye soran Çin kıyafetinin kollarını sıvadı ve "Birilerinin buraya temizlik reformu getirmesi gerekiyor." dedi.

Rusya ilk başta karşı çıktı ve "Lütfen Kitay. Sen buraya misafir olmaya geldin, iş yapmak falan olmaz." dedi. Bunun üzerine Çin "Gayette olur." diye karşı geldi. Rusya bu seferde Çin'i hafifçe tutup çekiştirmeye çalıştı ve "Kitay..." diye mızmızlandı.

Çin eline süngeri aldı ve deterjanı sıkıp süngeri hafifçe suya tuttu. Rusya hala mızmızlanırken Çin "Bana yardımcı olmayı tercih edersen sevinirim." dedi. Rusya her ne kadar diretirse diretsin Çin'in vazgeçmeyeceğini biliyordu. 

"Pekala Kitay..." diye mırıldandı Rusya. Sonra ise "Ama senin evinde de ben bulaşıkları yıkayacağım." dedi. Çin, meydan okurcasına "Eline imkan geçerse engel olmam. Ama eline imkan geçmesine engel olurum." deyip bulaşıklarla uğraşmaya başladı.

Çin gerçekten çok hızlıydı. Çok ve çok hızlıydı.

Kısa sürede ikili, bütün bulaşıkları yıkama görevini başarıyla tamamladı.

Ve Çin aniden durup "Bir dakika." dedi. Rusya ona dikkatle bakarken Çin, bulaşık makinesini işaret etti ve "Şu şey düşündüğüm şey mi?" diye sordu.

Rusya ilk başta önemsemeden "Bulaşık makinesi mi? Evet?" dedi.

Ama sonradan o da olayı anladı.

Orada güzelim bulaşık makinesi dururken Çin ve Rusya, ülkedeki su tasarruf projelerinin içinden geçmişti.

Rusya ve Çin düşünceli bir şekilde bulaşık makinesine bakmaya devam ediyorlardı.

Çin kendi kendine "Nasıl bu kadar aptal olabildim ki?" diye sordu.

Sanki bu sorunun cevabını hiç bilmiyormuş gibi davransa da aslında sorunun cevabını gayet iyi biliyordu.

"Spagetti yapmaya başlayalım mı Kitay?"

"Olur."

"Bu arada... Evde senin için ayırdığım şu tahta... Neydi... Şeylerden-"

"Chopstick mi?"

"Evet. Onlardan var evde. Senin için hemde."

"..."

"..."

"Beni mutlu edebilen nadir kişilerdensin."




[countryhumans] - Telafisi Olmayan HatalarWhere stories live. Discover now