Bölüm 12

6.7K 462 91
                                    

Okulda resmen bir ruh gibi geziyordum.

Sevgi ve Özge yoktu, aynı kulüpte oldukları için bir seminere katılmaları gerekiyordu ve gün boyunca olmayacaklardı.

Genel olarak biri olmazsa, diğeri oluyordu ama bu sefer ikisi de yoktu, bir başımaydım.

Benim gibi zorba olmayan insanın, zorbalık yapması için en uygun fırsatıydı bu.

Gelecek hamlenin ne olabileceğini düşünmek burnumdaki sızıyı hatırlattığında yutkundum. Acısı geçmek bilmiyordu. Dolabı açtığım an güm sesi koridorun sonuna ulaşacak kadar yüksekti, vereceği acı ise anlatılıcak gibi değildi yani. Yüzüme doğru patlamasıyla attığım çığlık, diğer çığlıkların arasına karıştığında gözlerimi açamamıştım bile. Açmaya çalıştığımda da gözlerimi örten boya yüzünden başaramamıştım. O an, panik olmanın hiçbir işe yaramayacağını bildiğimden sakin gözükmeye çalışarak bekledim.

Birilerinin yardım etmesini bekledim.

Sanki o an koridorda yalnızdım, oysa onlarca kişi benimle beraber korkup çığlık atmıştı.

Ama el uzatan kimse olmamıştı.

Korku? Hayır.

İntikam? Evet.

Birisi onların intikamını alıyordu ve bundan memnunlardı.

O an anlamıştım.

Hiçbir şey yapmayacaklardı.

Her zamanki gibi yalnızdım ve işimi kendim görmeliydim.

O anda dudaklarıma değen sıvının tadını almış, burnumdaki deli sızıyı hissedebilmiştim.

Sonra yaptıklarım ise belliydi. Kimseye aldırış etmeden, ellerimle gözlerimdeki boyayı alıp görüş açımı biraz olsun netleştirmek, lavaboya gidip yüzümü yıkadıktan sonra oradan aldığım peçeteyi burnuma bastırarak dayımın odasına gitmekti.

Bazen ondan nefret ediyordum çünkü her şey o bu okulun sahibi olduğu için başıma geliyordu. Sonra bundan pişman olup içten içe özür diliyordum sürekli.

Bilmiyordu.

Bilmesine izin vermiyordum.

Günlerce bu olay konuşulmuştu, herkes bunu yapanın kim olduğunu merak ediyordu. Ama ben cidden her kimse umursamıyordum.

Bu okulda, benden nefret eden tek kişi o değildi nasıl olsa. Kim olduğunu bilmek neyi değiştirecekti?

Yeni dolabımın önünde dikilirken titreyen ellerimi yumruk yapıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Fiziksel olarak acı çekmemi sağlayan, açıkça şiddet uygulamaktan mutlu olan bir adam kendine nasıl zorba demezdi?

Sadece komikti.

Ve bu, olayları daha korkunç yapıyordu.

Acaba bilseydi sebeplerimi, bunu yapmaya devam eder miydi?

Arka cebimden titreyen telefonumu çıkarıp gelen mesajları okudum.

bilinmeyen numara: aynı şeyi iki kere yapacak kadar basit değilim

ben: çorap olayını unutuyorsun

ben: demek ki basitmişsin

bilinmeyen numara: boşuna korkuyorsun

bilinmeyen numara: bir şey yapmadım

ben: şu an beni izlediğine göre buralarda bir yerdesin

Baygınca etrafıma bakıp gözlerimi yeniden dolaba çevirdikten birkaç saniye sonra verdiği yanıtı okudum.

bilinmeyen numara: belki?

ben: o dolapta bir şey var ve sen beni izlediğine göre açtığımda olacaklardan zevk alacağın bir görüntü ortaya çıkacak

bilinmeyen numara: fazla film izlediğini söylemiştim sana

bilinmeyen numara: ben her zaman seni izlerim :d

"Hey sen!" diye bağırdım yanımdan geçen çocuğa. İrkilerek arkasını döndü ve soru dolu gözleri beni bulduğunda kocaman açıldı. "B-ben mi?"

"Evet," dedim sertçe. Yutkunuşunu izledim, dudaklarını kemirerek yanıma yaklaşmasını ve meraklı bakışlarla yüzümü taramasını. Orada birazcık da hayranlık görmek zerre etkilemiyordu.

"Bir... Bir şey mi oldu?"

Gözlerimi yüzünden hiç ayırmadığım için tedirgin olduğunu hissedebiliyordum. Yanakları kızarıyordu.

Telefonumun elimde titremesiyle gözlerimin odağı gelen mesaj olmuştu.

bilinmeyen numara: çocukla ne yapıyorsun

"Söyleyecek misin?" Sabırsız sesini duyduğumda başımı kaldırıp ters bir bakış atarak geriye çekildim.

Bana karşı gelemezdi.

Kafamla yeni dolabımı gösterdim. Çantamdaki şifremin yazdığı kartı çıkarıp fırlattığımda havada yakalayıp, olayı kavradığını anladığını belli edercesine korkak bakışlar atıyordu. Yüzünü buruşturdu. "Neden ben yapmak zorundayı-"

"Kes sesini!" Avazım çıktığı kadar bağırdım, herkesin ilgi odağı olmak bu durumda kaçınılmazdı zaten. Üzerimizdeki gözleri takmadan, "Aç şu dolabı!" diye emrettim.

Dediğim oldu, karşı gelemedi.

Dolabı açıp kartı elime tutuşturdu, koşarak uzaklaştığında beklediğim şeyin olmaması şaşırtmıştı.

Kapağı açık dolaba yeniden titremeye başlayan ellerimle tutunduğumda beynimde dönüp duran düşünceler beni deli ediyordu.

Sakinleşmeye çalıştığım esnada gelen mesajları okuyamamıştım, herkes sınıflara dağıldığında, ben kendimi toparlamayı ancak başarabildiğimde mesajları okumam hiç yardımcı olmamıştı.

bilinmeyen numara: illa suratına bir şeylerin patlamasına gerek yok

bilinmeyen numara: bu korku sana yeter

O, benden gerçekten nefret ediyordu. Hayır, bu kindi. Bana kin duyuyordu. Zorbalık etmeye devam edecekti.

Ve bitmeyecekti.

Çünkü insanoğlu kötülüğü barındırdıkça zorbalık asla bitmezdi.

on yedi | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin