4.Bölüm:İSTANBUL

2.2K 126 2
                                    

Sanki kilometrelerce koşmuşumda bir damla içecek suyum kalmamış gibiydim. Dilim damağım kupkuruydu, nefesim ciğerlerime yetmiyordu. Derin derin aldığım nefesler bir işe yaramıyordu. Önümde bir cenaze kalkıyordu ve tabutun üzerindeki fotoğraf bana aitti. Bir titreme sardı bedenimi. Bu benim cenazem di.

Havanın serinliği içime işlerken üzerimdeki kazağa sarılmak istedim. Bakışlarımı üzerime çevirince sadece beyaz bir elbise vardı üzerimde. Az ileride yakılan ağıtlar doldu yüreğime. Bu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Yavaş adımlarla yürüdüm kalabalığa girmem raģmen kimse beni fark etmiyordu. Tabutumun başında ağlayanlar,baģırıp çağıranlar,ağıt yakanlar ve...

Ve tabutumun başında benden özür dileyenler. Az ileride tabutun hemen saģında babamı gördüm. Tertemiz yüzü hala tertemizdi. Yakasında küçüklük fotoğrafım vardı ve üzerinde ruhuna el-fatiha yazıyordu. Korkum bedenimden taşarken hızlı adımlarla babama koştum. Yanına dikildim beni fark etmesi için bekledim. Başını kaldırdı ama sanki ben yokmuşum gibi sanki beni hic görmemiş gibi...

"Baba... ben burdayım...ölmedim..."

Duymadı.

Tekrar bağırdım.

Duymadı.

Anneme koştum.

"Anne ben ölmedim. Kalkın ağlamayın boşuna. Bakın ben burdayım."

Neden kimse duymuyordu beni.

"BEN ÖLMEDİM"

Avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Ama yine kimse duymamıştı. Korkuyordum. Ben ölmemiştim. Ama gözlerimin önünden cenazem kalkıyordu.

Tabutuma sarılarak ağlayan abimi gördüm. İçli içli ağlıyordu. Sanki ciğerleri ağzından çıkmak üzere gibi ağlıyordu. Onun hemen yanında Arya... gözleri kan çanağına dönmüş, başına attığı siyah şalı omuzlarına düşmüştü. Elleriyle abime destek veriyordu.

"Ben burdayım. Ne olur aģlamayın. Yalvarırım aģlamayın. Abi beni duymuyormusun?"

Duymadı. Ben boğazım kanayana kadar bağırdım ama kimse duymadı. Az sonra tabutum kaldırılıp kazılmış toprağın içine bıraktılar bedenimi. İsmail abi, babam, abim, Mustafa bey ve tanımadığım bir kaç adam sırayla küreklerı değişerek üzerime toprak atmaya başladılar. Bağırmayı kestim. Ben ölmüştüm. Pişmanmıydım...
'Hay-'

'Anne'
Bacağıma sarılan küçük çocuğa baktım. Bu da kimdi böyle. Kimse beni görmezken o nasıl olurda bana sarılabilirdi.

Dizlerimin üzerine çöküp küçük çocuğun ellerini avuçlarımın arasına aldım. Bembeyaz teni ve masmavi gözleri vardı. Çok güzel bir erkek çocuğuydu.

'Anne'

Bana bakarak söylediği kelimeyle nefesim kesildi. Bu çocuk kimdi bilmiyordum.

'Merhaba küçük. Kimsin sen'

'Anne ben senin oğlunum. Neden bıraktın beni. Hani anneler evlatlarını asla yalnız bırakmazdı. Anne niye seni oraya koyuyorlar.'

Anlamıyordum. Hiçbir şey anlamıyordum. Bu çocuğu ilk kez görüyordum. Bana anne diyordu. Kimse beni görmezken o çocuk beni görüyor ve bana anne diyordu.

'Oğlum, gel hadi gitme vakti geldi.'

Arkamdan gelen erkek sesiyle dizlerimin üzerinden kalkarak arkamı döndüm. Ama gördüğüm yüzle beynime bir balyoz darbesi yemiş gibi oldum. Karşımda 16 yaşlarında bir zamanlar zorla nikahımız kıyılan çocuk vardı. Karşımda kocam vardı. Benim bedenim bu kadar büyümüşken o nasıl olur da o gün ki kadar genç kalabilir?

MAVİ GÖZÜME TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin