"Sabaha karşı bir ceset ihbarı aldık ve olay yerine gittik. Ceset, bir polis memuruna aitti. Bil bakalım o polis memuru kimin arkadaşı çıktı?"

Yasin'in sorduğu soruyla tüm vücudumu bir anda saran bir karıncalanma hissettim. İçimi öylesine güçlü bir sıkıntı kapladı ki o sıkıntı nefesimi de kesmek üzereydi, yüreğim telaşla çarpmaya başladı. Baş parmağım ile işaret parmağımı burun çatıma bastırıp sıkıca gözlerimi kapattım. "Sakın bana Tunç'un arkadaşı deme."

Yasin; "Bingo!" dediğinde tüm bedenimi patlamaya hazır bir bomba gibi hissettim. Kafayı yemek üzerindeydim. Biri ya da birileri sebebini anlamadığım şekilde Tunç'a giden yollarıma her seferinde taş koyuyordu ve bu oynanan oyun, fazlasıyla sabrımı zorluyordu.

Sıkıca kapattığım gözlerimi açıp içimi saran öfkeyi dışarı salarak avuç içimi sertçe arkamdaki duvara geçirdim. "Kahretsin! Kesin o adam bir şey biliyordu ve ötmemesi için öldürüldü. Neden onlardan önce biz bulamadık bu adamı Yasin? Neden bu adamın varlığından öldürülünce haberimiz oldu? Sen o sırada neredeydin?"

"Gecemi gündüzümü sadece Tunç'un neden öldürüldüğünü, kimin öldürdüğünü bulmaya çalışmakla geçiriyorum. Geçmişle ilgili olan tüm bağlantısını, eşini, dostunu sürekli araştırıyorum. Tek tek çevresindeki tüm polisleri sorguya çekiyorum, sürekli bir açık yakalamaya çalışıyorum ama bu adamın varlığı benim için de tam bir sürpriz oldu."

Kızgın bir soluk verdim."Tam bir hafta oldu Yasin, o lanet olası iblis öldüreli bir hafta oldu ve bizim elimiz bomboş. Neden? Üstüne üstelik elimizde şimdi bir ceset daha var. Benim daha fazla bilinmezliğe sabrım yok!"

"Farkındayım ama sabırlı olmalısın. En iyi ekibimle birlikte en kısa sürede bu olayı çözeceğiz. Senden tek isteğim bize biraz zaman vermen."

Beni anlamıyordu. Öfkeyle dişlerimin arasından konuştum. "Ne zamanından bahsediyorsun sen Yasin? Benimle dalga mı geçiyorsun? O puşt her kimin yanına sığındıysa piyon olarak kullanıldı ve işleri biter bitmez harcandı. Sonra da arkadaşı. Şimdi sırada kim var? Beni dize getirtmek için Eylül mü?"

Bu ihtimalin varlığı bile yüreğimin kor ateşler içinde yanmasına sebep oluyor, boğazıma oturan yumru hayatla bağlantımı kesiyordu. Kafa tasımın zonkladığını hissederken kendime bile vahşi gelen bir sesle; "Böyle bir ihtimal varken sabırlı olup sana zaman vermemi mi bekliyorsun? Bu defa olmaz Yasin, bu defa sevdiğim kadına dokunmaya kalkanı kendi kanıyla boğarım!" dedim.

Yasin'in ise ne diyeceğini bilememe çaresizliği içinde sıkıntıyla nefes aldı. "Merak etme bu defa aynısı olmayacak. Aynı kaderi yaşamayacaksın ve ben, bunun için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Sen yeter ki sakin ol, yanlış bir adım atma. Şimdi cesedi otopsiye aldık. İlk bulgulara göre başına aldığı darbeden dolayı ölmüş. Otopsi sonucunu yine sana bildireceğim. Ha bu arada." deyip duraksadı. "Engin denilen herifin cesedine ailesi sahip çıkmadı, istemediler yani. O yüzden kimsesizler mezarlığa gömülecek."

"O pisliğin canı cehenneme." diyerek telefonu kapattım ve sakinleşmek için derin nefes aldım.

Eylül'e bir şey olma ihtimali şakaklarımı uyuşturuyordu. Tek istediğim hayatıma anlam katan kadınımla birlikte yaşamakken bu korku dolu günler asla bitmiyordu. Uyuşmaya başlayan şakaklarımı ovmaya başladım fakat işe yaramayınca ovmaktan vazgeçtim ve tam o sıra duyduğum büyük gürültüyle kaşlarımı çattım. Sesin, Melis'in odasından geldiğini anlayınca korkuyla odasına fırladım.

Odasına girer girmez devrilen boy aynasını ve yanı başında dikilen Melis'i görünce hızla yanına adımladım. Endişe içimde kol gezerken onu kucağıma alıp bir yerinde kesik olup olmadığına baktım. "İyi misin? Bir yerin kesildi mi?" diye panikle sorduğumda Melis şaşkınlıkla yüzüme baktı. Beni görmeyi beklemediği her halinden belliydi. "İyiyim baba, bir yerim kesilmedi. Aynayı biraz çekmek istedim, yanlışlıkla devirdim. Özür dilerim." deyip başını öne eğdi.

EYLÜL (Raflarda)Where stories live. Discover now