Sen Alara'sın değil mi ?

839 20 0
                                    

Pencerenin önünde oturuyordum günlerdir, yaptığım şeyler sınırlı sayıda denebilirdi. Hergün nehre gidip orda annemle ve biricik arkadaşım Nisan'la birlikte geçirdiğimiz günleri hatırlıyordum. Nisan benim bu hayatta ki tek gerçek arkadaşımdı ama artık o da yoktu hayatımda. Yaklaşık 1 yıl önce yurt dışına çık onunda kendine ait birsürü sorunları vardı, ailesi ayrılmış ve babası başka biriyle evlenmişti. Biran onu çok özlediğimi hissettim yanımda istiyordum onun çünkü artık yaşadığım sorunlarla tek başıma mücadele edebileceğimi sanmıyordum ve yanımda olabilecek beni anlayabilecek tek kişi Nisan'dı. Pencerenin önünden kalkıp düşünmeye biraz ara verip ormanda yürümeye karar verdim. Çok güzel bir orman vardı tertemiz havası insan eli deymemiş bir doğa harikasıydı başlı başına. Elime bir hırka alıp dışarıya çıktım yavaş yavaş yürüyordum hırkamın cebinde bir sertlik hissetim bende bişey sanmıştım ya telefonummuş...

Günlerdir telefonum kapalıydı evdeki hizmetçiden başka kimse ile konuşmuyordum. Zaten kimse ile konuşacakta birşeyim yoktu. Telefonumu cebime koydum ve yürümeye devam ettim. Sonsuza kadar burda kalabilirdim ne olacak ki zaten kimsenin hayatında herhangibir yerim yok, herkes en fazla 10 gün merak eder beni çünkü herkesin kendi hayatı ve yapması gereken işleri ilgilenmesi gereken benden daha değerli insanlar var hayatlarında. Kafam bu düşüncelerle allak bullakken ormanın derinliklerine kadar yürümüştüm açıkcası burda kaybolmak benim için çok zordu çocukluğumda hep babamla dolaşırdık buralarda.

Orda ilerde gördüğüm şey bir ev mi ve kapının yanında sallanan bir sandalye hadi canım yok daha neler kim burda yaşarki hemde masallardaki gibi bir evde ? Merakıma yenik düşüp hızla bu şirin mi şinin massallardan fırlamış evin yanına kadar gittim kapıyı çaldım burda kimin yaşadığını çok meraketmiştim çünkü, kapıyı 80-85 yaşlarında tontonmu tonton bir teyze açtı,

'' Buyur evladım ?''

'' Merabalar efendim ben Almila YAĞIZ ormanın girişindeki dağ evinde.....'' cümlemi bitirmeme izin vermeden tonton teyze büyük bir şaşkınlıkla sordu

'' YAZĞIZ mı ? yoksa sen Tuğçe'min kızı mısın? ama onun adı Alara'ydı sanırım karıştırdım yavrum pardon devam et sen.''

'' Annemi tanıyor musunuz ?'' Gözlerim birden dolmuştu annem aklımdan çıkmıyordu zaten ama annemin adını başka birinden duymak içimde birşeylerin kopmasına neden olmuştu.

''Sen Alara'sın değil mi kızım ? '' tonton teyzenin gözlerinden iki damla yaş o yılların eskittiği yüzünden akıp gitti.

''Evet...'' demekle yetindim sadece zaten başka ne diyebilirdim ki ?

'' Gel içeriye yavrum...'' sesi boğuk ve bi o kadar da üzgün çıkmıştı.

İçeriye girdiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim oda neydi her yerde annem ve babamın resimleri vardı ve benim küçüklük resimlerim. Resimlerin olduğu duvarın önünde durdum ve artık gözümden akmayan yaşları içime akıtmaya devam ettim. O kadar çok resim vardı ki bunların çoğunu ben bile hatırlamıyordum benim bebeklik resimlerim, annem ve babamın bir sürü resmi aman allahım annem ve benim Amsterdam'da çekildiğimiz resim. Küçüklüğümde annemle aynı giyinmeye bayılırdım çünkü o benim için büyük bir ihtişamla karşımda duran inanılmaz bir insandı, ona benzemek bana mutlulıuk veriyordu. Yüzleşmekten korktuğum o kadar şey birden bire karşımda belirmişti. Dizlerim titriyordu dayanamayacağım kadar çok fazla anıyla yüzleşmiştim uzun zamandır hepsinden kaçarken şimdi hepsi beynimde canlanıyordu. Daha fazla ayakta duramadım ve arkamda duran pembe koltuğa kendimi bıraktım.

Tonton teyze elinde gelip yanımda ki tekli mavi koltuğa oturdu iki tekli koltuğun arasında olan beyza küçük masanın üstünde ki sürahiden bir bardak su katıp bana uzattı. Bütün o resimler tam karşımda duruyordu hazırda bekleyen göz yaşlarıma daha fazla hakim olamadım yavaş yavaş yanağımdan akıp giti annemin değimiyle inci tanelerim.

'' Alara kızım iyi misin ? ''

'' Evet ama siz kimsiniz bizim bu kadar resimlerimiz sizde ne arıyor, siz annemi nerden tanıyorsunuz ?''

'' Hepsini anlatacağım yavrum ilk önce benim adım sevim. Benim bir oğlum var olmaz olasıca beni yaşıma başıma bakmadan hep döverdi. Bir gün kendi evimden attı beni bende orası benim evim diyince sokağın ortasında dövüyordu beni tam o sırada baban geldi kurtardı beni sonra annenle birlikte beni buraya yerleştirdiler ve anneleri gibi gördüler beni hala her hafta biri geliyor beni kontrol ediyor evin eksiklerini tamamlayıp gidiyor."

Bugün annem ve babamla ilgili bilmediğim çok şey öğrenmiştim.

"Onları çok özledim..."

"Bende kızım annen seni gözünden bile kıskanırdı bir keresinde babanla burda ki ormanda yürüyüş yapmaya gitmiştiniz seni arı sokmuş eve geri dönmüştünüz annen hemen doktoru arayıp çağırmıştı doktor senin bir şeyin olmadığını söyleyene kadar annen babanın başının etini yemişti, ikiside sana çok düşkünlerdi. "

"Onlar gittiğinden beri büyük bir boşlukta kaldım bende..."

"Tuğrul'umun ve Tuğçe'min vefat haberleri gelince benimde dünyam başıma yıkılmıştı, çünkü bu hayattaki tek ailem onlardı benim hem seninde yalnız kaldığını düşündükçe hastalar oldum. "

"Uzun zaman olayın şokunu anlatamadım ama şimdi daha iyiyim." Yalan söylediğim sesimden çok net anlaşılıyordu.

"Yavrum... annen ve babamın mezarına gidemedim hiç acaba beni oraya götürür müsün ?" Kelimeler tonton teyzenin ağzından döküldüğü gibi hıçkırıklara boğulmuştu. Yanına gittim önünde diz çöktüm ellerini tuttum ve

"Tabii ki tonton teyzem hatta artık benimle yaşamanı istesem kabul eder misin ? Sen bana annem ve babamın yadiğarısın."

"Ah kızım benim bu hayatta annen ve babandan başka kimsem yoktu şimdi de senden başka kimsem yok tabii ki gelirim."

Bayan SürtükNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ