1.Bölüm

38.5K 2K 176
                                    

Bilmem kaçıncı adımı attığım sırada dizlerimin dermanının kesildiğini hissettiğimde kendimi en yakın banka atarak biraz soluklanmaya karar verdim. Sahile gelip kendimi yatıştırmaya, nefes almaya ihtiyacım olduğundan bir kaç dakika yürümek istemiştim. "On adım sonra döneceğim, bir on adım daha, sonra ki on adımda." diyerek sonunda iki saati devirmiş yine de ihtiyacım olan nefesi alamamış gibi eve gidememiştim. İki yaşlı amcanın oturduğu bankı geçip biraz ileride ki banka yürüyüp oturdum. Günün tüm yorgunluğunu, tüm hayal kırıklığını ve üzüntümü omuzlarımdan atarmışçasına bedenimi serbest bırakarak banka oturdum.

Hava soğuktu. Bulutlar havayı kaplamış olduğundan daha karanlık gösteriyordu Emirgan Sahili'nin en sevdiğim yönlerinden bir tanesi de gökyüzünü bana en güzel şekilde gösterdiğine inanmamdı. Babamın beni küçükken buraya getirip elma şekeri alışını anımsadım, gözlerimi kapatıp başımı geriye yasladım. En üzgün olduğum zamanlarda yüzüm gülsün diye beni buraya getirdiğinde sevinçten havalara uçardım. Bazen özellikle üzgünmüş gibi davranırdım babam sahile götürsün elma şekeri alsın diye. Gülümsedim.

"Bugün o elma şekerine ihtiyacım var baba." diyerek kendi kendime söylendim. O zamanların üzerinden yıllar geçmiş ama hala her üzüldüğümde sahile gelme alışkanlığım geçmemişti. Bana huzur veren en iyi his buydu -tabi huşu içinde kıldığım sabah namazlarımı saymazsak-. İçimde ki yarayı geçirmese de merhem oluyordu beni sakinleştiriyordu. Sanki içimde oluşan anlamsız sıkıntıyı denize bırakıyormuşum gibi yükümü hafiflettiriyordu. Bazen karlı havalarda geldiğim bile oluyordu sahile, o soğukta gelir üşüdüğümü bile hissetmeden dakikalarca sahilde yürüyüş yapar oyalanırdım. Genelde kriz anlarımda, nöbet geçirdiğim zamanlarda gelirdim bu sahile. Sık sık olmuyordu tabi ama bazı sıkıntılar kendimi günlerce kötü hissetmeme sebep oluyordu. Özellikle de şu staja başladığım günden bu yana daha sık gelmeye başlamıştım sahile. Psikoloji deki deyimiyle Anksiyete (kaygı) bozukluğum vardı. Çok etkilendiğim, korktuğum ve üzüldüğüm anlarda oluşan psikolojik bir rahatsızlıktı. Öyle anlarda istemsiz olarak nefes alışım zorlaşıyor, -öncelik olarak avuçlarım dan başlayıp- tüm vücudum terliyor, ellerim titremeye başlıyor ve eğer çok ciddileşirse kalp atışlarım düzensizleşiyordu. Ölümcül bir yanı yoktu tabi ama öyle zamanlar oluyordu ki -mesela babamın ölüm yıldönümleri- ilaç almak zorunda kalıyordum. Yine de çok şükür ki iki yılda bir ya da yılda bir defa ciddileşiyordu rahatsızlığım. Onun dışında kendi kendimi rahatlatabiliyordum. Aşırı stres, yorgunluk, öfke, şok gibi nedenlerden dolayı birden kendini gösteren belirtiler 5-10 dakika içinde normale dönüyordu ama bazen yarım saatten fazla bir zaman aldığı da oluyordu. Tıpkı bugün olduğu gibi. Biraz durup sakinleşip sonrasında eve gitmeyi ummuştum ama 1 saat 42 dakika olmuştu. İçimden nefes alışlarımı saydım. Ardından çantamda ki tansiyon aletini çıkarıp tansiyonumu ölçtüm. Değerler normaldi. Kalp atışlarım da öyle. İyiydim sanırım ama biraz daha beklemeye karar verdim çünkü eve gittiğimde hayatından memnun ve her şey yolundaymış görünmem gereken biri vardı. Annem.

Bugün gerçekten de benim için çok zor bir gündü. Gözlerim dolacak kadar çok zor geçen bir gündü hem de. Eve gittiğimde dolan gözlerim ile eğer anneme görünürsem benim için daha çok endişelenecek ve üzülecekti. Kalp hastasıydı. Son krizinden sonra doktorlar ona stresi ve üzüntüyü kesinlikle yasaklamışlardı. Bu yüzden tek bir eksik ruh halimde ona zarar verirsem kendimi asla affetmezdim. Babam öldüğünden bu yana abimi ve beni büyütmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Tek başına bir evi, iki çocuğu aldı omuzlarına. İkimize gözü gibi bakıp büyüttü. Oğlunu evlendirip yurt dışına gönderdiğinde kahrolsa da sesini çıkarmadı yanında ben olduğum için dayanıyordu, 12 yıldır dayanmaya çalışıyordu o yüzden belki de artık kalbine vurmuştu tüm sıkıntıları. Bize hissettirmediği tüm o çaresizliği ve çırpınışları içine attığındandı belki. Son dört yılda iki kez kalp krizi geçirdi doktorların dediğine göre mucizeymiş hayatta kalması ama abimin eşi olan Aslı bunun mucizeden ziyade beni yalnız bırakmak istemediği için onun ölmeye hazır olmayışından olduğunu söylüyordu. Yani gözü açık gitmek istemiyormuş. Anneme sorarsanız eceline daha vardı. Eğer benim için annem hala hayatta ise Allah'a hamd etmeye devam etmeliydim çünkü annem bu hayatta sahip olduğum tek hazinemdi. Bizim için o kadar sıkıntıya katlandıysa bunca zaman bundan sonra da ben onun sıkıntılarını yüklenmeliydim. Onun içindi tüm başarılarım ve geleceğim için yaptığım tüm planlar onun iyiliği için şekillenmeliydi. Tıpkı burada ki eğitimimden sonra annemin abimin yanına gitmemi istediği için gelecek yıl Amerika'ya gitmeme karar vermesi gibi. Bu yıl annemi de alıp gidecektik buradan ikimizin de iyiliğine olan buydu zannımca.

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin