Bugün Leyla ile tüm gün hastanedeydim. Ve yorgunluğum şimdi Leyla sağ salim başını yastığa koyduktan sonra baş gösteriyordu. Leyla bu defa diğerlerinden daha da kötü bir haldeydi. Öyle ki Talha'yı gelmesi için aramak zorunda bile kalmıştım ama açmamıştı. Sanki Leyla bunu biliyormuş gibi tek bir ah bile etmemişti. Bir ara gözünden düşen bir damla yaşı fark ettiğimde acele ile silmişti hemen. Görürsem Talha'ya bunu söylemeyeyim diye. Elimden geldiğince onun yanında olmaya çalıştım ama kırılan kalbimin sesini kimse duymasa da bunun izleri yüzümden pekala anlaşılıyordu. Evde ki herkes bunu Talha'nın evde olmayışına ya da onun üzgün oluşunu paylaşmama bağlıyordu. Teorik olarak öyleydi. Berzah'ın tutuklanmasına Hare'yi tanıdıktan sonra gerçekten kötü hissetmiştim ve Hare'ye dua etmiştim. Zeyd'in de neden, nasıl, niçin bilmediğim o kayboluşuna ise gerçekten üzülmüştüm. Talha her yerde onu arıyordu. Hatta kendi bizzat her mekanı kontrol ederek. Zeyd'i bulursa bu demek oluyordu ki Berzah da kurtulacaktı. Bu yüzden çaresiz bir şekilde her yere bakınıyordu. Arada ismi geçen bir adam var; Erkan Tuğ. Bella onun lider olduğunu söyledi. Talha'nın olması gereken koltukta oturuyormuş. Bu karanlık dünyanın lideri şükürler olsun ki Talha değil de bir başkası idi.

"İçeri geç, hava soğuk."

İrkilerek arkama döndüğümde Talha'yı buldum karşımda. Karanlık, yüzünün yarısını tutmuş bırakmazken diğer yarısı aydınlıkta bana sunulmuş bir şölendi. Yanımda oluşundan rahatsızlık duymuşum gibi yüzüme bir hoşnutsuzluk takındım. Talha aldırmadı sadece sinirli bir gülümseyiş ile bana bakmaya devam etti. Son günlerde alışkın olduğu bir ifademdi ne de olsa. Çatılan kaşının hemen üstünde ki iz dikkatimi çekti o anda. Fark ettiğimi anladığında başını hemen diğer yana çevirdi. Aramızda iki adım vardı. Ona bakmaya devam ettim. Sessizliğim üzerine birkaç saniye sonra tekrar kafasını kaldırıp bana baktığında bu defa karanlıkta olan yanı da aydınlığa kavuştu ve dudağının kenarında ki leke gözüme çarptı. Bu defa ben gülümsedim. Ama bu gülümseyiş alaylı bir gülümseyişti. Onun kavga edip ağzı burnu dağılmış bir halde eve gelmesine hiç de şaşırmamıştım. Siyah gömleğinin üzeri yer yer tozlanmıştı. Ayakkabılarının çamurlu olduğunu fark ettim. Bir şeyler olduğuna artık emindim. Endişe ile ayağa kalktım. Ona olan kızgınlığımın yakasından tutup çeken endişemdi. Tam karşısında durdum. O yorgun gözlerimin içine bakarken ben onun yüzünü incelemeye başladım. Yüzünü sağa doğru eğdi benden ne sakladığını görmek için elimle çenesinden tutup başını çevirdim. Alnından başlayıp yüzüne doğru inen kan izini gördüğümde şok olmuş bir şekilde kalakaldım. Siyah gömleğin yaka kısmını koyulaştıran bir kan lekesi vardı. Bu defa dayanamadım:

"Ne oldu sana?" diyerek elim yakasına gittiğinde geri çekildi.

"Bir şeyim yok." dedi soğuk bir tonda. Bu Feza soru sorma canımı sıkma demekti. Birkaç saniye öylece ona bakmaya devam ettim. Yüzünde memnuniyet ifadesi vardı. O halde iken bile neye hoşnut olmuştu merak etmeden duramadım. Bu beni birazda sinirlendirdi. Boşuna yoruyordum kendimi. Nasıl istiyorsa öyle olsundu.

Talha'yı ardımda bırakıp içeri geçtim. Onun için endişelenmemeliydim. Hatta sırf bunun için bile kendime kızmalıydım. Sanırım Talha'nın bana durumu anlatmasını beklemiştim onun hayal kırıklığıydı belki onu o şekilde ardımda bırakıp gitmem. İçimdeki öfkeyi kabartan bir kıvılcımda buradan gelmişti belki. Bilmiyorum. Leyla'nın odasının önünden geçerken kapıyı açık gördüm. Talha ilk olarak onu görmüş olmalıydı. Aralık kapıyı kapatmak için yaklaştığımda Leyla uyuduğunu gördüm. Talha'yı görmemişti anlaşılan. Kapıyı kapatıp bir süre bekledim. Saat ilerlemişti. Son günlerde eve hep geç gidiyordum çünkü Leyla çok fazla yalnız kalıyordu. Nihayet bugün Talha eve gelmişti ama Leyla onu o halde görmese daha iyi olurdu. Telefonumu çıkarıp annemi aradım. Talha'nın odasına giderken anneme bu gece eve gitmeyeceğimi söyledim.

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin