twelve

1.2K 129 45
                                    

Günbatımı.

Aklıma dolan cümleler ile gülümsememe engel olamazdım.

Gözlerime bakmayı sürdürürken aklına bir şeyler gelmiş olmalıydı ki birden gülümsedi.

Geldiğimizden bu yana bana bahşettiği sayılı gülümsemelerden biriydi bu.

"Gün batımında sahil boyunca mutlu olduğum insanla birlikte yürümek."

Mutlu olduğu insan, bendim.

Mutlu olduğum insan, oydu.

"Sen... Yani biz. Bu yaptığımızı..."

Sözümü bitiremeden cevabını vermişti bile.

"Evet. İlksin. İlk kez buraya, günbatımında, seninle birlikte geliyorum."

Başımı yere eğip gülümsedim. Özel hissettirmişti.

İç içe geçmiş ellerimiz, diğer elimizde ayakkabılarımız, sahil boyunca yürüyorduk.

"Biliyor musun hala garip geliyor."

Kumlara değen ayaklarını izlemeye devam ederken konuştum.

"Neymiş o garip gelen?"

Omzumu silkeledim.

"Tüm bu olanlar. Daha bir ay öncesine kadar doğru düzgün yüz yüze gelmişliğimiz yoktu. Şimdiyse el ele tutuşmuş romantik bir yürüyüş yapıyoruz."

Doğruydu. Ben onu görsem bile o beni görmüyordu.

"Haklısın ama düşünme bunları. Artık birlikteyiz. Ve ben mutlu olduğum insanla hayalimi gerçekleştiriyorum."

Aptal çocuk. Beni her daim gülümsetmeyi başarıyordu.

"Arabamız olunca da benimkini gerçekleştiririz."

Onu izlerken söylemiştim. Yüzüne yayılan gülümsemeyle bana döndü.

Aramızdaki mesafeyi kapatarak yaklaştı, boşta olan elini yanağıma yerleştirdi.

Birkaç saniye gözlerimin içine baktı. Bakışları dudaklarıma indiğinde kendimi onun dudaklarını izlerken buldum.

Çok sürmemişti ki dolgun dudaklarını dudaklarımda hissettim.

Birleşik olan ellerimizi ayırıp belimi sarmalamıştı. Koluna tutunduğumda onu öpmenin ne kadar güzel olduğunu tekrar hatırladım.

Anın verdiği hisle ağzımı açtım.  Açmamla dilini hissetmem bir oldu.

İlk defa bu kadar yoğun bir öpüşmenin içerisindeydik. Gerçi bu bizim ikinci öpüşmemizdi ama olsun.

Dili ağzımın içini turlarken üst dudağını çekiştirmekle meşgul olan ben biraz daha devam edersek duramayacağımızı düşünüyordum.

Bu yüzden son kez üst dudağını emip geri çekildim.

Hyunjin nefes nefese kalmıştı ve benim de ondan bir farkım yok gibi gözüküyordu.

"Seninle sonsuza kadar öpüşebilirim."

Kesik nefeslerinin arasından konuştuğunda sessiz kalmayı tercih ettim çünkü utanıyordum yine.

Tekrar ellerimizi birleştirdiğinde kafamı omzuna yasladım bu sefer.

Bu şekilde yürüyüşümüz kısıtlansa da ikimiz de bu durumdan şikayetçi değildik.

Bunun yanı sıra aklımı kurcalayan şeyler vardı.

Ona söylemek istiyordum. Ne tepki verirdi bilmiyorum ama daha fazla içimde tutmak istemiyordum.

"5 yıl boyunca seni uzaktan sevmek zordu."

Adımları durduğunda ben de durdum.

"Kutladığın doğum günleri, birlikte olduğun kızlar, liseden mezun oluşun, motorsiklet alışın, sigaraya başlayışın, geceleri parkta ağlayışların. Bunların hepsi olurken yanındaydım. Birkaç adım uzağında."

Elimi sıktığını hissettim ama ona bakamadım.

"Bunca yıl... Sadece beni mi sevdin? Karşılık beklemeden."

Üzerimde hissettiğim bakışlarından kaçınmadım bu sefer. Dolu gözlerine şahit oldum.

Kafamı salladım usulca.

"Gel buraya."

Gülerek kafamı omzuna yasladı. Kollarımı sardım ben de. Kokusunu daha iyi alıyordum şimdi.

Sıkıca sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki kemiklerim kırılacak sandım.

"Seni hak edecek ne yaptım ben acaba?"

Fısıldadı.

"Bu dünyaya geldin ve sevgime karşılık verdin."

Fısıldadım ben de.



Saat gecenin 3 buçuğu ve ben yıllar sonra bu saatte bölüm atıyorum.

concert • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin