Tuhaf olan ise benimde onun da ayakkabıları yoktu.

"Benim ayakkabımı da sen seç."

Ben kafa sallayıp dükkana girdim ve biraz sonra ayağımda krem rengi sade bir babetle, elimde de şık ve spor bir erkek ayakkabısıyla çıktım.

Alec ise o sırada meyve sebze satan adamla konuşmuştu. Benim dükkandan çıktığımı görünce Alec adamla yine bir şey konuşmaya başladı. Adam ona bir armut uzattı. Uzaktan yanlış görmediysem, armutun dalının üstünde pembe bir çiçek vardı.

Dükkanın önünde elinde ayakkabılarla onu izleyen bana, armutu fırlattı. Ben şaşkınlıkla elimdeki ayakkabıları düşürdüm ama armutu yakaladım. Bana yemem için işaret veren Alec'e güldüm ve armuttan bir ısırık aldım.

Birinin omzuma dokunmasıyla uyandım ve rüyanın yarım kalmasına içimden küfür ettim.

Çok güzel bir rüyaydı ama pek anlam verememiştim.

    Herneyse, diye düşündüm içimden. En azından harika bir rüyayla uyanmıştım güne.

    Etrafıma bakındığımda ilk başta nerede olduğumu anlayamadım, ancak sonra korkutucu kara boyutta,iki katlı bir kulübede kaldığımızı hatırladım.

   Ayağa kalktım ve yatağımı düzelttim. Işıl ve Rüya daha uyanmamışlardı, muhtemelen sabahın erken saatleriydi çünkü oda çok aydınlık sayılmazdı.

   Üstümü değiştikten sonra aşağı indim. Dün biz girdiğimizde çok kalabalık olan yuvarlak koridor şuan da bomboştu ve gözüme çok geniş gelmişti.

    Aşağı indiğimde kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Sadece bir kaç adım attım çünkü çok korkunçtu. Her yer simsiyahtı,gökyüzü, yeryüzü...

  Burası çok iğrenç bir boyuttu,kim burada yaşamak isterdi ki?

    Ormanın içine doğru baktığımda Alec'in oradan geldiğini fark ettim. Muhtemelen o da erken uyanmıştı ama ormanın içinde ne işi vardı? Yürüyüşe falan çıkmıştı herhalde.

  Yanıma geldiğinde gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Günaydın,yürüyüşten geliyorsun herhalde?"

  Kaşları çatıldı,beni güzelce bir süzdü. Daha önce ondan bana karşı söylediğini hiç duymadığım bir ses tonuyla konuştu.

  " Seni ilgilendirmez."

  Yavaşça omzuma çarpıp içeri geçti. Solundan kalkmış olmalıydı.

   Ben de peşinden girip,kolunu tutup kendime çektim. Bana biraz yaklaştığı için az önce fark etmediğim bir şey fark ettim.

   Boynu mosmordu. Tuhaf olan kısmı ise, bu kadar morluk birisinin sıkmasıyla olurdu, ancak parmak izi yoktu. Çok tuhaftı.

   "Boynuna ne oldu?"

   Ben böyle deyince boynunu sıvazladı.

   "Dediğim gibi seni ilgi..."

  Sözünü kestim. Şu 'seni ilgilendirmez' cümlesinden nefret ediyordum. Gayet de beni ilgilendirirdi.

   "Gayet de beni ilgilendirir Alec. Bir daha o cümleyi söylemeni de istemiyorum tamam mı?"

   Kolunu çekti ve benden uzaklaştı.

    Hiç bir şey demeden arkasını döndü,en soldaki odaya girdi.

   Tamam, yanlış bir şey yapmış olmalıydım. Benim tanıdığım Alec boş yere bu kadar tuhaf davranışlar sergilemezdi. Ya da o üzücü bir haber almış olabilirdi, kötü bir kabus görmüş olabilirdi. Hemen üstüme alınmamalıydım.

CANAVAR OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin