Ev hiç olmadığı kadar kalabalık. Hatta birkaç hafta öce yapılan düğünümüze dahi bu kadar insan katılmamıştı. Bazı yüzler tanıdıktı ama yarısından fazlasını tanımıyordum. Nuh bey öldükten bir hafta sonra taziye evini ikiye ayırmak zorunda kaldık. Çünkü Talha'nın Mardin'den gelen misafirleri İnci hanımın bulunduğu eve gidip ona başsağlığı dilemeyi istemediler. Buna rağmen bile yalıdan çok bizim evimize gelip başsağlığı dileyenlerin daha fazla olduğunu gördüm. Bunun sebebi de elbette ki yeni lider adayının Talha olmasıydı. Bu taziye bittikten sonra bir iç savaş çıkacağı belliydi. Halime abla vasiyetin açıklanacağı gün dengelerin belirleneceğini söyledi. Eğer ki Nuh bey tıpkı hayatta olduğu gibi Talha'yı mirasından men ederse onun lider olmasının zor olacağını söyledi Tuğra, Bu da demektir ki tüm mal varlığını Leyla ve İnci hanım paylaşacaktı ki İnci hanım asla Talha'yı kendi sınırlarının yakınına dahi yaklaştırmayacaktı. Bunun sorun olmadığını düşünüyor Buğra çünkü Talha'nın Zeyd gibi bir avukatı var oldukça İnci hanım asla bir imparatoriçe olamazmış. Onun bu söylediğine inanmak istiyor bir yanım, diğer yanım ise Talha'nın mirastan reddedilmesini ve bu alemin dışına çıkmasını istiyor. Ki onun peşini bırakmayacaklarını bildiğimden bu ihtimali de içimden atıyorum hemen.

Aziz bey, karısı Şüheda hanım, büyük oğlu Cafer, erkeklerden küçüğü Zübeyr, küçük kızı Ebrar, ortanca kızı Safiye, taziye de birer defa yüzlerini gördüklerim kardeşinin çocukları ve kuzenleri vs... Tıpkı köklü bir aşireti andıran tüm Hassaniler Talha'nın tarafına geçtiler. Nuh bey öldüğü için elbette ki Talha'nın onları kabul etme ya da etmeme şansı yoktu -ki zaten bunu kendisi de çok istiyordu- ailevi törelerden bahsederken Nazar abla, Bahremoğlu ailesine bir vefa borcu için yanlarında kalmak istediklerini söyledi. Artık sadece Talha'yı koruyorlar, onu bilgilendiriyor, ona itaat ediyorlar ve onun bir sözünü abartısız kanun gibi benimsiyorlardı.

"Hassani soyadı nereden geliyor?" diye sorduğumda Tuğra heyecanla:

"Arap kökenleri var, hatta Aziz abinin babası onların büyük büyük atalarının Haşhaşilerden geldiğini söylüyordu." dediğinde aklımda beliren Haşhaşi suikastçıları olduğundan şaşırarak ona bakmıştım ki Buğra gözlerini devirerek:

"Sadece bir uydurma." dediğinde aklımdakileri silkeledim. Her ne olursa olsun Aziz Hassani'nin ailesi benim gözümde bir teşkilat gibiydi. Uçan kuştan haberlerinin olması beni ürkütüyordu. Hatta büyük oğlu Cafer'in Borsa değerleri üzerinde oynadığı esprisini Buğra ve Tuğra ciddi bir şekilde yaptığında bu beni hiç güldürmedi ve aklımda düşündüğümden daha da fazlası olduğunu onlarla vakit geçirdikçe görüyordum. Talha'nın bahsettiği masada daha da güçlü olması için onun Hassanilere neden ihtiyaç duyduğunu onlar Talha'nın yani bizim tarafımıza geçmesi ile daha net anlamıştım.

İnsanın matemi, sevincinden daha kalabalık olur. Buna şu geçtiğimiz birkaç hafta içinde kanaat getirdim. Artık hemen hemen herkesi aklıma kazımıştım. Kimler dost, kimler düşman, kimler ihanet ediyor, kimler yaranmaya çalışıyor, kimler mecburen orada ve kimler gerçekten acılarımızı paylaşmaya çalışıyor. Acımızı paylaşanlar arasında Hare Akad da var mesela. Taziye için geldiğinde sabahın çok erken saatleriydi. Yanında babası Hicaz bey vardı. Çok oturmadılar Hare'nin Talha ile karşılaşmak istemediği aceleci tavrından anlaşılıyordu. Bu yüzden sadece beni ve Leyla'yı görüp ayrıldı. Onu çok zayıflamış gördüm bitkindi de... Lakin yine güzelleştiğini söylemeliyim. Berzah'ın yokluğu onu yaralasa da hüznün onu güzelleştirdiği muhakkaktı ve onu terk edip gitmesine rağmen hala gözlerinden Berzah'ın düştüğünü görebiliyordum. Öyle ki gözünden bir iki damla yaşın düşmesi Nuh beyin vefatının acısı olamazdı, bundan emindim.

Hare'nin ziyaretinden iki sonra ise Zeyd'in karısı olan Gazel Şems geldi. Yine müthiş bir tevafuktur -tıpkı düğün gününde ikisinin de gül göndermesi gibi- oda tıpkı Hare gibi çok vakitsiz bir anda çıkageldi ama onun aksine Gazel gece gelmişti. Talha çıktıktan hemen sonraydı. Zeyd'in kardeşi Can ile beraber gelmişti. Buğra Zeyd'in karısının geldiğini söyledi de onu karşılamak için beklemeden salona gittim. Gördüğüm kadın karşısında küçük bir an şaşırdım. Zeyd'e layık olup olmaması konusunda değil, sadece Talha'nın ve Yavuz'un onun hakkında söyledikleri hususunda. Her neyse... Söyleyebileceğim şu ki, Hare de Gazel de gerçekten mükemmel insanlar. Öyle ki birine naifliğinden yoluna güller serpilir ötekine ise zarafetinden...

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin